Velayeti anneye bırakılan çocukla baba arasında ayın her Cumartesi günü anne yanında kişisel ilişki kurulması annenin velayet hakkını kısıtlayacak niteliktedir. Değişen şartlar karşısında velayetin değiştirilmesi ve kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesi de imkan dahilindedir. Bu kuralı bertaraf edecek şekilde ileriki uzun yılları içine alacak şekilde kişisel ilişki kurulması da doğru görülmemiştir. Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen sebeple kişisel ilişki yönünden (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.04.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni" Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı baba tarafından; her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı babanın velayetin değiştirilmesine yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı-davacı babanın kişisel ilişkinin değiştirilmesi davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece: kısa kararda baba ile ortak çocuk arasında "Çiftli yıllarda çocuğun doğum günlerinde sabah saat 10.00'dan akşam saat 20.00’a kadar" kişisel ilişki tesisine karar verilmişken gerekçeli kararda "Çiftli yıllarda çocuk Ağustos ayı boyunca baba yanında kalacağından çocuğun doğum günü olan 23 Ağustos günü sabah saat 10.00'dan ertesi sabah saat 10.00'a kadar davacı annede kalmasına...
Çocuğun, anneden alınıp davalı babaya verilmesine ilişkin karardan sonra; çocuğun anne ile iletişiminin koparıldığı, davacının icra marifeti ile dahi kişisel ilişki kuramadığı, davalının kişisel ilişki tesisi için gelen davacıya karşı tehdit ve hakaret içeren davranışlarda bulunduğu, taraflar arasında bu dava öncesinde ve sonrasında yaşanan olaylar nedeni ile davalının hakaret, yaralama suçlarından ceza aldığı, davacıyı ağır şekilde yaralamaktan 4 yıl 2 ay hapis cezasına ilişkin mahkumiyet kararının temyiz aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında alınan her iki bilirkişi raporu incelendiğinde velayetin davacı yada davalı tarafa verilmesinde bir engel bulunmamaktadır. Ancak davalının çocuk ile davacı arasındaki kişisel ilişkiye engel olmak sureti ile çocuk ile anne arasındaki iletişimi kopardığı her iki bilirkişi raporunda da belirtilmiştir. Kişisel ilişkinin zedelenmesi velayetin değiştirilmesi nedenidir. (Yargıtay 2....
Dava, velayeti TMK 337/1.madde gereğince davalı annede olan müşterek çocuğun velayetinin değiştirilmesi davasıdır. İlk derece mahkemesince, davanın reddine, davacı baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş, karara karşı davacı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İlk derece mahkemesince davacının nihai karar ile çocukla kişisel ilişki kurulması talebi olmadığı halde talebi aşar şekilde baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesi taleple bağlılık ilkesine aykırıdır. Ancak, karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığından hataya değinilmekle yetinilmiştir. Velayet kamu düzenini ilgilendirmektedir. Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı" (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi md. 1; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu md. 4/b)'dır....
Raporda, müşterek çocukların annelerine çok bağlı olması ve Özlem Hanımın her anlamda müşterek çocukların yüksek yararını sağlaması adına, bakım ve gözetim yükümlülüğünü en iyi şekilde sağlayacak ebeveyn olması sebebiyle çocukların velayetinin anneye verilmesi gerektiği; İsmet Beyin kişisel ilişki günlerinde çocuklar ile görüşmemesi, bu anlamda yeterli istekle davranmaması nedeniyle velayetin babaya verilmemesi gerektiği, çocukların babaları ile birlikte bağ kurabilmesi adına kişisel ilişkinin kaldırılmaması, ancak babanın hakkı olmasına rağmen çocukları uzun süreli ve yatılı biçimde almadığı bu kişisel ilişkileri bir biçimde değerlendirmediği ya da değerlendiremediği, mahkemenin velayetin annede devamı konusunda karar vermesi durumunda kişisel ilişkinin uzun süreli olan kısmının kaldırılıp her ayın birinci ve üçüncü haftası aynen devam etmesinin babanın bu kişisel ilişkiyi değerlendirdiği durumda ise uzun süreli kişisel ilişkinin mahkemece tekrar tesis edilmesinin uygun olduğu zira geçmişte...
"İçtihat Metni" Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Tarafların 16/12/2014 tarihinde kesinleşen ilamla Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşandıkları, velayetin davalı anneye verildiği, müşterek çocuk ile davacı baba arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı baba boşanma davası sırasındaki koşulların aleyhine olacak şekilde değiştiğini ve ayrıca küçük ile daha sağlıklı bir ilişkilerinin olması gerektiği bu nedenle kişisel ilişkinin genişletilerek yeniden düzenlenmesini talep etmiştir. Mahkemece ortak çocuk ile davacı babası arasında kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesine karar verilmiş, kişisel ilişki kurulurken çocuğun 4 ve 6 yaşını doldurmadan öncesi ve sonrası ayrı ayrı düzenlenerek, kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır....
(TMK m. 348) Toplanan delillerle ortaya çıkan durum yukarıda açıklanan şekilde nez şartlarının varlığına yeterli olmayıp, velayetin değiştirilmesine yol açar. (TMK m. 183,349) Öyle ise, olaya uygun kanun hükmünün belirlenmesinde hata ile velayetin değiştirilmesi (TMK m. 183, 349) yerine, Türk Medeni Kanununun 348. maddesi sonuçlarını doğuracak biçimde velayetin kaldırılmasına (nez'e) karar verilmesi bozmayı gerektirir. 3- Velayeti babaya verilen ortak çocuk M. 12.05.2000 doğumludur. Mahkemece anne ile her hafta sonu kurulan kişisel ilişki, çocuğun bedeni ve fikri gelişimini olumsuz etkileyebileceği gibi, babanın da velayet görevini yerine getirmesine engel olacak derecede fazladır. Küçüğün yaşı, eğitimi ve gelişimi, kişisel ilişkinin niteliği de göz önüne alınarak daha uygun süreli kişisel ilişki kurulması gerekirken, yazılı şekilde kişisel ilişki tesisi doğru görülmemiştir. 4- Ortak çocuk davanın devamı sırasında davalı- davacı baba yanında kalmaktadır....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı erkek vekili yasal süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Davanın tamamen kabul edilmemesini, velayeti, kişisel ilişki süresini, vekalet ücreti ve yargılama giderini, iştirak nafakasının kaldırılmamasını istinaf etmiştir. Davalı kadın vekili yasal süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Davanın kısmen kabulünü, kişisel ilişkiyi, yoksulluk nafakasının kısmen kabulünü, vekalet ücreti ve yargılama giderini istinaf etmiştir....
feragat ederek çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını talep ve dava etmiştir....
Davacı, davasında velayetin değiştirilmesi ve buna bağlı olarak müşterek çocuklar yararına verilmiş bulunan iştirak nafakalarının kaldırılmasını da talep etmiş, mahkemece boşanma ilamı ile müşterek çocuklar yararına hükmedilen iştirak nafakalarının kaldırılması konusunda olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamış ve bu konuda tarafların istinaf itirazı bulunmamakta ise de; velayetin değiştirilmesi asıl talep, iştirak nafakasının kaldırılması talebi de asıl talebin doğal sonucu olan feri bir taleptir. Kural olarak; iştirak nafakası velayetin eylemli olarak kullanılmasına bağlı bir alacak olup, velayet hakkını eylemli olarak kullanmayan ana veya baba diğerinden hükmedilen iştirak nafakasını isteyemez....