Ne var ki, anılan madde hükmüne göre manevi tazminat isteğinin kabul edilebilmesi için, diğer koşulların yanında kişilik haklarına hukuka aykırı, haksız bir saldırının varlığı da şarttır. Somut olayda, kişilik haklarına hukuka aykırı, haksız bir saldırının varlığı ispat edilememiştir. O halde mahkemece, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gözetilerek, bu kalem isteğin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, 20.1.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....
Somut olay, bu bağlamda değerlendirildiğinde, yazının davacıyı toplum nezdinde küçük düşürmek, itham etmek ve hedef göstermek kastı ile kaleme alındığı, hukuka aykırı olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği kabul edilmelidir. Koşulların varlığı nedeniyle, davacı yararına uygun bir miktarda tazminata hükmedilmesi icap etmesine rağmen, talebin tümden reddedilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla; yukarıda arz ettiğim gerekçelerle, davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi hükmünü onayan değerli çoğunluğun kararına katılmıyorum. 08/03/2011...
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; Hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı .. vekili Avukat .. tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 08/06/2012 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırının tespitinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 09/06/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 08/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalının evlilik dışı birlikteliği sonucu doğan çocuğu davacının çocuğu gibi göstererek nüfus kütüğüne kayıt ettirmesi, davacının kişilik haklarına ağır ve haksız bir saldırıdır. Olayın oluş tarzı, saldırının ağırlığı, günün ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında davacı yararına hükmedilen manevi tazminat azdır. Daha yüksek bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 22/01/2018...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından, kusur belirlemesi, velayet, davacı kadın yararına hükmedilen tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Boşanma davalarında, manevi tazminata (TMK.md.174/2) karar verilebilmesi için, tazminat isteyen tarafın kusursuz veya daha az kusurlu bulunması yanında, boşanmaya neden olan olaylarda kişilik haklarına saldırının da gerçekleşmiş olması gerekmektedir....
Basın bu tür verilere dayandığına göre ve haber de güncel ve ilginç olduğuna göre davacının kişilik haklarına saldırının oluşabilmesi için bu kez haberin veriliş tarzında sorun bulunup bulunmadığına bakmak gerekir. Haberin veriliş tarzında da sövme, hakaret, aşağılama vb. bir yaklaşımda bulunmamaktadır. Buna göre tamamen basın özgürlüğü sınırları içinde kalan haberin ve haberleştirme yönteminin tazminata konu edilmemesi gerekirdi. Davanın da tümden reddi gerekirdi. Açıklanan bu nedenlerle çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. 16/12/2013...
Basın bu tür verilere dayandığına göre ve haber de güncel ve ilginç olduğuna göre davacının kişilik haklarına saldırının oluşabilmesi için bu kez haberin veriliş tarzında sorun bulunup bulunmadığına bakmak gerekir. Haberin veriliş tarzında da sövme, hakaret, aşağılama vb. bir yaklaşımda bulunmamaktadır. Buna göre tamamen basın özgürlüğü sınırları içinde kalan haberin ve haberleştirme yönteminin tazminata konu edilmemesi gerekirdi. Davanın da tümden reddi gerekirdi. Açıklanan bu nedenlerle çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. 16/12/2013...
Asliye Hukuk Mahkemesi Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm kişilik hakkına saldırının önlenmesi istemine ilişkin olup, inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 21.01.2013 tarihli 2013/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 4. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın görevli Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine...