Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi (Türk Medeni Kanunu m. 24), isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma (818 sayılı Borçlar Kanunu m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m. 49, 6098 sayılı TBK m. 58) olarak sıralanabilir. 16. TMK’nin 24. maddesi ile 818 sayılı BK’nin 49. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır. 17. TMK’nin 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur. 18....
Yapılan yayında davacıların kişilik haklarına hukuka aykırı bir biçimde saldırının varlığı sabittir. TBK'nın 58. ve TMK'nın 24 ve 25. maddelerindeki manevi tazminat koşulları oluşmuştur. Mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun ret kararına katılmıyorum. 19/04/2017...
Doğaldır ki, basının bu ayrıcalıklı konumu ve hukuk düzeninin kendisine tanıdığı özgürlük, tüm özgürlükler gibi yine hukuk düzenince çizilen sınırlara tabidir. Basın yaptığı yayınlarda gerek Anayasa’nın “Temel Hak ve Özgürlükler” bölümünde yer alan ve gerekse de Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddelerinde ve ayrıca özel yasalarda güvence altına alınmış olan kişilik haklarına saygı göstermek, bunlara saldırı niteliği taşıyabilecek tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadır. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır....
Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi [4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24], isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56] durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (818 sayılı BK m. 49, 6098 sayılı TBK m. 58) olarak sıralanabilir. 17. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi ile 6098 sayılı TBK’nın 58 . maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır. 18. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur. 19....
Konuya ilişkin olarak; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) 49. maddesinde ise; “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır....
Mahkemece, dilekçede sarf edilen sözlerin hakaret niteliği taşıdığı ve savunma hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi için yasalar manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi (TMK 24), isme saldırı (TMK 26), nişan bozulması (TMK 121), evlenmenin feshi (TMK158), bedensel zarar ve ölüme neden olma (TBK 56) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesidir (TBK 58). Bunlardan TMK’nın 24. maddesi ile TBK’nın 58. maddesi daha kapsamlıdır. TMK’nın 24. maddesinin belli yerlere yollaması nedeniyle böyle bir durumun bulunduğu yerde, onu düzenleyen kurallar (örneğin; TMK 26, 174, 287); bunların dışında TBK’nın 58. maddesi uygulanır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, tehdit sebebiyle açılan manevi tazminat talebinden ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup karar davalı vekili tarafından davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek istinaf edilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesi ve Borçlar Kanunu'nun 49 ve TBK 58. maddesi gereğince kişisel değerlere saldırı halinde manevi tazminata hükmedilmesi için; Kişilik haklarına saldırının bulunması, saldırının hukuka aykırı olması, kişinin haksız olan eylemden dolayı manevi zarara uğramış olması gerekir. Bu üç şartın bir arada olması halinde kişinin kişilik haklarına haksız saldırı nedeniyle manevi tazminat sorumluluğu doğabilecektir. Adana 33....
un 25/04/2013 tarihinden beri davalı tarafın davacıya ait bağımsız bölüme elatması sebebi ile bağımsız bölümün tamamını kullanmadığını, bu sebeple 25/03/2013 tarihinde diğer bağımsız bölümleri satın alan davalı taraf davacı ...'un yoksun kalmış olduğu kazan kaybının hesaplanarak davalı taraftan alınması gerektiğini, davacının beyaz eşya tamircisi olduğunu, elatma tarihinde itibaren kullanmış olsaydı büyük ölçüde kazanç sağlayacağını, belirterek davalıların proje aykırı ve davacıya ait bağımsız bölümü kendi kullanım alanlarına eklemeleri sonucu yaptıkları kal'i, ecrimisil, müdahalenin önlenmesi için talep ve dava etmiştir. Mahkemece 2014/174 Esas sayılı dosya üzerinden men'i müd, kal ecrimisil yönünden tefrik kararı verilerek bu konudaki uyuşmazlıklar 2015/220 Esasa kaydedilip bu esas üzerinden görevsizlik kararı verilmiş hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık meni müdahale, kal ve ecrimisil istemine ilişkindir....
Gerekçe ve Sonuç: HMK'nın 355. maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava, mülkiyet hakkına dayalı haksız el atmanın önlenmesi ve ecrimisil talebine ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde dava konusu İstanbul ili, Maltepe ilçesi, 16113 ada 24 parsel saylı arsa nitelikli taşınmazı davacı adına kayıtlı olduğu, davacının murisi adına tam pay kayıtlı iken mirasçılarına intikal ettiği, davacının daha sonra diğer payı alarak 04/05/2016 tarihinde tam pay sahibi olduğu, intikal eden dönem için davacının payının 22/25 olduğu, mahkemece tapu kaydı taşınmaza ilişkin şerh vergi kayıtları imar durumu celp edilerek mahallinde keşif yapıldığı, bilirkişi heyetinden rapor alındığı anlaşılmıştır....
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “..” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır... 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir....