Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/217 Esas 2017/455 karar nolu dosyası ile acele el koyma kararı alındığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından; " Dosya içerisinde yer alan Van 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/217 E. Sayılı Acele el koyma davasının incelenmesinde dava konusu parsele yönelik acele el koyma davasının 08/03/2017 tarihinde açıldığı ve 17/05/2017 tarihinde karar verildiği, Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre acele el koyma davalarının neticelenmesinden sonra 6 aylık makul süre içerisinde idare tarafından bedel tespiti ve tescil davasının açılmaması halinde kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açılabileceğinin, iş bu davanın 12/06/2017 tarihinde acele el koyma davasının karara bağlanmasından yaklaşık 1 ay sonra açılması nedeni ile makul sürenin dolmadığı gerekçesi ile davanın reddine " Karar verilmiştir....
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği, bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip olduğu bu şekilde kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır....
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği, bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip olduğu bu şekilde kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır....
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği, bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip olduğu bu şekilde kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır....
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği, bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip olduğu bu şekilde kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır....
Dava konusu taşınmaza davacı idarece acele el koyma kararıylada olsa gerçek kamulaştırma bedeli ödenmeden el konulması Anayasanın 46. maddesi ve Kamulaştırma Kanununun 3.maddesine aykırıdır. Bu durumda davacı mal sahibi idare aleyhine kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmazın bedelinin tahsili davası açma hakkına sahiptir. Her nekadar davacı dava dilekçesinde talebinin; acele el koyma dosyasında tespit edilen bedelin artırılması olarak nitelendirmiş ise de, hukuki niteleme hakime ait olacağından davanın kamulaşıtırmasız el atma davası olarak kabulü ile esasa girilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi, Doğru görülmemiştir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istenildiğinde iadesine, 03/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak; -Taşınmaz üzerinden geçen davaya konu ENH'ye ilişkin daha önce acele el koyma kararı verilmiş ve acele el koyma bedeli bankaya bloke edilmiştir. Bu duruma göre davaya konu tazminat bedeli, acele el koyma bedelinin mahsubundan sonra geriye kalan miktar olup, acele el koyma bedelinin de dahil olduğu miktara yasal faiz yürütülmesi durumunda davacı taraf yararına haksız kazanç sağlanmış olacaktır....
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır....
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır....
Ancak; -Taşınmaz üzerinden geçen davaya konu ENH'ye ilişkin daha önce acele el koyma kararı verilmiş ve acele el koyma bedeli bankaya bloke edilmiştir. Bu duruma göre davaya konu tazminat bedeli, acele el koyma bedelinin mahsubundan sonra geriye kalan miktar olup, acele el koyma bedelinin de dahil olduğu miktara yasal faiz yürütülmesi durumunda davacı taraf yararına haksız kazanç sağlanmış olacaktır. Bu itibarla, tazminatın acele el koyma bedeli mahsup edildikten sonra geriye kalan miktar olarak belirtilmesi ve bu miktara yasal faiz işletilmesi gerekirken, davalı aleyhine fazladan faiz ödemeyi sonuçlayacak şekilde hüküm kurulması ve buna bağlı olarak karar ve ilam harcının da hatalı hesaplanması (yerel mahkemece acele el koyma bedelinin de dahil olduğu miktar üzerinden hesaplama yapılmıştır) usul ve yasaya aykırı bulunmuştur....