İcra Müdürlüğü'nün 2013/27080 E. sayılı dosyası ile tahsil edilmiş olup, tahsil tarihi itibarıyla oluşan ve tahsil edilen faiz ile karşılanamayan munzam zararımızın bilirkişi incelemesi ile tespitine ve şimdilik 1000,00 TL munzam zarar alacağının davalı bankadan hükmen tahsiline, hüküm altına alınacak alacağımıza munzam zararın oluştuğu 21/07/2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanun gereğince temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmesini istemiştir. CEVAP : Davalı Ing Bank vekili cevap dilekçesini tekrarlayarak özetle; Off-Shore munzam zarar davalarına ilişkin olarak Yargıtay 11....
Nevar ki kira tazminatı yanında ayrıca munzam zarar karşılığı alacağın da tahsili istenilmiş ve mahkemece de istem aynen kabul edilmiştir. Borçlar Kanunu’nun 105. maddesinde düzenlenen munzam zarar, geçmiş günler faizinden fazla zararının kanıtlanması durumunda istenilebilir. Davada maktu kira dışında yasanın tanımladığı biçimde munzam zararın varlığı kanıtlanamadığından davacının buna yönelik isteminin reddine karar verilmesi gerekirken bilirkişilerin sözleşmede cezai şart kararlaştırılmış olduğu görüşüyle bağlı kalınarak cezai şartı artan kiranın munzam zarar kabulüyle hükme varılması usul ve yasaya aykırı olmuş, kararın bozulması gerekmiştir....
Dava munzam zararın tahsili istemine ilişkindir. Munzam zarar BK 105 (TBK 122) maddesinde; "Alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat edemedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir. " şeklinde düzenlenmiştir. Alacağın tahsili amacıyla açılan ilk davanın uzun sürmesi ve tahsilatın geç yapılması munzam zarar talep edilemeyeceği anlamına gelmez. Bu durumda mahkemece alacaklının munzam zarara uğradığının ispatı yönünde sunduğu deliller incelenip konusunda uzman bir bilirkişiden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir....
Tüm bu açıklamalar ile anılan içtihatlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının zararını somutlaştırarak aşkın zarar iddiasını ispat edecek delilleri ortaya koyması gerektiği, ancak davacı tarafça dava dilekçesi ve yargılama aşamasında sadece ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmanın öne sürüldüğü, ekonomik olumsuzlukların munzam zararın ispatında tek başına karine olarak kabul edilemeyeceği ve davacıyı somut zararını ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı kabul edilmiş; davacının temerrüt faizini aşan zararını ve zarar miktarını elverişli delillerle ispat edememesi nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur....
Beyan dilekçesinde munzam zararın oluştuğuna dair somut verilere dayanmamış , Anayasa mahkemesi kararı ve soyut verilere dayandığı görülmektedir. SOMUT OLAYDA MUNZAM ZARARIN DEĞERLENDİRİLMESİ; Munzam zarar , para borçlarında borçlunun temerrüdünün bir sonucu niteliğinde olup TBK.m.122 hükmünde düzenlenmektedir. Söz konusu hükmün ilk fıkrasında, ''alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür''. Alacaklı belli şartların birlikte bulunması halinde munzam zararı isteyebilecektir. Bu şartlar; borçlunun para borcunun ifasında temerrüdü,zarar, uygun illiyet bağı, kusur, bu şartların birlikte bulunması gerekmektedir. Munzam zarar için aranan şartlardan ''zarar'' kavramı önem taşımaktadır....
Bu halde TBK'nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır. Somut olayda davacı taraf, enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, tahsil edilen yasal faizin alacaklının zararını karşılar nitelikte olmadığını belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, davacı tarafın iddiası bu haliyle, muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin olup, munzam zarar niteliğinde olmadığı gibi ,soyut iddia olarak ileri sürülen bu hususlar somut ispat vasıtası olarak dikkate alınması da mümkün değildir....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmüne haizdir.Munzam zarar talep edebilmek için, bir para borcunda borçlunun temerrüde düşmesi, borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının ortaya çıkması, borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olması ve borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasında illiyet bağının bulunması gereklidir. Yine munzam zararın tazmin edilebilmesi için davacı - zarar gördüğünü iddia edenin uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerektiği, bu zarar kanıtlandığı takdirde borçlunun ancak kendisinin geç ödemeden kaynaklı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etmesi halinde zararı ödeme yükümlüğünün ortadan kalkacaktır....
İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının maruz kaldığı munzam zarar olduğunun Yargıtay bozması karşısında usulü kazanılmış hak niteliğinde olması nedeniyle bilirkişilerce uğranılmış olan munzam zarar miktarının tam olarak belirlenememesi nedeniyle kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu (818 sayılı Kanun) 42 nci maddesi gereği zararı ispat etmek iddia edene düşmekle birlikte zararın ... miktarının tespit etmek mümkün olmadığı takdirde hakimin halin mutap cereyanı ve zarar gören tarafın almış olduğu tedbirler ve bozma sonrası alınan bilirkişi raporları ile ödemenin yapıldığı tarihteki teknenin rayiç bedeli esas alınmak suretiyle yapılmış olan munzam zarar belirlemesi de nazara alınmak suretiyle zarar miktarının takdiren 19.579,54 TL olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, 19.579,54 TL munzam zararın 25.08.2014 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan...
Başka bir anlatımla, alacaklı tarafça aşkın (munzam) zarar olgusu, 6100 sayılı Kanun'un 194 üncü maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, 6098 sayılı Kanun'un 122 nci maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez....
zararını oluşturduğu, Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda Yargıtayın da, munzam zararın ayrıca ispatlanması gerektiği yönündeki katı yorum nedeniyle, kamunun yararı ile zarar görenin mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengenin zarar gören aleyhine bozulduğunu değerlendirmiş ve munzam zararın somut delillerle kanıtlanması gerektiği uygulamasından vazgeçtiğini belirttiğini beyan ederek; Müvekkil şirketin munzam zarar talep ettiğimiz alacağı ile ilgili, 20.01.2010 temerrüt tarihinden 04.11.2022 tahsil tarihine kadar geçen süredeki enflasyon verilerini gösterir TEFE TÜFE-ÜFE oranları, banka vadeli mevduat faiz oranları, döviz kurları, devlet tahvil faiz oranları, işçi ücretleri ve diğer yatırım araçları ile ilgili getiri bilgilerinin resmi kurumlardan sorularak munzam zarar hesabının bilirkişi vasıtasıyla tespitini, bilirkişi tarafından tespit edilecek miktara artırma hakkımız saklı kalmak üzere HMK. 107....