CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davadan önce -------- verilen kesin hükme istinaden müvekkili tarafından davacı tarafa ödeme yapıldığını, poliçeden kaynaklı başkaca sorumluluklarının bulunmadığını, munzam zararın istenmesi için öncelikle alacaklının faiz talebi olması gerektiğini, sigorta sözleşmesinden kaynaklı munzam zarar talepleri ------ kapsamında tahkim yargılamasına konu edilemediğini, munzam zarar temerrüt tarihinden fiili ödeme tarihine kadarki dönemi kapsayacağını, tahkim yargılaması öncesinde ödeme yapılamaması müvekkilinin değil davacının kusuruna dayandığını, aracın onarımı veya değer kaybı hususunda müvekkili şirkete gerekli ihbarların yapılmaması nedeniyle kendilerine aracı inceleme ve hasarı tespit edebilme imkanı tanınmadığını, munzam zarara ilişkin olarak davacının ------ nezdinde aleyhlerine başlattığı ve henüz sonuçlanmış olan ilk munzam zarar dosyasında bu talep yönünden müvekkili şirket lehine karar verildiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere davacı...
Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır. ---- Esas ve Karar sayılı kararı, ------ Esas ve Karar sayılı kararları ) Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle oluşan genel ve soyut hususlardan ziyade davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, alacağın geç ödenmesi nedeniyle davacının uğradığı munzam zarar 63.095,45 TL olarak hesaplanmış ve bu miktar hüküm altına alınmış, alacağın 20.000,00 TL'lik kısmına dava tarihinden kalan 43.085,45 TL'sine ise ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanarak davalıdan tahsiline karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi, 27. Hukuk Dairesi'nce, ... 5....
Geç tahsil edilen alacağın, iştigal konusu ticarette kullanılmasının tabiî olduğu varsayımı yeterli kabul edilip hüküm kurulamaz. Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....
Geç tahsil edilen alacağın, iştigal konusu ticarette kullanılmasının tabiî olduğu varsayımı yeterli kabul edilip hüküm kurulamaz. Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....
Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiş, bu zararın tazminini iki bölümde düşünmüştür. Birinci bölüm, ispat edilmeden tahsili talep edilebilecek zarar miktarı olup, bu zararın temerrüt faizi ile karşılanması kabul edilmiştir. Bunun dışında alacaklının herhangi bir karineden istifade etmek olanağı yasal olarak mevcut değildir. Bu nedenle, munzam zarar isteminde bulunan alacaklı öncelikle borçlunun borcunu geç ödemesi nedeniyle uğradığı zararın temerrüt faizi ile karşılanamadığını, temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını ispat etmelidir. Alacaklı, borçlunun ilk temerrüde düştüğü tarihten alacağını faizi ile birlikte tahsil ettiği tarihe kadar olan dönem için munzam zararını isteyebilecektir. Munzam zarar borcunun hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır....
Alacağın geç ve eksik ödenmesi nedeniyle oluşan munzam zarar alacağının tahsili talebi ile açılan davada mahkemece; asıl alacak davasının açıldığı 1990 yılından itibaren geçen zaman içerisinde zamanaşımına uğradığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. BK.nun 105. maddesinde düzenlenen munzam zarar alacağının, asıl alacak davasıyla birlikte talep edilmesi mümkün olduğu gibi, daha sonra müstakil bir davada istenmesi de mümkündür. Asıl alacak davasının açıldığı tarihte, alacağın geç tahsili nedeniyle oluşan munzam zararın miktarının tespiti imkân dahilinde ise aynı tarihte davanın açılmasının gerektiği ve zamanaşımının o tarihte başladığı düşünülebilir ise de alacağın hiç ödenmemesi veya kısmen ödenmesi halinde oluşacak zararın miktarının tespiti mümkün olmadığından, munzam zarar davalarında zamanaşımının başlangıç tarihinin alacağın tamamının tahsil edildiği tarih olarak düşünülmesi gereklidir....
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, değer kaybına dayalı tazminatın geç ödenmesi nedeniyle oluşan munzam zararların tazmini istemine ilişkindir. Taraflarca sunulan kayıt ve belgeler incelenmiş, Sigorta Tahkim Komisyonu'nun 01/11/2021 tarihli 2021.E... sayılı dosyası, .......
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır....
Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak, temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir....