Borçlar Kanunu'nun bu hükmünde yer alan zarar doktrinde "munzam zarar ------- olarak adlandırılmaktadır. Buna göre, alacaklının malvarlığında iradesi dışında meydana gelen ve temerrüt faizinin üzerinde bulunan zarara munzam (ek) zarar denir. Zararın temerrüt faizinin üzerinde kalan kısmı munzam zaran oluşturur. Munzam zarann değişik şekilleri söz konusudur....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmüne haizdir. Munzam zarar talep edebilmek için, bir para borcunda borçlunun temerrüde düşmesi, borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının ortaya çıkması, borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olması ve borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasında illiyet bağının bulunması gereklidir. Yine munzam zararın tazmin edilebilmesi için davacı - zarar gördüğünü iddia edenin uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerektiği, bu zarar kanıtlandığı takdirde borçlunun ancak kendisinin geç ödemeden kaynaklı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etmesi halinde zararı ödeme yükümlüğünün ortadan kalkacaktır....
Esas sayılı dosyasında tahsiline karar verilen alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle uğranılan munzam zararın tahsili talep edilmiş; Mahkemece kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Munzam zarar nedeniyle alacak istemine ilişkin olarak; dava tarihine göre uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 105. maddesinde munzam zarar düzenlenmiştir. ( Maddenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'ndaki karşılığı 122. maddedir.) Anılan 105. (6098 sayılı T.B.K. 122) madde uyarınca alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı ödemekle mükelleftir. Yasa koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Bu zararın karşılanması iki bölümde düşünülmüştür. Birinci bölüm kanıtlanmadan ödenmesi talep edilecek zarar miktarıdır ki bu temerrüt faizidir....
Bu zarar “munzam” zarar olarak adlandırılır. Munzam zarardan söz edebilmenin koşullarından biri, alacaklının temerrüt faizinden fazla bir zarara maruz kalmasıdır. Zararın ispat külfeti alacaklıdadır. Tazminat borcunun doğması için aranan, temerrüde düşmekteki kusurdur. Alacaklıya tazminat hakkı veren en önemli unsur kusurdur. Yargıtay 18. HD 22/03/1994, 1993/206 Esas, 1994/3571 Karar kararında, kamulaştırma bedelinin arttırılması davası sonuçlanıncaya kadar kamulaştırma yapan kurumun arttırılan bedeli ödememiş olmasında kusurlu sayılamayacağı görüşündedir. Daireye göre “....komisyonun belirlediği değere taşınmaz maliki kadar kamulaştıran idare dahi itiraz edebilir ve taşınmaz malikinin bedel arttırım davası açma hakkına karşılık idare de bedel indirim davası açma hakkına sahip bulunmaktadır....
Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/151 esas sayılı menfi tespit davasına konu 11 adet bononun geç tahsili nedeniyle açmış olduğu maddi tazminat(munzam zarar) ve manevi tazminat taleplerinin hak düşürücü sürenin dolması nedeni ile reddine, 2- Davacının; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/151 esas sayılı dosyası ile birleşen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2005/511 esas sayılı davasına konu 31/10/2002 tarihli 150.000,00-USD bedelli bononun geç tahsili nedeniyle açmış olduğu maddi tazminat(munzam zarar) talebinin kısmen kabulüne ve manevi tazminat talebinin reddine, 3- Davacının; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2010/151 esas sayılı dosyası ile birleşen Bakırköy 4....
Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (ilk esas)1992/1002 Esas sayılı dava dosyası ile 33/A - 106/A arası hakedişlerinin geç ödenmesi nedeniyle idare aleyhine, munzam zarar talebiyle 3.000,00 TL’nin tahsili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, iş bu davayla eldeki davanın dava konusunun aynı olduğu kabul edilmiş ise de söz konusu davada davacının 33/A – 106/A arası hakedişlerinin geç ödenmesi nedeniyle munzam zarar talebinde bulunduğu, eldeki davada ise tüm hakedişlerin geç ödenmesi nedeniyle munzam zarar talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelerden davacı tarafından sözleşmeye konu işle ilgili 149 tane hakedişin düzenlendiği, 1-33/A ve 106/A – 149 nolu hakedişlerin geç ödenmesi nedeniyle munzam zarar talebinin dava konusu yapılmadığı anlaşılmıştır....
Yine munzam zararın tazmin edilebilmesi için davacı - zarar gördüğünü iddia edenin uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerektiği, bu zarar kanıtlandığı takdirde borçlunun ancak kendisinin geç ödemeden kaynaklı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etmesi halinde zararı ödeme yükümlüğünün ortadan kalkacaktır.----------------- sayılı kararına göre; Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez....
Kanun maddesinde öngörülen alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararın ödenebilmesi için, uğranılan zararın varlığı ile miktarının da kanıtlanması gerektiği, bu zarar muayyen paranın gününde ödenmemesinden doğan zarar olup davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekmektedir. Burada kanıtlanacak olguların; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olduğu, davacının belirtildiği şekilde bir zararı da ispatlayamadığı değerlendirilmiştir.Tüm dosya kapsamı, Kanun maddesi,---- birlikte değerlendirildiğinde, davacının yukarıda açıklandığı şekilde dava konusu ettiği munzam zararı ispatlayamadığı değerlendirildiğinden davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Bu ise mümkün değildir" demek suretiyle munzam zarar şartlarının bu haliyle bulunmadığını içtihat etmiştir.---------sayılı ilamı ile "... ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez....
O halde, munzam zararın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.06.1996 gün ve 1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır....