Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. | Somut olayda; dosyanın içeriğine, toplanan delillere, tanık beyanlarına göre dava konusu bina ve ağaçtan oluşan muhdesatların davacı tarafından meydana getirildiği sabit olmuştur. Mahkemece muhdesatların davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın aidiyetine karar verilmesi doğru değilse de, bu husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır....

    Dava konusu muhdesatın kadastro tespit gününden önce meydana getirildiğinin ve kadastro tespitinin kesinleşmesi ile dava tarihi arasında az yukarıda açıklanan hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunun belirlenmesi halinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Ne var ki dava konusu muhdesatın üzerinde yer aldığı taşınmaza ait kadastro tespit tutanağı getirtilmediğinden, davaya konu edilen muhdesat ile tapu kaydında gösterilen muhdesatın aynı olup olmadığı, aynı iseler, davada az yukarıda açıklanan hak düşürücü sürenin geçip geçmediği anlaşılamamaktadır. Eksik araştırma ve soruşturma ile karar verilemez....

      Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Bununla birlikte, bilinmektedir ki; muhdesatın tespiti davaları, ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tapu maliklerine karşı açılır. Somut olayda, dava konusu taşınmazların tamamı muris Hakkı Bilgiç adına 08.01.1985 tarihinde tescil edilmiştir. Dosya içerisinde Hakkı Bilgiç’in veraset ilamı bulunmamaktadır....

        Somut olayda, davacının davaya konu muhdesatların 1950 yılından bu yana kendisi tarafından meydana getirildiğini beyan ettiği, dava konusu taşınmazın kadastro tutanağının 12/11/1991 tarihinde kesinleşmesine rağmen, davanın 09/04/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla davacının hak iddia ettiği muhdesatların kadastro tespit tarihinden önce meydana getirildiği, davanın Kadastro Kanunu 12/3 maddesinde belirtilen yasal 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı sabit olmakla, ilk derece mahkemesi tarafından davanın yazılı gerekçe ile reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Kaldı ki yukarıda izah edildiği üzere muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında hukuki yararın bulunması dava şartı olup, somut olayda taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi de bulunmadığından, davacının hukuki yararının bulunduğundan da bahsedilemez....

        Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir....

        Taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın kadastro tutanağı ve taşınmazın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilebilmesi için muhtesatın kadastro tespit gününden önce meydana getirilmiş olması gerekir. Somut olayda taşınmazın ilk kadastro tespitinin kesinleşme tarihi de dikkate alındığında Kadastro Kanununun 19. maddesi hükmünün uygulanması imkanının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Böylece davacının muhdesat tespiti talebinin hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi yerindedir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesat Aidiyetinin Tespiti ... ile ... aralarındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen ... gün ve ... sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın ...'nın göl tarafında kaldığını, EPDK tarafından kamulaştırma çalışmalarına başlanıldığını açıklayarak dava konusu taşınmaz sınırları içerisinde bulunan ev ve wc'nin vekil edenine aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili, savunmada bulunmamıştır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m)....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesat Aidiyetinin Tespiti ... ile ... aralarındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen ... gün ve ... sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın Alparslan -II Barajı'nın göl tarafında kaldığını, EPDK tarafından kamulaştırma çalışmalarına başlanıldığını açıklayarak dava konusu taşınmaz sınırları içerisinde bulunan ahır, tandırlık, wc ve ev ile 432 adet ağacın vekil edenine aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili savunmada bulunmamıştır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir....

            Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. İlk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bilindiği üzere ortaklığın giderilmesine dayalı olarak açılan muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında husumet, ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiası olmadığını açıkça beyan etmeyen tüm hissedarlara yöneltilmelidir. Davaya konu 587 ve 589 parsel sayılı taşınmazlara ait tapu kaydı incelendiğinde kayıt maliklerinden Meryem, Bedia ve Cengiz'e husumet yöneltilmediği görülmüştür. Davacılar her ne kadar dava dilekçelerinde bu hissedarların muhdesat iddiasının bulunmadığını bu nedenle onları davalı göstermediklerini beyan etmiş iseler de, bu durum mevcut dosyaya resmi olarak yansımış değildir....

            Mahkemece taşınmaza ait tapu kütüğü onaylı örneği ve davacının hisse satın aldığı iddiası yönünden taşınmazın tespit tarihinden sonraki el değiştirmeleri gösterir sözleşme örnekleri de dosya arasına alınarak kadastro tespit tarihi belirlenmeli ve muhtesatın meydana getirildiği (her bir kat için) tarihe göre tespit edilen tarihinin kadastrodan önce mi sonra mı olduğu araştırılmalı, dava konusu muhdesatın kadastro tespiti öncesi dönemde inşaa edilmiş ise Kadastro Kanunu'nun m.12/3'deki hak düşürücü gözetilmeli, kadastrodan sonra yapılmış ise de KK'nun 19/2 maddesi uyarınca tapunun beyanlar hanesine şerh verilemeyeceği gözetilmelidir....

            UYAP Entegrasyonu