Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Ceza Mahkemesince, soruşturma aşamasında Fas vatandaşı olan şüphelinin pasaport aslının veya onaylı suretinin veya şüpheliye ait kimlik bilgilerini içerir hiçbir belgenin dosyaya eklenmediği, şüpheliye ait nüfus kaydı ya da pasaportun veya kimlik bilgilerini içerir bir belgenin onaylı suretinin ve adli sicil kaydının İnterpol Daire Başkanlığı aracılığı ile getirtilip bu kimlik bilgilerine ve adli sicil kaydına göre kamu davası açılmadığı, şüphelinin kolluk tarafından tespit edilen parmak izlerinin ve fotoğraflarının Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne gönderilerek Geçici Koruma Yönetmeliğinin 21 ve 22. maddeleri uyarınca şüphelinin Türkiye'ye kabul edilen yabancılardan olup olmadığının sorulmadığı ve varsa yabancı kimlik numaraları ile adres kayıt sistemindeki kayıtlarının tespit edilmediği gerekçesiyle iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de; 5271 sayılı Kanun’un 170/2. maddesinde yer alan “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa...

    Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 21/04/2015 tarih ve 2014/10-623 Esas, 2015/117 Karar sayılı kararında da yabancı uyruklu olup, yakalandığında üzerinde herhangi bir kimlik belgesi çıkmayan sanığın nüfus ve adli sicil kayıtları ile ilgili hiçbir araştırma yapılmadan sadece beyan edilen kimlik bilgilerine dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır denilmiştir. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 91. maddesinde geçici koruma "Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir." şeklinde hüküm altına alınmış, bu kişilerin Türkiye'ye kabulü, Türkiye'de kalışı, hak ve yükümlülüklerinin Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. 6458 sayılı Kanunun 91. maddesi uyarınca çıkartılan Geçici Koruma Yönetmeliği'nin (Bakanlar Kurulu Kararının Tarihi: 13/10/2014 No: 2014/6883 Dayandığı...

      maddeleri uyarınca mahkumiyet, hak yoksunluklarının uygulanması Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Tekerrüre esas adli sicil kaydı bulunan sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. 1-Başka bir suç nedeni ile firari olan sanığın; olay tarihinde tramvay durağında gerçekleşen hırsızlık olayı akabinde kaçarken güven timlerince ayağının altında sakladığı uyuşturucu madde ile yakalanmasına müteakip ibraz etmiş olduğu başkasına ait kimlik belgesinde yer alan resmin kendisine benzememesi ve kolluk kuvvetlerinin kimliği ile ilgili sorulara cevap verememesi üzerine gerçek kimlik bilgilerini açıklaması şeklinde gerçekleşen olayda, dosya kapsamında yer alan tutanaklarda gerçek kimliği ile imzasının bulunduğu hususu da nazara alındığında eyleminin TCK'nın 35. maddesi uyarınca teşebbüs aşamasında kaldığı hususunun gözetilmemesi, 2-TCK'nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması...

        Davacı taraf, isim ve soyisiminin sosyal yaşamda ve çevrelerinde alay konusu olması nedeniyle T1 isminin İrem olarak düzeltilmesini, Kara olan soy isminin ise Çakmak olarak değiştirilmesini talep etmiş, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davalı idare temsilcisi tarafından mahkemece davacının soyadı tashihi hakkında verilen kararın usul ve yasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle davacının soyadı tashihi konusunda istinaf yoluna başvurulmuştur. Özel hukuk açısından ad, kişiyi tanıtan ve onu diğer bireylerden ayırmaya yarayan bir kavramdır. Kendine özgü kişiliği ve özvarlığı olan her birey, başkalarından adıyla ayırt edilir, toplum ve ailesi içinde bununla yer alır. Onun içindir ki her kişinin bir adının olması ve adının nüfus siciline yazılması yasayla zorunlu kılınmıştır....

        Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle; çekişme konusu taşınmazın tapu kaydında yer alan paydaş "Apti Uza'nın" tapulama tutanağı, nüfus kaydı ve mirasçılık belgesinde adı geçen davacıların mirasbırakanı olan "..." ile aynı kişi olduğu saptanmak suretiyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine....

          Bu özel ve kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de gözönünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir. Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir unsurudur. Kişi bununla anılır ve tanınır ve tanımlanır. Ad veya soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleşmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini içeren davalarda davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması ve öncelikle dikkate alınması gerekir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2/11/2017 tarihli ve E.2017/6122, K.2017/14423 sayılı ilamı) "...Anayasa’nın 20. maddesi, kişilerin isimleri üzerinde tasarrufta bulunmasının gerekli olduğu durumlarda geniş yorumlanmalıdır....

          Bununla birlikte Soyadı Kanunu'nun 3. maddesinde " Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmıyan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz." şeklindeki düzenleme ve bu kanuna göre çıkartılmış bulunan Soyadı Nizamnamesi'nin 5. maddesinde "Yeni takılan soyadları Türk dilinden alınır." ve nizamnamenin 7. Maddesinde " Yabancı ırk ve millet isimleri soyadı olarak kullanılamaz." şeklindeki düzenleme ile alınacak soyadın hangi yasal çerçeve kapsamında alınacağı düzenlenmiştir. Anılan kanun ve tüzük düzenlemesi dikkate alındığında; alınacak soyadın, Türk dilinden alınması gerekmekle beraber yabancı ırk ve millet isimleri, rütbe, memuriyet, aşiret isimleri olmayacağı gibi umumi edeplere uygun olması, iğrenç ve gülünç olmaması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 18....

          Ancak; davacı ve davalının ad soyad, ana ve baba adlarının aynı olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, hükümde, lehine tescil kararı verilen davacı ...’ün TC. kimlik numarasının yazılı olmaması nedeniyle infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, hükmün 2. fıkrasında yer alan “tapu kaydının iptali ile” sözlerinden sonra “davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline” sözlerinden önce gelmek üzere “26413545662 TC. kimlik numaralı” ifadesinin eklenmesine, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05.12.2018 gününde oybirliği ile karar verildi....

            Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerekçelere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, hükümde tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin gösterilmesinin gerektiği hüküm altına alınmıştır....

              Hukuk Dairesi'nin 23.02.2021 tarih, 2020/1814 Esas, 2021/1611 Karar sayılı ilamında da, "ad ve soyadın birlikte yer aldığı markalar ile sadece soyadı yer alan markalar arasında 556 sayılı KHK. 8/1-b maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceği kabul edilmiştir....

                UYAP Entegrasyonu