Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 13.9.1991 tarihinde noterde düzenlenen vekâletname ile davacının davalı ...'ı vekil tayin ettiği, 16.2.2006 ve 6.10.2006 tarihlerinde noterde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile çekişme konusu taşınmazların davalı ...'ye satışının vaad edildiği, sonrasında aynı yıl içinde tapuda ferağ işlemlerinin yapıldığı, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/890 esas 2010/2098 karar ve 7.7.2010 tarihli kararı ile davacının TMK'nın 405. maddesi uyarınca kısıtlandığı anlaşılmaktadır. İddianın ileri sürülüş biçiminden ve dava dilekçesinin içeriğinden, davada ehliyetsizlik ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayanıldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.4.1990 gün ve 1990/1-152-1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur....

    Ölüme bağlı tasarrufun iptali TMK' nın 557- 559.maddeleri arasında düzenlenmiş olup, buna göre tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapıldıysa, tasarruf, yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa, tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler, hukuka ve ahlaka aykırı ise, tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış ise, bu sınırlı sebeplere dayalı olarak vasiyetnamenin iptalini talep edilebileceği belirtilmiştir. Ölüme bağlı tasarrufun iptal sebepleri esasa ilişkin ve şekle ilişkin iptal sebepleri olarak iki bölümde incelenebilir. Ölüme bağlı tasarrufun esasa ilişkin iptal sebepleri ehliyetsizlik, irade sakatlığı, hukuka aykırılık ve ahlaka aykırılıktır. Şekle ilişkin iptal sebebine gelince, ölüme bağlı bir tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa iptal davasına konu olabilir. Davacı bu iptal nedenleri bakımından delil sunmalıdır....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 83 ada, 9 parsel sayılı taşınmazdaki 11 numaralı bağımsız bölümün satış bedelinin 55.000,00TL olacağı hususunda emlakçı olan davalı ile anlaştıklarını, ancak tapuda davalı ve davalı yanındaki banka görevlisi olarak tanıttığı kişi tarafından devirden sonra satış bedelinin ödeneceği konusunda yaşlı ve tecrübesizliğinden faydalanılarak aldatıldığını, 8.000,00 TL karşılığında satış göstermek suretiyle taşınmazı davalıya devrettiğini, hesabına devirden bir gün sonra sadece 10.000,00TL yatırıldığını, defalarca istemesine rağmen kalan 45.000,00TL’nin, verilmediğini ileri sürerek hile, gabin, ehliyetsizlik hukuksal nedenlerine dayalı olarak iptal ve tescile, taşınmazın devredilmiş olması durumunda ödenmeyen satış bedeli 45.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir....

      in ehliyetsizliği ve vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle yapılan satışın iptali ile terekeye iadesine, eğer mahkemece ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası uygun görülmezse muvazaa nedeniyle tapunun iptali ile terekeye iadesine ve muvazaa olgusunda 3. kişinin iyi niyetli olması ihtimaline binaen taşınmazın gerçek bedeli üzerinden davalı ... aleyhine tazminata hükmedilmesine ve bu miktarın terekeye iadesine karar verilmesini istemişler, yargılama devam ederken davacılar vekili, ehliyetsizlik iddiasına dayalı istemlerinden vazgeçtiklerini bildirmiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır....

        Mahkemece, bağışlamadan rücu hukuksal nedenine dayalı davanın TBK’nun 297. maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, yine tenkis isteği yönünden de TMK’nun 559. maddesinde düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre; dava, hukuki ehliyetsizlik ve bağışlamadan rücu hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.04.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir....

          Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı olarak tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir....

            Somut olaya gelince; eldeki davada davacılar tarafından ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayanılmış, Bölge Adliye Mahkemesince ehliyetsizlik iddiası bakımından Adli Tıp Kurumu raporuyla mirasbırakanın ehliyetli olduğunun saptandığı, bu nedenle de ehliyetsizlik iddiası bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı talep bakımından dinlenen tanık beyanlarından temlikin muvazaalı yapıldığına dair somut bir olgu ortaya konulamadığı, eşi ve altsoyu bulunmayan birasbırakanın kendisine yardımcı olan davalı yeğenlerine minnet borcuyla, intifa hakkını kendi üzerinde tutarak temlik yaptığı, bu durumda davacıların mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığına dair iddiasını yöntemince ispatlayamadıkları sonucuna varılmaktadır....

              Muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin karar, Dairece; “...Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacıların, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğinde bulundukları anlaşılmaktadır... hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, varsa murise ait doktor raporları, reçeteler, hasta müşahade kağıtları vs. temin edilerek temlik tarihinde (13.12.2010) murisin ehliyetli olup olmadığı yönünde 2659 sayılı Yasanın 7 ve 16.maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, tarafların tüm delilleri toplanarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan soruşturma ile yazılı...

                Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış, 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir....

                  ye satış suretiyle devrettiğini, davalının ev hanımı olup alım gücü bulunmadığını, 106 yaşında olan murisin temyiz kudretinin en zayıf olduğu dönemde devrin yapıldığını ve bu hususta tam teşekküllü hastaneden rapor alınmadığını, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payları oranında iptal ve tescile olmazsa tenkise karar verilmesini istemişler, aşamada ehliyetsizlik iddiasından vazgeçmişlerdir. Davalı, dava konusu devir nedeni ile murise satış bedelini ödediğini, ayrıca muris ............'ya kendisinin baktığını, temlikin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davanın kabulüne ilişkin karar Dairece; “... miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ayrıca murisin temlik tarihinde hukuki ehliyetinin bulunmadığı ileri sürülerek eldeki dava açıldığı, ne var ki, mahkemece hukuki ehliyetsizlik iddiası konusunda bir araştırma yapılmadığı..."...

                    UYAP Entegrasyonu