nitelikte olduğunu, davalı şirketin İnternet Sitesi de incelendiğinde Ana Sayfasındaki ''devremülk'' seçeneğinin de görüldüğünü, davalı şirketin sadece devre mülk satışı yaptığı ve bu satışı yapmaya devam ettiğinin açık olduğunu, hal böyle olunca, davalı şirketin, bahsedilen iki sözleşme arasındaki farkı bileceğinin mutlak olduğunu, daha önce aynı mahkemede, aynı konuda farklı müvekkillerinin ve farklı dosya esas numaralarında kayıtlı dosyalarının olduğunu belirttiklerini, bu dosyalarında davalı şirket yöneticisinin devre mülk sözleşmesi yaptığını ve bunun bedelinin ödendiğini ikrar ettiğini, yine davalı müvekkilinin cevap dilekçesinde de Devre Mülk Satış Vaadi sözleşmesi yapma amacının olduğunu belirttiğini, kabul anlamına gelen bu beyanın; '' Dosyaya sunduğumuz delillerden de anlaşılacağı üzere hasıl-ı dava olan devre mülk, davacıya anılan sebeplerle zamanında teslim edilememiş ve tapu devri yapılamamıştır....
farkını bilebilecek nitelikte olduğunu, davalı şirketin internet sitesi de incelendiğinde ana sayfasındaki ''devremülk'' seçeneğini de görüldüğünü, davalı şirketin sadece devre mülk satışı yaptığı ve bu satışı yapmaya devam ettiğinin açık olduğunu, hal böyle olunca, davalı şirketin, bahsedilen iki sözleşme arasındaki farkı bileceğinin kuşkusuz mutlak olduğunu, daha önce aynı mahkemede, aynı konuda farklı müvekkillerinin ve farklı dosya esas numaralarında kayıtlı dosyalarının olduğunu belirttiklerini, bu dosyalarında davalı şirket yöneticisinin devre mülk sözleşmesi yaptığını ve bunun bedelinin ödendiğini ikrar ettiğini, yine davalı müvekkilinin cevap dilekçesinde de Devre Mülk Satış Vaadi sözleşmesi yapma amacının olduğunu belirttiğini, kabul anlamına gelen bu beyanın aynen '' Dosyaya sunduğumuz delillerden de anlaşılacağı üzere hasıl-ı dava olan devre mülk, davacıya anılan sebeplerle zamanında teslim edilememiş ve tapu devri yapılamamıştır....
farkını bilebilecek nitelikte olduğunu, davalı şirketin internet sitesi de incelendiğinde ana Sayfasındaki ''devremülk'' seçeneğini de görüldüğünü, davalı şirketin sadece devre mülk satışı yaptığı ve bu satışı yapmaya devam ettiğinin açık olduğunu, hal böyle olunca, davalı şirketin, bahsedilen iki sözleşme arasındaki farkı bileceğinin mutlak olduğunu, daha önce aynı mahkemede, aynı konuda farklı müvekkillerinin ve farklı dosya esas numaralarında kayıtlı dosyalarının olduğunu belirttiklerini, bu dosyalarında davalı şirket yöneticisinin devre mülk sözleşmesi yaptığını ve bunun bedelinin ödendiğini ikrar ettiğini, yine davalı müvekkilinin cevap dilekçesinde de Devre Mülk Satış Vaadi sözleşmesi yapma amacının olduğunu belirttiğini, kabul anlamına gelen bu beyanın : '' Dosyaya sunduğumuz delillerden de anlaşılacağı üzere hasıl-ı dava olan devre mülk, davacıya anılan sebeplerle zamanında teslim edilememiş ve tapu devri yapılamamıştır....
Dolayısıyla söz konusu sözleşme , müvekkil şirket tarafından hazırlanmış müşterilerine karşı sadece imzaya açılmıştır. '' şeklinde açıklama yaptığını, çok net anlaşılıyor olacağından taraflar arasındaki sözleşmenin içeriği , şekli hazır ve tüm herkes için ortak oluşturulmuş bir sözleşmeden ibaret olduğunu, sözleşme içerisindeki devre mülk- devre tatil ayrımını, Şekil şartını ve 15 güne dair yasal düzenlemeleri bil(e)meyen bilmesi de beklenemeyecek müvekkili tarafından sadece davalı şirkete olan güvene dayalı olarak imzalandığını ve detaylı inceleme yapıma gereği duymadığını, müvekkilinin ve birçok kişinin Devre Mülk Satış Vaadi Sözleşmesi yapıldığı ve tapu verileceği iradesiyle sözleşmeyi imzaladıklarını, yaşanan bu somut olay karşısında davacı müvekkilinin ve birçok müvekkilinin iradeleri yanıltılarak dürüstlük kuralına uygun davranmayan davalı tarafından hak kaybına uğratıldıklarını, yapılan işlem neticesinde gerçek amacın, hata/hile yoluyla müzayaka ile fesada uğramış olduğunu, alacaklı...
Hukuk Dairesi'nin aksi yönde ve emsal nitelikte kararları olduğunu, turizm sektörünün koronovirüs nedeniyle durma noktasına geldiğini, bu şekilde verilen kararların da telafisi imkansız sonuçlara sebebiyet vereceğini, bunun yanında davanın tapu iptal ve tescil davası olduğu ve verilecek kararın temyizi kabil bir karar olduğu, avans faizi istenemeyeceğinden bahisle ilk derece mahkemesi kararının yerinde olmadığı iddiası ile istinaf talebinde bulunmuştur....
Dava, devre mülk satış sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacılar, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli olduğunun tespiti ile davalıdan satın almış oldukları devre mülkün tapuda adlarına tescilini talep etmişlerdir. Dava, bu niteliği itibariyle Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanmadığı gibi, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8. maddesinde sayılan sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gereken davalardan da değildir. O halde davada Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olup, mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş olmasına rağmen, Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi gereğince, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da, kabul şekli bakımından usul ve yasaya aykırıdır....
Sözleşmenin hiçbir satırında Cayma Hakkı düzenlenmediği gibi, devre mülk sözleşmelerine ilişkin olarak mevzuatta böyle bir cayma hakkı da öngörülmemiştir. Bu nedenle davacının, sözleşmeden caydığı şeklindeki beyanı hukuki dayanaktan yoksun ve yersizdir. Mevzuatın hiçbir maddesinde, gayrimenkul satışına ilişkin olan devre mülk sözleşmelerinde cayma hakkı olduğuna ilişkin bir madde bulunmamaktadır." şeklinde ifadelerde bulunarak taraflar arasındaki devre mülk satış sözleşmesine konu hukuksal ilişkiyi kabul ettiği, yine açılan davanın icraya konu edilen senet borcuna yönelik olması, davalının vermiş olduğu dilekçe kapsamı dikkate alındığında takip konusu yapılan senedin devre mülkün satışına karşılık tüketici tarafından verilen senet olduğunun kabulü gerekmektedir....
Tüketici ve İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, devre mülk satış sözleşmesi nedeniyle davalıya verilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İstanbul 6. Tüketici Mahkemesince, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hisseli gayrimenkul satışından kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi ise, devre mülk satış sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemelerinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir....
Davalı şirketin sadece devre mülk satışı yaptığı ve bu satışı yapmaya devam ettiğinin açık olduğunu, hal böyle olunca, davalı şirketin, bahsedilen mahkemede, aynı konuda farklı müvekkillerimiz ve farklı dosya esas numaralarında kayıtlı dosyalarının olduğunu belirttiğini, yine davalı müvekkilinin cevap dilekçesinde de Devre Mülk Satış Vaadi sözleşmesi yapma amacının olduğunu belirttiğini, kabul anlamına gelen bu beyanın aynen; '' Dosyaya sunduğumuz delillerden de anlaşılacağı üzere hasıl-ı dava olan devre mülk, davacıya anılan sebeplerle zamanında teslim edilememiş ve tapu devri yapılamamıştır. Ancak bu durum karşısında müvekkil şirket, sözleşme imzaladığı müşterilerine tapu devrini yapamasa da taşınmazların kullanımı konusunda her türlü kolaylığı sağlamakta, gerektiğinde muadil devre mülklerde müşterilerine konaklama imkanı sunmaktadır. Bu durumu göz ardı ederek tapu devri yapılmadığından bahsederek işbu davanın ikame edilmesi hakkın kötüye kullanımı teşkil etmektedir....
Davacı, davalı şirket elemanlarınca aldatıcı vaad ve taahhütler ile psikolojik baskı uygulayarak devre mülk sözleşmesinin imzaladığını, ancak tatil hakkını hiç kullanmadığını, tesisin kullanıma hazır halde kendisine tesliminin yapılmadığını belirterek, sözleşmenin feshi ile, ödemiş olduğu bedelin iadesi istemiyle eldeki davayı açmış, davalı ise devre mülk sözleşmesinin kapıdan satış şeklinde yapılmadığını, davacının tesisleri bizzat görerek sözleşmeyi 2013/4117-18427 imzaladığını savunmuştur. Taraflar arasındaki devre mülk satış sözleşmesi ile davacıya 9 nolu dairenin tapu devrinin taahhüt edildiği ve 6. Döneminin kullanımının tahsis edildiği anlaşılmaktadır. Tapuda kayıtlı taşınmazların satışının, MK.706, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri gereğince resmi şekilde yapılması zorunlu olup, haricen düzenlenen satış sözleşmeleri hukuken geçersizdir. Bu nedenle taraflar arasındaki devre mülk satış sözleşmesi de tapulu taşınmazın satışına ilişkin olup geçersizdir....