Bunun gibi, sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Taraflar, nafaka miktarını, anlaşarak başka bir anlatım ile "sözleşme" ile kararlaştırmışlardır. Yapılan sözleşme hükümleri ile davacı baba, boşanma davasında, çocuk için 700 Euro iştirak nafakası, davalı kadın için 700 Euro yoksulluk nafakası ödemeyi ve boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ikinci yıldan itibaren Almanya'daki enflasyon oranına göre otomatik olarak artırmayı kabul etmiştir. O nedenle; taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlıkta Borçlar Kanununun uygulanması zorunluluğu bulunmaktadır. Sözleşme hukukuna hakim olan asıl ilke sözleşmeye bağlılık ilkesidir....
Boşanma davası içerisinde TMK'nun 169. maddesi gereğince hükmolunan tedbir nafakası boşanma ile ilgili hükmün kesinleşmesi ile kendiliğinden ortadan kalkar. Öte yandan, HGK'nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. - 1997/776 K. sayılı ve yine HGK'nun 2009/12-239 E. - 2009/268 K. sayılı kararlarında da açıklandığı üzere; "İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. İcra müdürlükleri ilamın hüküm kısmını dikkate alarak aynen infazı ile görevlidir. Sınırlı yetkili icra mahkemesinin, hükümde yer almayan bir hususu yorum yolu ile ilama eklemesi ya da var olan bir hususu çıkarması olanağı yoktur. Ayrıca icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmı yorum yolu ile de belirlenemez." Somut olayda, takibe dayanak ilamda davacı boşanma davası açılması sebebi ile ayrı yaşama hakkına dayanmamış, boşanma davasından önce haklı sebeplerle ayrı yaşama hakkına dayanarak tedbir nafakası isteminde bulunmuştur....
(karar kesinleşinceye kadar her ay 300 TL tedbir nafakası, karar kesinleştikten sonra ise her ay 300 TL yoksulluk nafakası şeklinde), manevi tazminat, yargılama gideri ve vekalet ücretinin takibe konulduğu anlaşılmıştır....
Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik davalı-davacı kadın yönünden de mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı boşanma ve tedbir nafakası davası açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-davacının da davasının kabulü ile boşanmaya (TMK m.166/1- 2) ve tedbir nafakası davasının kabulüne karar verilmesi gerekir. Tarafların yukarıda yer verilen kusurlu davranışlarına göre davacı-davalı erkeğin boşanma davasının kabulünde ise isabetsizlik bulunmamaktadır. Evlilik birliği sona erinceye kadar herhangi bir sebeple açılmış bulunan boşanma davalarında taraflara yüklenen tüm kusurlar, birlikte değerlendirilip, tarafların kusur oranlarının bir kez belirlenmesi ve belirlenen bu orana göre boşanma ve varsa boşanmanın fer'i niteliğindeki talepler yönünden hüküm kurulması gerekir....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Boşanma - Nafaka Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen boşanma davası, asıl davada hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile reddedilen tazminat talepleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı-davacı kadının TMK m. 169 kapsamında hükmedilen tedbir nafakası yönünden temyiz itirazı yersizdir. 2-Asıl dava erkeğin açtığı evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davası, birleşen karşı dava da kadının açtığı bağımsız tedbir nafakası davasıdır....
Mahkemece, asıl ve karşı dava yönünden; davacı karşı davalı erkeğin açtığı davanın sadece boşanma talebine ilişkin olduğu ve boşanma hükümleri yönünden her iki davanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesinin 11/03/2019 tarih 2018/1613 Esas, 2019/389 Karar sayılı kararı doğrultusunda 11/03/2019 tarihinde kesinleştiği görüldüğünden asıl davanın tamamı ve karşı davanın boşanma hükmü yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, davalı karşı davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, davalı karşı davacı kadın için işbu davanın 24/10/2017 tarihli duruşmasında takdir edilen 250,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi tarihine kadar aynen devamına, birleşen davanın reddine karar verilmiştir....
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanma davasından ayrı olarak, aynı mahkemede açılan ve boşanma davası ile birleştirilen nafaka davasında yapılan yargılama sonucu hükmedilen nafakanın, boşanma davasının devam ettiği sırada verilen ve TMK’nın 169.maddesinde düzenlenen tedbir nafakası mı; yoksa eşlerin ayrı yaşaması nedeniyle verilen ve TMK’nın 197.maddesinde yer alan tedbir nafakası mı olduğu, varılacak sonuca göre de eldeki davada kesinleşme tarihinden sonraki alacaklar için takibin iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Öncelikle tedbir nafkasına ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Geçici Önlemler” başlıklı 169. maddesi; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” Hükmünü içermektedir....
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; HMK'nin 367/2. maddesi gereğince; kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe takibe konu edilemezler. Ayrıca, boşanma kararının "eklentisi" olan (yoksulluk) nafakası, (iştirak) nafakası, maddi ve manevi tazminat hükümleri de aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bir başka anlatımla, boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın, eklentiler yönünden de kesinleşmesi gerekmez. Somut olayda; icra takibinin dayanağı olan ilam, boşanma ilamının fer'isi niteliğinde olan maddi ve manevi tazminat ile yargılama giderlerine ilişkin olup, boşanma hükmü tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine 06.02.2015 tarihinde kesinleşmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından, yoksulluk nafakasının miktarı ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Mahkemece verilen ilk hükümde, davacı erkeğin boşanma davasının kabulüne, boşanmaya sebep olan vakıalarda davalı kadın kusurlu olduğundan kadının yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile)Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma-Tedbir Nafakası Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Boşanma davası yönünden yapılan temyiz incelemesinde; Mahkemece eşine hakaret eden, mali durumunu eşinden gizleyen davalı-davacı kadının ağır kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmişse de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların dava tarihinden sonra 8.3.2015 tarihinde bir araya geldikleri, aynı otel odasında konakladıkları ve davacı-davalı erkeğin, davalı-davacı kadının evinde kaldığı, bu durumun taraf beyanları ve otel kaydı ile ispat edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda erkeğin, davalı-davacı kadının boşanma davasına konu davranışlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerekir....