Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, davacı kadın tarafında açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, davanın ispatlanıp ispatlanmadığı ve kabulü şartlarının oluşup oluşmadığı, kusur belirlemesinin yerinde olup olmadığı, velâyet düzenlemesinin ortak çocuğun üstün yararına uygun olup olmadığı, ortak çocuklar yararına iştirak nafakası ile kadın yararına yoksulluk nafakası ve maddî-manevî tazminat verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarları noktasında toplanmaktadır. 2....

    Başka bir ifade ile zina, hayata kast, pek kötü davranma veya ağır derecede onur kırıcı davranışla karşılaşan eş, dilerse bu özel sebeplerden birine ya da bir kaçına, dilerse genel boşanma sebebine dayanarak boşanma davası açabileceği gibi, özel ve genel nitelikte sebeplerinden ikisine birlikte dayanarak da boşanma talep edebilir. Bu son halde, kanundaki özel boşanma sebebi ispatlanmış ise, af veya dava hakkının düşmesi gibi bir durum da söz konusu değilse, özel sebebe dayanılarak boşanma kararı verilmek gerekir. Mahkeme tarafından bu ilke gözetilmeksizin hem özel hem de genel boşanma sebebiyle boşanmaya hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır....

    Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır....

    Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır. 15....

      hayatın devamı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı gerekçesi ile; davacı- davalı erkeğin açmış olduğu boşanma ve davası hakkında 08.01.2020 tarihli celsede 03.01.2020 tarihinden itibaren açılmamış sayılmasına karar verildiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı- davacı kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk için dava tarihinden itibaren hükmedilen aylık 400,00 TL tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası olarak devamına, davacı- davalıdan alınarak davalı- davacıya verilmesine, ilerleyen yıllarda TÜİK tarafından belirlenen ÜFE oranında artırılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı- davacı için dava tarihinden itibaren hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesi ile birlikte yoksulluk...

        Eşlerden biri haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başa bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de hakimden, diğer eşin parasal katkısının tespitini isteyebilir (TMK.md.169, 197/3). Olayımızda, davalı kocanın müşterek konutu terk ederek ayrıldığı, evin ortak giderlerine katılmadığı anlaşıldığına göre, kadının birleşen nafaka davası (TMK.md.197) ile boşanma davasında talep etmiş olduğu nafaka isteklerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu isteklerin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. 3-Davacı kadın, dava dilekçesinde boşanma talebiyle birlikte Türk Medeni Kanununun 199. maddesi uyarınca davalı kocanın tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasını da istemiştir. Başvurma harcı dava dilekçesindeki tüm istekleri kapsar. Türk Medeni Kanununun 199. maddesi uyarınca tasarrufun sınırlandırılması isteği boşanmanın fer’isi niteliğinde bir istek olmadığından, ayrıca harca tabidir....

          Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar ve velayet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Taraflarca evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak karşılıklı boşanma davalarının yapılan yargılaması sonunda mahkemece erkek tarafından açılan boşanma davasının kabulü ile tarafların 166/1 gereğince boşanmalarına, ortak çocuk ...'nin velayetinin babaya bırakılmasına, anne ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuklar ... ve ...'ın velayetlerinin anneye bırakılmasına, baba ve çocuklar arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuklan ... ve ... lehine tedbir ve iştirak nafakası ödenmesine, erkeğin nafaka ve tazminat taleplerinin reddine hükmetmiştir....

            Toplanan delillerden ve davacının 5.5.2005 tarihli oturumda zapta geçen beyanından, tarafların; boşanma davası açıldıktan sonra, aynı evde uzun bir süre birlikte yaşadıkları, karı-koca ilişkilerini devam ettirdikleri anlaşılmaktadır. Boşanma davasının varlığına rağmen eşlerin uzun bir süre aynı evde birlikte yaşamaları ortak hayatın çekilebilir olduğunu, aile birliğinin temelinden sarsılmadığını gösterir. Birlikteliğin zorunluluktan kaynaklandığına ilişkin bir delil ve beyanda bulunmamaktadır. Öyle ise davanın reddi gerekirken boşanmaya karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan sebeple hükmün bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama yönünde oluşan görüşüne katılmıyoruz....

              İlk Derece Mahkemesince bu durum gözetilmeden kesinleşen asıl davanın kabulü, karşı davanın reddi, boşanma, velâyet, kişisel ilişki, ortak çocuklar yararına hükmolunan tedbir ve iştirak nafakaları, kadın yararına hükmolunan tedbir nafakası, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi, erkeğin manevî tazminat talebinin reddi, kadının tazminat taleplerinin reddi, vekâlet ücreti, harçlar ve yargılama giderleri yönlerinden yeniden hüküm kurulması doğru olmamıştır. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hükmün bu yönlerden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. VI....

                Davalı kadın vekili tarafından Boşanma davasının Kabulü yönünden kararın istinaf edildiği anlaşılmakla; Karşıyaka 2. Aile Mahkemesinin 25/12/2014 tarih 2014/64 Esas-2014/905 Kararı ile ispat edilemeyen davanın reddine karar verildiği, kararın kesinleşmesinden itibaren 3 yıllık sürede ortak hayatın yeniden kurulamadığı, davalı kadın tanıklarının beyanlarının evlilik birliğinin yeniden kurulduğunun kabulü olarak değerlendirilemeyeceği, tarafların evlilik birliğinin devamı amacıyla biraraya geldiklerinin yeterli delillerle kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında erkeğin fiili ayrılık (TMK m. 166/son) sebebine dayalı boşanma davasının kabulüne karar verilmesinde usul, yasa ve dosya kapsamına aykırılık görülmemiş, davalı kadın vekilinin istinaf itirazları haklı bulunmamıştır....

                UYAP Entegrasyonu