nin 4721 sayılı Kanun'un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davaya kusur tespiti gönünden devam etme iradesini gösterdiği, ölenin mirasçılarının kusur tespiti açısından artık delil gösteremeyecekleri, taraflar arasında daha önceki bir tarihte görülerek ret ile sonuçlanıp kesinleşen boşanma davası olduğu, bu davada kadının kusurunun tespit edilemediği, erkeğin reddedilen bu boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebebiyet verdiği ve beraber yaşamaktan kaçınarak boşanma sebebi yarattığı ve boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davacı erkeğin yargılama aşamasında ölmesi nedeniyle boşanma konusunda karar verilmesine yer olmadığına, davalı kadının kusursuz olduğunun tespitine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek mirasçısı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dava; Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma isteğinden ibarettir. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 165. maddesi uyarınca boşanma talebinin kabulüne karar verilmiştir. Toplanan delillerden davalı kocanın Türk Medeni Kanununun 405. maddesi gereğince akıl hastalığı nedeniyle kısıtlandığı, davranışlarının iradi olmadığı anlaşılmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı kadın tarafından boşanma sebebi, çocuk lehine takdir edilen nafaka ve tazminatların miktarları ile reddedilen tedbir ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın, zina (TMK m.161) ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 161/1) sebeplerine dayanarak boşanmalarına karar verilmesini istemiştir. Davalı erkeğin bir başka kadınla yaşadığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Zina eylemi sabit olmuştur. Davacı, davalının zinası nedeniyle hem özel hem de genel sebebe dayanarak boşanma talep edebilir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı dava kabul edilmiş, zina nedenine dayalı boşanma konusunda ise bir karar verilmemiştir....
Açtığı boşanma davasının reddedilmesinden sonra davalı, 18.04.2005 tarihinde kocası aleyhinde Türk Medeni Kanununun 197. maddesine dayanarak nafaka davası açmış, “kocanın kusurlu davranışları sonucu ayrı yaşamak zorunda kaldığı ve nafaka talep etmekte haklı olduğu” kabul edilerek lehine nafakaya hükmedilmiştir. Bu karar 03.05.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşen nafaka hükmü, boşanmayı sağlayan fiili ayrılıkta kadının kusurunun bulunmadığı anlamına gelir. Bu durumda, boşanma davasının reddinden sonra, ortak hayatın yeniden kurulmasından kaçınan ve fiili ayrılığı sürdürerek, buna dayalı boşanma hükmünü elde eden davacı koca, boşanmada tamamen kusurludur. Boşanma yüzünden mevcut menfaatleri zedelenen davalı yararına Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi gereğince uygun miktarda maddi tazminat takdir edilmelidir. Hükmün bu sebeple bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne bu yönden iştirak etmiyorum....
O halde, kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine (TMK m. 161) dayanarak açmış olduğu davasının da kabulü gerekirken reddi doğru olmamıştır. Ne var ki davacı-davalı erkeğin TMK 166/4 maddesi uyarınca fiili ayrılık hukuki sebebine dayanan boşanma davasında verilen boşanma kararı ve davalı-davacı kadının TMK evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166) dayanan boşanma davasında verilen boşanma kararı temyizin kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş, davalı-davacı kadının zina sebebine dayalı boşanma davası konusuz kalmıştır....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemece ön inceleme duruşmasında, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca fiili ayrılığa dayalı boşanma davası olarak nitelendirilmiş, ön inceleme duruşma zaptı taraf vekillerince imzalanmış olup tarafların mahkemece yapılan hukuki nitelendirmeye karşı istinaf itirazları bulunmadığı, fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası erkek tarafından, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve davanın, kadının kusurunun ispatlanamadığı, erkeğin agresif, kadının hastalığına ve evle ilgili yapılması gereken işlere karşı duyarsız olduğu, kadına hakaret ve tehditkar davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle reddedildiği, Mahkemece, erkeğin kesinleşen önceki kusurlu davranışlarının hükme esas alınmamasının doğru olmadığı, buna karşılık, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, erkek, fiili ayrılık döneminde...
Oysa, fiili ayrılığı başlatan reddedilen boşanma davasının davacı erkek tarafından açıldığı, davacı erkeğin 20.01.2012 tarihinde davadan feragat etmesi sebebiyle reddedildiği, bundan sonra davalı kadın tarafından 09.03.2012 tarihinde davacıya karşı bağımsız tedbir nafakası davası açıldığı, "Ayrı yaşamakta haklı görülerek" nafaka isteğinin kabul edildiği görülmektedir. Davacı erkeğin boşanma davasından feragati, sözü edilen davaya kadar ki olaylardan dolayı davalının kusurlu kabul edilmesine mani olur. Feragatin hasıl ettiği kesin hüküm etkisi karşısında, artık önceki olaylardan dolayı davalı kusurlu addedilemez. Reddedilen boşanma davasından sonra da davalı kadının herhangi bir kusuru ispatlanamamış, aksine bu dönemde açtığı nafaka davasında davalı kadın haklı bulunmuştur. Bu durumda reddedilen boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebep olan davacı erkek boşanmada tam kusurludur. Davalı kadına atfedilebilecek bir kusur gerçekleşmemiştir....
(TMK. m. 174/2) Koca tarafından açılan boşanma davası, Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesine, kadının birleştirilen boşanma davasının ise, aynı Yasanın 166/1. maddesine dayandığı, her iki davanın da kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verildiği, “boşanmaya sebep olan fiili ayrılıkta kocanın tam kusurlu” kabul edildiği görülmektedir. Tarafların fiili ayrılığının, evlenmelerinden sonra, kocanın çalıştığı ülkeye eşini götürmemesinin sebep olduğu, yaklaşık on yıldır fiilen ayrı yaşadıkları yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Gerek redle sonuçlanan önceki boşanma davasında, gerekse fiili ayrılık süresi zarfında, kocanın, eşinin kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bir eylemi ispatlanamamıştır. Bu duruma göre, manevi tazminata hükmedilmesini gerektiren bir sebep bulunmamaktadır. Salt boşanmış olmak da, manevi tazminatı gerektirmez....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin, fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası açmış olmasının, kadının da aynı sebebe dayalı olarak karşı boşanma davası açmasına engel olmadığı, karşı dava açılabilmesi için davalar arasında bağlantı olmasının yeterli olduğu gibi kadının cevap dilekçesinde maddî, manevî tazminat ile nafaka istemiş olmasının da karşı dava açmasına engel olmadığı, erkek tarafından açılarak ve reddedilerek kesinleşen boşanma davasını açarak fiili ayrılığı başlatan, sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket eden, kadın aleyhine onu aşağılayacak şekilde facebook üzerinden paylaşımlarda ve onu küçük düşüren beyanlarda bulunan, fiili ayrılık döneminde ise, kiracı olarak oturulan ortak konut hakkında tahliye taahhüdü verip aleyhine takip başlatarak kadını ortak konutu tahliye etmeye zorlayan erkeğin, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu, gerek reddedilen ve kesinleşen boşanma davasında gerekse bu davada...
GEREKÇE : Dava, TMK'nun 166/son.maddesi uyarınca fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma ve ferilerine ilişkin olup, taraflar süresinde istinaf talebinde bulunmuşlardır....