Somut olay kanunun lafzı kapsamında ele alındığında, davacının internet yoluyla satın aldığı ürünlerde dosya kapsamına göre taşımaya bağlı ezikler bulunduğu, ürünlerin teslimine ilişkin aşamalar gözetildiğinde henüz paketleri açılmamış olması nedeniyle taşımaya bağlı bu eziklerin farkedilmesinin mümkün olamayacağı, 13.02.2015 tarihinde kurulum için gelindiğinde ürünlerdeki eziklerin farkedildiği şeklindeki davacı beyanına göre 24.02.2015 tarihinde ihtarname keşide ederek ürünlerin değişiminin istenmesi hususlarına nazaran, ürünlerde oluşan bu eziklerin davacı tüketiciye teslimi anında bulunduğu, buna ilişkin sorumluluğun satıcıya ait olup, belirtilen ayıbın tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran nitelikte olduğu, bu haliyle "sözleşmeden dönme ve bedel iadesine" ilişkin koşulların oluştuğu anlaşılmaktadır....
meydana gelmesinin söz konusu arızaların satış öncesinde mevcut olduğunu gösterdiği, satın alma esnasında makul ve yeterli bir süre incelemeyle anlaşılamayacak, seyir güvenliğini ve sürüş konforunu olumsuz etkileyen, muadili olan malların kullanım amacını karşılamamasına yol açan, tüketicilerin makul olarak beklediği faydaları azaltan motor arızası nedeniyle dava konusu 34 XX 164 plaka sayılı aracın gizli ayıplı olduğu kanaati oluştuğu, dolayısıyla aracın hukuki ayıplı olduğu ve ayıbın gizlenmediğini ispat yükünün de davalıda olduğu, davalının üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği, bu nedenle de davacının sözleşmeden dönme ve bedelin iadesi talebinde haklı olduğu kanaatine varıldığı ancak, dava konusu aracın yargılama devam ederken 23.10.2020 tarihinden davacı tarafından dava dışı üçüncü kişiye satıldığının anlaşıldığı, bu nedenle de sözleşmeden dönme ve aracın davalıya iadesi ile satış bedelinin tahsili talepleri yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında...
Somut olayda; davalı tarafından davacıya satılan aracın km'sinin düşürüldüğü ve ayıplı olduğu alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından sabit olup, satıcının ayıbın varlığını bilmese bile alıcıya karşı sorumlu olduğu, ayıbın niteliği gereği davacının sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talep etme hakkını kullanmasında hakkaniyete aykırı bir durum bulunmadığı ve mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından; davalı vekilinin yerinde bulunmayan bütün istinaf itirazlarının HMK'nun 353/1.b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Değerlendirme : Dava, ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesi istemine ilişkindir. Davacı tarafından davalıdan satın alınan koltuklardaki ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talep edilmiş olup, davalı vekili ise ayıp iddialarını kabul etmeyerek davanın reddini istemiştir. Dosya kapsamı incelendiğinde, alım satıma konu olan koltuk takımının fatura örneği ve teslim tesellüm tutanakları dosya içerisinde mevcut değildir. Mahkemece yargılama sırasında bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın, davacının ayıp yönündeki beyanlarına itibar edilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava sebeplerine göre teknik bilgi gerektiren uyuşmazlık nedeniyle bilirkişi raporu aldırılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır....
Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi. Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür”. Dönme hakkının kullanılması halinde taraflarca yerine getirilmiş edimlerin iadesi gereklidir. Dönme hakkının kullanılmasındaki maksat, sözleşmenin kurulmasından önceki durumuna getirmek olduğundan elde edilen semenden ve ödenen bedelin faizinin iadesi öngörülür, bununla beraber alıcının maruz kaldığı zararın da satıcı tarafından tazmin edilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; yukarıda belirtilen izahat çerçevesinde ve alınan hüküm kurmaya elverişli, denetime açık, gerekçeli ve açıklamalı bilirkişi raporu da nazara alınarak; ve davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanarak ödenen bedelin iadesi yönünde seçimlik hakkını kullandığı nazara alınarak davacının davasının kabulüne yönelik aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir....
Sonuç itibariyle incelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporu içeriğine göre; davacı tarafça davalıdan 505 adet sensörlü doldurmalı sprey dispanser satın alındığı ve bunlardan 307 adedinin ayıplı çıkması nedeniyle davalı tarafça geri alınarak ücret iadesinin yapıldığı, kalan 198 adet ürünün ücret iadesinin yapılmaması nedeniyle ayıplı teslim edilen ürünlere yönelik kısmi bedel, ayıplı ifa nedeniyle uğranılan maddi zarar, kâr kaybı ve ticari itibar kaybı talepleriyle eldeki davanın açıldığı görülmüştür....
sözleşme kapsamında davalıya yapılan ödemelerin iadesinin talep edilebileceği hususlarının tespit edildiği, ihbarın süresinde yapılıp yapılmadığı hususunda uyuşmazlığın bulunmadığı, davalının sözleşme ile yüklenmiş olduğu işleri fen ve sanat kuralları ile iş sahibinin amacına uygun olarak yapmadığı, sözleşme konusu işin ortaya bir eser çıkarılmasına yönelik olmadığı, var olan bir eserde meydana gelen hataların ve kusurların giderilmesine ilişkin olduğu, bilirkişiler tarafından sözleşme kapsamında yapılan işlerin tam ayıplı olduğunun ve mevcut hali ile kullanılmasının mümkün olmadığının tespit edilmesi karşısında tam ayıplı olduğu tespit edilen işe ilişkin olarak davacının sözleşmeden dönme ve sözleşme kapsamında ödenen bedeli talep etme hakkının bulunduğu, davacının ayıp ile ilgili olarak delil tespiti başvurusunda bulunması ve sonrasında ise icra takibi başlatmasının sözleşmeden dönme iradesi niteliğinde bulunduğu, bu hali ile takibe konu alacağın mevcut ve talep edilebilir nitelikte,...
Dava, sözleşmeden dönme ve buna bağlı tazminat talebine ilişkin olup, üzerine tedbir konulması istenen, davalıya ait malvarlığı, araç ve banka hesaplarının uyuşmazlık konusu olmaması ve ayrıca para alacağı yönünden HMK'nın 389/1 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesine yasal olanak bulunmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararı yerindedir. Sonuç itibariyle; Davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Bu haliyle davalı vekilinin kullanım hatasına dayalı itirazları yerinde görülmemiştir.Davacının ayıba karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde seçimlik haklarından dönme hakkını kullanmış olup dava konusu makinenin ayıplı olduğu yeni makineden beklenen faydayı doğurmadığı hakkaniyete uygun davalı ifasının bulunmadığı, eşyadan beklenen faydanın temin edilemediğinin anlaşılmasına göre davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanması yerinde olacağı göz önüne alındığında makinenin ayıplı olması nedeniyle davacının TBK 227.maddesinde belirtilen dönme hakkını kullanmasının yerinde olacağı kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Sözleşmeden dönme akabinde bir nevi geriye etkili fesih meydana gelmekle sözleşme taraflarının aldıklarını geri vereceği göz önüne alınarak davacıya bedelin iadesi; davalıya ise malın iadesine karar verilmiştir....
Tüketici hükümde belirtilen sözleşmeden dönme, satış bedelinin indirilmesi, aşırı masraflı olmadıkça ücretsiz onarım ya da mümkün ise misli ile değişim haklarından dilediğini kullanabilir. 6502 sayılı Kanunun m.83/1 hükmü uyarınca bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır. Genel hüküm niteliğindeki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun m.227/4 hükmüne göre alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Özellikle sözleşmeden dönme halinde tüketicinin bundan elde edeceği yarar ile bunun satıcıya getireceği zarar arasında bir oransızlık varsa ve ayıplı mal çok az giderle onarılabiliyorsa artık sözleşmeden dönmenin amaca aykırı olduğu kabul edilmektedir....