Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Türk Medeni Kanunu'nun 335. maddesinde "Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz. Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar."; 336. maddesinde “Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir. Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.''; 337. maddesinde "Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir.''; 404. maddesinde ise "Velâyet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır." 352....

Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını Türk Medeni Kanununun 324. maddesinin (1.) fıkrasında gösterilen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir (TMK m. 324/2). Tarafların müşterek çocuğu 2016 doğumludur. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden kendisine kişisel ilişki hakkı tanınan davalının, bu hakkını amacına aykırı olarak kullandığını kabule yeterli delil mevcut olmadığı gibi, kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun ciddi olarak tehlikede olduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır....

    Türk Medeni Kanunu'nun 301. maddesinde; ''Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler. Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Babalık davası, Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir.'' hükmü yer almaktadır. Babalık davasına dair hak düşürücü süreler ise TMK m. 303’de düzenlenmiştir. Buna göre, babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Çocuğun açacağı babalık davası yönünden; hak düşürücü süreyi düzenleyen ikinci fıkra, Anayasa Mahkemesi’nin 27/10/2011 tarihli ve 2010/71 Esas, 2011/143 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Somut olayda, mahkemece, davanın hak düşürücü süre geçtiğinden reddine karar verilmiştir....

      Evlat edinme, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir (TMK 309/1). Rızanın aranmamasını gerektiren yasal sebepler (TMK m 311) bulunmadıkça veya bu yönde alınmış bir karar olmadıkça, ana ve babanın her ikisinin de rızasının alınması zorunludur. Davalılarca birlikte evlat edinilen küçük İrem'in, gerçekte dava dışı Nezih ve Kadriye'nin çocuğu olmadığı, çocuğun gerçek anne ve babasının davalılar Halime ve Muhittin olduğu hükmen belirlenmiş, İrem'in Nezih ve Kadriye üzerindeki nüfus kaydı iptal edilmiş, bu karar 12.07.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Bu halde; Nezih ve Kadriye'nin kendilerine ait olmayan çocuğun evlat edinilmesine gösterdikleri rıza kanuna aykırı olup sonuç doğurmaz. Küçüğün ana ve babasının ise evlat edinmeye verilmiş bir rızaları bulunmamaktadır. Yasal sebep olmaksızın ana ve babanın rızası alınmadan kurulmuş bir evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını ise, rızası gerekenler isteyebilir (TMK m. 317)....

        Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişki sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun bedeni ve fikri gelişimi yanında ana ve/veya babalık duygularını tatmin de önemlidir. Çocuk ile babası arasında yeterli kişisel ilişki kurulamadığı takdirde güven duygusunun oluşamayacağı açıktır. Çocuğun babası ile yatılı kişisel ilişki kurulmasına engel somut bir olgu veya iddia bulunmamaktadır. Çocukla baba arasında tesis edilen kişisel ilişki süresi, babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da baba sevgi ve şefkatini tatmasına da yeterli değildir....

          Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişki sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun bedeni ve fikri gelişimi yanında ana ve/veya babalık duygularını tatmin de önemlidir. Çocuk ile babası arasında yeterli kişisel ilişki kurulamadığı takdirde güven duygusunun oluşamayacağı açıktır. Çocuğun babası ile yatılı kişisel ilişki kurulmasına engel somut bir olgu veya iddia bulunmamaktadır. Çocukla baba arasında tesis edilen kişisel ilişki süresi, babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da baba sevgi ve şefkatini tatmasına da yeterli değildir....

            Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişki sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. O halde, davalı-davacı baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişkinin daha uzun süreli ve yatılı olacak şekilde düzenlenmesine karar verilecek yerde, kişisel ilişkinin sınırlandırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....

              Dava, evlat edinmede ana ve baba rızasının aranmaması talebine ilişkindir. 6100 sayılı HMK'nun 355. maddesi gereğince davacının ileri sürdüğü istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; Mahkemece "... küçük hakkında Afyonkarahisar Aile Mahkemesi'nin 2017/497 Esas 2017/952 Karar sayılı dosyası ile koruma kararı verilerek kuruma yerleştirildiği, Afyonkarahisar Aile Mahkmesi'ne bu hususta başvurunun mahkememize dava açmadan önce yapıldığı, şu anda herhangi bir evlat edinme davası açılmadığı, çocuk hakkında koruma kararı alınıp kuruma yerleştirildiğine göre ana ve baba rızasının aranmamasının evlat edinme davası içinde değerlendirilmesi gerektiği ve halihazırda evlat edinme başvurusu yahut işlemleri olmadığı..." gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir....

              Sevim'in suç tarihinde 16 yaşı içinde olduğu belirtilmiş ise de bu rapora dayanılarak mağdurenin düzeltilen doğum tarihi ile ana baba bir kardeşi Kader'in nüfusta kayıtlı olan doğum tarihi arasında 180 günlük kanuni süreden daha az bir zaman kaldığı, bu durumda mağdurenin yaşının düzeltilmesine kayden engel bulunduğu, Kader'in getirtilen doğum tutanağından resmi bir sağlık kuruluşunda doğmadığı, beyan üzerine ve bildirilen doğum tarihinden yaklaşık ondört ay sonra nüfusa tescil edildiğinin anlaşılmasına göre kamu adına hukuk mahkemesinden Kader'in yaşını düzeltme imkanlarının araştırılarak düzeltilmesi halinde, mağdurenin yaşının düzeltilmesinin mümkün olacağı gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması Kanuna aykırı, Nüfus Müdürlüğü Temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 Sayılı Kanunun 8/1 maddesi gözetilerek CMUK.nun 321. ve 326.maddeleri uyarınca BOZULMASINA,14.03.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Evlat Edinme Ana Baba Rızası Aranmaması İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 10. Aile Mahkemesi Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Bakırköy 10. Aile Mahkemesinin 17.04.2019 tarihli ve 2019/127 Esas, 2019/274 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava dilekçesinde, küçük ...'in evlat edinilmesinde anne ve babanın rızasının aranmamasına karar verilmesi istenilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu