Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

in ölümüne müteakiben terekesinde yer alan taşınmazlar ve 150 dolayında koyunun taraflar arasında taksim edilmeyerek birlikte kullanıldığını, edinilen gelirlerle taşınır ve taşınmaz mallar alınarak bazı ortaklar adına tescil edildiğini ve böylece ortaklığın devam ettirildiğini, tarafların çalışma, kar ve zararı paylaşma konusunda anlaşamadıklarından bu ortaklığın sürdürülme imkanının kalmadığını ileri sürerek taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile davacının payının yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir. 1-) Dava konusu uyuşmazlık, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu madde 6 gereğince, "Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür." Kural olarak, adi ortaklık ilişkisinin geçerliliği herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ihtilaf çıktığında, adi ortaklık ilişkisinin varlığını ispat yükü iddia eden düşer....

    nin de ortaklıktan ayrılması nedeniyle ortaklığın "...-... adi ortaklığı" haline geldiğini, adi ortaklığın faaliyet gösterdiği işyeri ile ilgili olarak bu güne kadar kira bedeli ödenmediğini, ayrıca araçların ortaklık malı olduğunu savunmuş, karşılık davasında; asıl davada talep edilen alacağın tasfiyeyi de içerdiğini ileri sürerek, adi ortaklığın tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacının kar payı alacağı talebinin kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen hüküm, davalı – karşı davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 7....

      Dairenin 18.12.2018 tarihli ve 2017/1001 E., 2018/12892 K. sayılı ilamıyla; (1) numaralı bentle davacının sair temyiz itirazları reddedildikten sonra, "...2-...taraflar arasında düğün salonu işletmek üzere adi ortaklığın kurulduğu ve işletmenin bir süre taraflarca birlikte çalıştırıldığı ortadadır. Esasen, bu husus mahkemenin de kabulündedir. Diğer taraftan, ortaklığa konu işletmeye ait kira sözleşmesinin sadece davalı tarafından imzalanmış olması, adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ve geçerliliğini etkilemez. Ne var ki, davacının ortaklık payı için verdiği çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve bunun yanında çekin iadesini istemesinin, hukuksal nitelikçe ortaklığın bozulması (feshi) anlamında olduğunun kabulü gerekir. Zira, iç ilişkide karşılıklı güvene ve iyiniyete dayanan adi ortaklık sözleşmesinin, ortaklar arasında var olan karşılıklı ... ilişkisinin bozulması nedeniyle feshi istemi, aynı zamanda tasfiyeyi de kapsar....

        Davalı ...Şti. vekili cevap dilekçesi ile özetle; bu davanın her ne kadar adi ortaklığın tasfiyesi için açılmışsa da davacının tacir olduğu olduğu gibi adi ortaklığın ortakları da tacir olduğu için mahkememizin görevli olmayıp görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, davacının dava dilekçesinde herhangi bir rakamsal değerden bahsetmeksizin dava açtığını, davacının kendisine ödenmesi gereken miktarı açıkça belirtmesi gerektiğini, adi ortaklığın tasfiyesi şartlı gerçekleşmediğinden davanın reddinin gerekiğini, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek, öncelikle ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, davanın reddine, masraf ve ücreti vekaletin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ...Şti. (... Şti.) vekili usulüne uygun tebligata rağmen dosyaya her hangi bir beyan dilekçesi vermediği gibi duruşmalara da katılmamıştır....

          Taraflar arasındaki dava, adi ortaklığın tasfiyesi ve alacak istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın niteliğine ve tarafların sıfatına göre, dosyanın temyiz incelemesi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin görevine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın işbölümü yönünden bir karar verilmek üzere Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 05.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Davacı ile davalılardan ... arasında adi ortaklık kurulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Borçlar Kanunun 521. maddesi hükmüne göre, ortaklar her türlü nakit, alacak veya haklarını sermaye payı olarak koyabilirler. Davacı, adi ortaklık için koyduğu katkı payını istediğine göre, bu istek aynı zamanda adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi isteğini de kapsar. O halde mahkemece ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerekli olup, BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye, bütün hesapların görülüp, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesidir. Aynı Kanunun 530. maddesine göre yönetici ortak, diğer ortaklara hesap vermekle yükümlü olup, dava konusu olayda da, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinde davalı ... yönetici ortak olduğundan, davacıya karşı hesap vermekle yükümlüdür....

              Davacı eldeki davada taraflar arasındaki protokol kapsamında alacak ve mahrum kaldığı kar payını talep etmiştir. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip çözüme kavuşturulmalıdır. Somut olayda; taraflar arasındaki ortaklığın fiilen son bulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yaptırılması gerekir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla, tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup, hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır....

                Maddesi kapsamında feshini, iş ortaklığının feshiyle birlikte adi ortaklığın tasfiye sürecine geçirilmesini, bu kapsamda tasfiyeyi yürütmek üzere mahkeme tarafından bir tasfiye memuru seçilmesini, yargılama giderleri ile vekil ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. CEVAP: Davalı tarafın davaya karşı cevap dilekçesi sunmadığı görüldü. DELİLLER VE GEREKÇE : Dava, tarafların oluşturduğu adi ortaklığın feshi davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, tarafların oluşturduğu adi ortaklığın feshi koşullarının oluşup oluşmadığı, adi ortaklığın feshi gerekiyor ise, tasfiye işlemlerinin yapılması noktasında toplandığı görülmüştür....

                  Bu durumda, tarafların adi ortak oldukları hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacının taleplerinin adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi kapsamında talep edilip edilemeyeceğine ilişkindir. Davacı tarafça adi ortaklığın varlığı ispat edildiğine göre, mahkemece yapılacak iş; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerini dikkate almak ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerini taraflar arasındaki kuyumculuk-dövize dair adi ortaklığa uygulamak olmalıdır. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesi; “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır....

                    Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir.Ayrıca, adi ortaklık ilişkisinde; bir ortak tarafından açılan alacak talebi, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar.Somut olayda;davacılardan ... ile davalılardan ... arasında 1997 yılında başlayıp 2004 yılına kadar devam eden bir sözlü adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu ve bu ortaklık ilişkisinin 2004 yılı itibariyle sona erdiği dosya kapsamında yer alan delillerle sabit olmakla,bu noktada taraflar arasındaki ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yapılması gerektiği kuşkusuzdur.Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nın 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar....

                      UYAP Entegrasyonu