defterine işlenmesine karar vermek gerektiği kanaatiyle davanın kabulüne, davacının davalı şirketin %11 oranında hissesine sahip olan hissedarlığının tespiti ile davacının hissedarlığının ad defterine işlenmesine, (dava tarihi itibariyle yapılan sermaye artırımına nazaran %11'lik hissenin karşılığının davacı adına ad defterine işlenmesine), yasal ilan ve tescillerin yapılmasına karar verilmiştir....
Somut olayda davacının marka başvurusunun kendisine ait ad ve soyadı içerdiği, davacının soyadı itibariyle davalı markalarıyla benzerlik ve ayniyet gösterdiği kabul edilse de; bir bütün olarak davacı markasının davalı markalarından farklı olarak bir kişinin ad soyadı olarak algılanacağı, bu itibarla davalı markalarıyla karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceğinin kabulü gerekir....
verdiği yetkiye dayanılarak düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK.nın 53. maddesi gereğince hükmedilen hak yoksunluğu ile ilgili bölümünde yer alan ''TCK.nın 53/1-c maddesinde belirtilen hakların şartla tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına'' hükmünün çıkarılarak, yerine ''Sanığın 5237 sayılı TCK.nın 53/3. maddesine göre 53/1-c maddesinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velâyet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile haklarından koşullu salıverilme tarihine, kendi alt soyu üzerindeki vesayet ve kayyımlık yetkileri dışındaki vesayet ve kayyımlık yetkileri bakımından cezanın infazının tamamlanmasına kadar uygulanacağı'' ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 26.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olaya gelince; yargılama sırasında davada kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı ... lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru görülmemiştir. 6100 sayılı HMK'nın 297/1 maddesinde göre hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğinin gösterilmesi gereklidir. Mahkemece, yukarıda belirtilen düzenlemeler gözetilmeksizin 10.05.2013 tarihli hükmün gerekçeli karar başlığında hakim ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaralarının da gösterilmemesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....
Arsa niteliğindeki ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi 927 ada 3 parsel, 927 ada 8 parsel, 928 ada 4 parsel ve 928 ada 5 parsel sayılı taşınmazlar ile emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak zeminine; resmi birim fiyatları esas alınıp, yıpranma payı da düşülerek üzerindeki yapılara değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; 1-Davalılardan ...'ın ad ve soyadının karar başlığında gösterilmemesi, 2-Dava konusu taşınmazların mahalle adının hüküm fıkrasına hatalı yazılması, 3-Tespit edilen bedele uygulanan faizin bitim tarihinin hüküm fıkrasında gösterilmemesi, Doğru olmadığı gibi; 4-6360 sayılı Yasa gereği ... davacı ......
Yargıtay uygulamalarında ve bilimsel çevrelerde ad üzerindeki hakkın şahsa sıkı sıkıya bağlı bir temel kişilik hakkı olduğu kabul edilmektedir. Bu bağlamda bir kimsenin ölümünden sonra adının değiştirilmesine olanak yoktur. Ancak davacı vekili dava dilekçesinde. ....'ın aslında .... olduğunu ve buna göre bekarlık ve evlilik hanesinde ad, TC. No. vs. gibi nüfus kayıt bilgilerinin düzeltilmesini istediğine göre, çoğun içinde az da vardır kuralı uyarınca düzeltme isteminin tespiti de kapsayacağı dikkate alınarak muris ...'ın,...'in tüm mirasçılarının davaya katılımı sağlanarak tüm deliller toplanıp koşulları oluştuğu takdirde .... ile ...'in aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği dikkate alınmadan yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
YARGILAMA SÜRECİ : Dava konusu istem: 26/11/2014 tarih ve 29187 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Eser Sahibi Sait Okur (Bediüzzaman Sait Nursi) Olan Eserler Üzerindeki Hakların Diyanet İşleri Başkanlığı Tarafından Kullanılmasına İlişkin 2014/7007 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın iptali istenilmiştir....
korunması gerektiği anlaşılmakla 3 YIL HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, eylemin gece olan saatte gerçekleştiği sabit olmakla TCK 143/1 fıkrası gereği cezasında 1/2 oranında artırım yapılarak 4 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı yasanın 62/2-1 maddesi hükmüne göre sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri açısından yapılan değerlendirmeye göre sanığın olumlu geçmişi ve eyleme ilişkin açıklamaları sebebiyle sanık hakkında takdiri indirim sebebinin uygulanmasın gerektiği kanısına varılarak cezasının takdiren 1/6 oranında indirilerek 3 YIL 9 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,’’ kısımlarının çıkarılarak yerine ‘’5237 sayılı TCK'nın 142/2-h ve 143....
Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava dilekçesinde, 186 ada 9 parsel sayılı taşınmaz üzerinde tarafların birlikte hissedar oldukları taşınmazı kendi aralarında ve bina üzerindeki hakların aynen korunması şartıyla yıkılıp yerine yeni bir bina yapılması hususunda anlaşmışlardır. Davalı taraf daha sonra söz konusu eski binayı yıkarak yerine yeni bir inşa etmiş olup ve akabinde de 07.02.2014 tarihinde kat irtifakı tesis işlemi yapılarak yeni parsel numarası alınmıştır....
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki 09.09.2006 tarihli münhasır distribütörlük sözleşmesi ile davalının davacıya ait "... " markalı ürünlerin Türkiye sınırları içerisinde münhasır distribütörlüğünü elde ettiği, ancak markalar üzerindeki hakların davalıya devredilmediği, davaya konu "..." markası üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olduğu, davalının davacının izni olmaksızın markayı adına tescil ettirmesinin kötü niyet teşkil ettiği, davacının davalı tesciline ve kullanıma zımmen izin verdiği düşünülse bile taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra inançlı işlem gereğince markanın davacıya geri döneceği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı adına tescilli 2007/44994 sicil nolu "..." markasının hükümsüzlüğüne,TPE sicilinden terkinine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir....