Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki 09.09.2006 tarihli münhasır distribütörlük sözleşmesi ile davalının davacıya ait "... " markalı ürünlerin Türkiye sınırları içerisinde münhasır distribütörlüğünü elde ettiği, ancak markalar üzerindeki hakların davalıya devredilmediği, davaya konu "..." markası üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olduğu, davalının davacının izni olmaksızın markayı adına tescil ettirmesinin kötü niyet teşkil ettiği, davacının davalı tesciline ve kullanıma zımmen izin verdiği düşünülse bile taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra inançlı işlem gereğince markanın davacıya geri döneceği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı adına tescilli 2007/44994 sicil nolu "..." markasının hükümsüzlüğüne,TPE sicilinden terkinine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir....

    Davacı ..., taşınmazların kendi kullanımında olduğu iddiası ile 1637 ada 13 sayılı parselde zilyetlik şerhinin iptali ve adına beyanlar hanesine zilyetlik şerhi verilmesi, 40 ada 20 sayılı parselde yanlış yazılan ad ve soy adının düzeltilmesi, 1298 ada 11 sayılı parselde ise yanlış yazılan soy isminin düzeltilmesi istemi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, tutanakların beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhlerinin kaldırılarak 1637 ada 13 sayılı parselin beyanlar hanesine taşınmazın ...’nun kullanımında olduğunun, 40 ada 20 sayılı parselin ve üzerindeki 4 katlı binanın ...’nun kullanımında olduğunun, 1298 ada 11 sayılı parselin ve üzerindeki kargir binanın ... ve ...’nun kullanımında olduğunun yazılmasına, taşınmazların Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir....

      hakların, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kullanılmasının sağlanması amacıyla yürürlüğe konulduğu ve eser sahibinin mirasçılarının mali haklarının korunması amacıyla bunlara münasip bir bedel ödenmesinin de öngörüldüğü anlaşıldığından, dava konusu düzenleyici işlemde dayanağı Kanuna, üst hukuk normlarına, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

        Kişinin adı ve soyadı üzerindeki hak, kişilik haklarının bütün özelliklerini taşır ve mutlaktır; şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup bir başkasına devredilemez. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel, kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de gözönünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir. Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir öğesidir. Kişi bununla anılır ve tanımlanır. Ad veya soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını-soyadını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin, adını-soyadını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad-soyad değiştirme istemlerini içeren davalarda davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması ve öncelikle dikkate alınması gerekir....

        Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davacı ...’nin 745 parsel sayılı taşınmaza yönelik davasının kabulüne, davacıların ve müdahillerin ...,...,... parsel sayılı taşınmazlara yönelik davalarının reddine, 745 parsel sayılı taşınmazın davacı ... adına, 1078 parsel sayılı taşınmazın ... adına, 1295, 1296, 1298, 1299, 1300, 1301, 1302, 1303 parsel sayılı taşınmazların ise Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, 1295 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’ye; 1296 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’ye; 1298 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’ye; 1299 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’ya; 1300 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’a; 1301 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ..., ......

          Türk Ticaret Kanunu'nda öngörülen bütün unsurları taşıması gerekli olup, 6762 sayılı TTK'nın 692. maddesi gereğince çeklerde bulunması zorunlu olan keşide yerinin bir duraksamaya meydan vermeyecek biçimde açık ve anlaşılır olması gerektiği, aynı kanunun 693. maddesine göre ise, keşide yeri gösterilmemiş olan çekin, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılacağı hükmü de dikkate alınarak, suça konu çekte keşide yeri ve keşidecinin ad ve soyadı altında da bir yer adı bulunmadığı, bu nedenle unsurları bulunmayan suça konu çekin özel belge niteliğinde olduğu anlaşılmakla; sanıkların eyleminin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması, Kabule göre de; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak...

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin Tesbiti Ve Korunması İstemli KARAR Davacı dava konusu parselin üzerindeki muhtesat ile parsel üzerindeki zilyetliğin tespitini istemiş ve zemin hakkında herhangi bir istek ileri sürülmemiş bulunduğuna göre, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yüksek Yargıtay (7.) Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 23.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mah. sıfatıyla) Çocuk mallarının korunması istemine ilişkin davada... ve... Asliye Hukuk Mahkemelerince (Aile Mahkemesi sıfatıyla) ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, TMK 352 ve devamı maddeleri gereğince çocuk mallarının korunması istemine ilişkindir. ... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince küçüğün annesi ...'in vefat ettiği, sağ kalan baba ...'in is'da ikamet ettiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. ......

                HMK'nın 297. maddesi uyarınca; tarafların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadlarının kararda gösterilmesi; hüküm sonucu kısmında ise taraflara yüklenen borç ve "tanınan hakların", birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte belirtilmesi gerekir. Bu yön, kamu düzenine ilişkindir. Şu durumda, mahkemece, yukarıda gösterilen yasal düzenleme gözetilmeksizin ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde hakkında dava tefrik edilen ... yönünden de hüküm kurulması hatalıdır. Açıklanan nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  Ad ve soyad değişikliği, şahsa bağlı hakkın kullanımı niteliğinde olup, vekaletnamede vekile bu hususta açık yetki verilmiş olmasını gerektirir (HMK. m.74) Dosyadaki vekaletname, genel dava vekaletnamesi olup, kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların kullanımına ilişkin özel yetkiyi taşımamaktadır. Bu bakımdan, davacı vekilinden, özel yetki taşıyan vekaletnamesinin istenmesi, bu hususta vekaletnameyi ibraz etmesi için uygun süre verilmesi, bu süre içinde vekaletname verilmez ise, kararın davacı asıla tebliği ve bu ikinci halde onun yönünden temyiz müddetinin beklenmesinden sonra gönderilmek üzere dosyanın mahalli mahkemesine İADESİNE, oybirliğiyle karar verildi.23.06.2015(Salı) FARKLI GÖRÜŞ Yukarıdaki "iade" sebebine aynen iştirak ediyorum. Ancak bu sebebin yanında, aşağıdaki hususun da iade sebebi yapılması gerektiğini düşünüyorum....

                    UYAP Entegrasyonu