Sulh Ceza Mahkemesi'nin 25/03/2008 tarih ve 2007/870 Esas-2008/167 sayılı kararıyla CMK'nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetim süresi uygulanmasına dair kararının 30/07/2008 tarihinde kesinleşmesinden sonra, 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2010/208 E., 2012/914 sayılı ilamı ile sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğundan söz edilerek, anılan hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de, sonraki kararın sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olduğu gözetilmeden, CMK'nın 231/5-11. maddesine aykırı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı ve sanık ...'nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, başkaca yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 21/01/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05/06/2012 tarih ve 2012/414-2012/551 E-K sayılı ilamıyla CMK'nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetim süresi uygulanmasına dair kararının 13/06/2012 tarihinde kesinleşmesinden sonra, ... 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2012/712-2013/1038 E-K sayılı ilamı ile sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğundan söz edilerek, anılan hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de, sonraki kararın, sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olduğu gözetilmeden, CMK'nın 231/5-11. maddesine aykırı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı ve sanık ...'ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, başkaca yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 13.01.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
İcra Hukuk Mahkemesince 16.3.2009 tarih 2009/271 Esas, 2009/203 sayılı kararıyla takibin kesinleşmesinden sonraki devrede zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle icranın geri bırakılmasına karar verilmesi karşısında, borçlu sanıklar hakkında devam eden geçerli takibin varlığından söz edilemeyeceğinden Yargıtay C.Başsavcılığının görüşüne iştirak edilmemiştir. Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere, yapılan yargılama ve uygulamada isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün İİK.’nun 366. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Yine İcra Mahkemesi takibin kesinleşmesinden sonraki devrede de İcra Mahkemesine yapılan borca itirazı İİK. hükümlerine göre inceleyip sonuçlandırmakla görevlidir. Bu durumda uyuşmazlığın Asliye (İcra Mahkemesi sıfatıyla) Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince Hanak Asliye (İcra Mahkemesi sıfatıyla) Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 05.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi...
Şikayetçi vekili tarafından icra hakimliğine başvurularak takibin kesinleşmesinden sonraki devrede dosyanın işlemsiz bırakıldığından bahisle 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmesi istenmiştir. Dosya kapsamından borçlulardan ..................'ın eşi .......................'ın 16.02.2006 günü icra kefili olduğu görülmektedir. İİK'nun 38.maddesinde icra dairesindeki kefaletlerin ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir. Kanun'un bu özel hükmü karşısında icra dairesindeki kefalet takibin dayandığı kambiyo senedinden ayrı bir taahhüdü içerdiğinden olayda kambiyo senedi ile ilgili zamanaşımı kuralları uygulanmaz. İİK'nun 39.maddesi hükmü gözönünde tutularak icra kefili hakkında 10 yıllık zamanaşımı süresinin dikkate alınması gerektiğinden icra kefili .......................'...
İİK’nın 71/1. maddesine göre; “Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve fer'ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir.” Bu istemin kabul edilmesi için itfa itirazının İİK’nın 71/1. maddesinde açıklanan nitelikte bir belge veya alacaklının kabul beyanıyla kanıtlanması zorunludur....
Davacı borçlu vekili istinaf dilekçesinde özetle; takibin kesinleşmesinden sonraki zamanaşımı itirazının söz konusu olmadığını, davanın takibin kesinleşmesinden önceki dönem için zamanaşımı itirazına dair olduğunu, İİK'nın 168/5 maddesi kapsamında itiraz edildiğini, yenileme sonrası ödeme emrinin davacı borçluya 29/04/2019 tarihinde tebliğ edildiğini beş günlük sürenin sonu (05/05/2019) tatil günü olduğu için takip eden ilk gün olan 06/05/2019 tarihinde itiraz edildiğini beyan etmiş, kararın kaldırılmasına, davanın kabulü ile takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafça istinafa karşı cevap dilekçesi sunulmamıştır. GEREKÇE: Uyuşmazlık, bonoya dayı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte takibin kesinleşmesinden önce zamanaşımı nedeniyle takibin iptali şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır....
Somut olayda, davalının istifa iradesi 27.09.2013 tarihinde kooperatife ulaştığına göre bu tarihten sonraki döneme ait kooperatif aidat borçlarından sorumlu tutulamaz. Davacıya takibe konu aidat borçlarının istifadan önceki veya sonraki döneme ait olduğu hususları etraflıca açıklattırılarak, bu hususta bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılarak aidat borçları istifadan önceki döneme ait ise kooperatif üyesi olan davalının sorumlu olacağı, istifadan sonraki döneme ait ise aidat borcundan sorumlu olmayacağı gözönünde .../... S.2. bulundurularak oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
. - 2012/6374K. sayılı ilamı ile onandığı tarih olan 20.04.2012 tarihinde sona erdiği, kira ilişkisinin sona ermesinden sonraki dönem içerisinde kiracının kiralananda fuzuli işgalcı olarak değerlendirilmesi gerektiği, davaya konu kira bedellerinin, tahliye talebine dayalı olarak verilen tahliye kararının kesinleşmesinden sonraki döneme ait olduğundan kira alacağı olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur....
HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve re'sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, takip dayanağı belgeler bono olup, tanzim ve vade tarihi itibariyle 3 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmalarına, davacı/borçluya 18/01/2008 tarihinde ödeme emri tebliği ve takibin kesinleşmesinden sonra en son 10/07/2009 tarihinde işlem yapılmasına, bu tarihten sonra 20/11/2020 tarihine kadar davacı/borçlu yönünden zamanaşımını kesen bir takip mumamelesi yapılmamasına, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede 3 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olmasına göre; ilk derece mahkemesi kararında isabetsizlik bulumayıp kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir....