İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Taraflar arasında dava konusu taşınmazın mülkiyetinin nakline ilişkin olarak düzenlenmiş 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı biçimde yazılı bir belge bulunmamaktadır. Ancak, davacı dava dilekçesinde yemin deliline dayandığından kendisine, davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu, yemin delilini kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, belirtilen husus gözetilmeden davanın esasının karara bağlanması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı iddasını yazılı delil veya delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile ispatlayabilmiş değildir. Ancak, davacı gerek dava dilekçesinde "yemin" gerekse 16.11.2009 günlü delil listesinde "sair delil "den bahsederek yemin deliline başvurmuş olduğundan, mahkemece davacıya bu hakkının hatırlatılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 24.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı taraf, iddialarını yazılı delil ya da delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamamıştır. Ancak dava dilekçesinde açıkça "yemin" deliline dayanmış olduğundan mahkemece, davacıya, davalı tarafa yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Somut olaya gelince; her ne kadar davacı iddiasını yazılı delil ya da delil başlangıcı veya ikrar gibi kesin bir delil ile ispatlayamamış ise de açıkça yemin deliline dayandığını bildirdiğinden, mahkemece davacıya yemin delilini kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak, 6100 sayılı HMK’nın 225. ve devamı maddeleri (HUMK'nın 337. ve devam eden maddeleri) gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacı, iddialarını, yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde ve sonradan bildirilen delil dilekçesinde “yemin ve her türlü delil” demek suretiyle açıkça yemin deliline de dayanmış olduğundan bu hakkı hatırlatılmalı, sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Değinilen yönün gözetilmemesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 21.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; iddiasını yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlayamayan davacı dava dilekçesinde ve sonradan verdiği delil 06.04.2006 tarihli delil listesinde "yasal her türlü delil"e dayanmış olup yemin delili de bunun içinde sayılacağından davacıya yemin hakkı hatırlatılmadan karar verilmiştir. Eksik inceleme ve araştırma ile davanın yazılı şekilde reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. 2-Mahkemece davacı ile davalı ... arasındaki inançlı işleme dayalı iddianın kanıtlanmasından sonra davalılar arasındaki işlemin ./... 2009/9448-12196 -3- danışıklı olup olmadığı incelenebilecektir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; iddiasını yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlayamayan davacı dava dilekçesinde ve sonradan verdiği delil dilekçesinde "yasal her türlü delile" dayanmış olup yemin deliline de dayandığı kabul edilerek davacıya bu hakkı hatırlatılmalı, teklif ederse yeminin sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ve araştırma ile davanın yazılı şeklide reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Sari temyiz itirazlarının ilk bent gereği reddine, temyiz olunan kararın yukarıda 2 no'lu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.10.2009 günü oybirliği ile karar verildi....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; 6100 sayılı HMK'nın 138. maddesi hükmü gereğince ön inceleme aşamasında mahkemece sadece dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilebilir. Daha sonra aynı kanunun 143 ve devamı maddeleri gereğince tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının incelenmesi her iki tarafın usulüne uygun olarak davet edilerek ileri sürdükleri vakıaların dinlenmesi ve tahkikatın duruşmalı olarak yapılması gerekir. Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar gözardı edilerek tarafların delilleri toplanarak iddia ve savunmaları karşılıklı olarak değerlendirilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacı ... ve davalı ...'in imzalarını taşıyan, içeriği çekişmesiz 22.11.2009 tarihli sözleşme, inançlı temlik sözleşmesidir. Anılan sözleşmede, 3. kat, 16 no'lu bağımsız bölüm üzerindeki (dava dışı ...'e ait olan 55.000 TL'lik) rehin kalktığında, davaya konu 6 no'lu bağımsız bölümün, kayıtsız şartsız davacıya iade edileceği kararlaştırıldıktan sonra devamında "ayrıca" sözcükleri kullanılmak suretiyle tali borçlar kararlaştırılmıştır. Mahkemece bu borçlar üzerinde durulmadan hüküm kurulmuştur....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Somut olayda ise; davacı vekili dava dilekçesinde ve 11.02.2010 havale tarihli delil listesinde "yasal ve takdiri diğer deliller" demek suretiyle yemin deliline de dayandığını bildirdiğinden, mahkemece davacıya yemin delilini kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak HMK’nun 225 ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir....