İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Eldeki davada; tapu iptali tescil istemi yönünden, davacı inanç sözleşmesini yazılı delil ya da karşı tarafça gönderilmiş delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamamıştır. Ancak; davacı taraf hem dava dilekçesi hem de delil listesi ile yemin deliline dayandığından, mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 15.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında : 1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, ve dosya içeriğine göre davacı inanç sözleşmesini az yukarıda açıklandığı üzere yazılı delil yada yazılı delil ile kanıtlayamamıştır. Dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 293 maddesinde sayılan yakın akrabalar arasında açılmış olsa dahi Hukuk Genel Kurulunun 17.10.1990 Tarih 1990/14-325 E. 1990/492 K. sayılı ilamı uyarınca inanç sözleşmesinin tanıkla kanıtlanma olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir. 2-Davacı delil listesinde “yemin” deliline de dayandığını bildirmiştir. Mahkemece, davacı tarafa davalı taraf yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmelidir....
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. Gerçekten inanç sözleşmelerinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Bu yüzden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmünce inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalara da 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Burada önemli olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin hangi tarihten başlayacağının saptanmasıdır. Borçlar Kanununun 128. maddesi uyarınca zamanaşımı, alacağın muaccel olacağı zamandan başlar ve alacağın muacceliyeti bir ihbar vukuuna tabi ise zamanaşımının bu haberin verildiği günden başlaması gerekir. Somut olayda, zamanaşımının başlangıç tarihi davacının ferağ umudunu yitirmiş olduğu tarihtir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili duruşmada dava dilekçesini aynen tekrar ile istemi gibi karar verilmesini talep etmiştir. Dosyamızda davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmüş ise de; dava konusu kira bedeli alacağının taraflar arasındaki sözleşme gereğince davacılara davalı tarafından devri öngörülen taşınmazların kira bedeline ilişkin olup taşınmaz devrinin gerçekleşmediği ve ifa olanağının mevcut olduğu dikkate alınarak davalı vekilinin zamanşımı def’i yerinde görülmemiştir. Taraf delilleri toplandıktan sonra dosyamızda davacının davalıdan talep ettiği kira bedeli alacağı (inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak) yönünden hesap bilirkişi asıl ve ek raporu temin edilmiştir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı taraf iddialarını “yazılı delil” veya "delil başlangıcı" ile kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya yemin teklifi hakkı hatırlatılmalı, istek bunun sonucuna uygun olarak hükme bağlanmalıdır. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 25.11.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; 19.06.2012 tarihli ve 08584 yevmiye no'lu Kestel Noterliğinde düzenlenen, davalının imzasını taşıyan taahhütnameye göre, inanç sözleşmesine dayalı dava kanıtlanmıştır. Ancak, 5578 sayılı Kanunla değişik 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi gereğince davanın kabulü mümkün değildir. Mahkemece davanın bu nedenle reddi gerekirken tapulu taşınmazların haricen satışının geçerli olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru değil ise de davanın reddi sonucu bakımından doğru olduğundan HUMK’nun 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek belirtilen gerekçe ile onanmasına karar vermek gerekmiştir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; davacının delil olarak dayandığı 15.05.2010 tarihli satış senedi, davacı ile dava dışı önceki tapu maliki ... arasında düzenlendiğinden HMK’nun 125. maddesi (HUMK’nun 299. maddesi) uyarınca bu davada yazılı delil olamayacağı gibi içeriği itibarı ile delil başlangıcı olarak da değerlendirilemez. Bunun sonucu olarak da tanık sözlerine başvurularak davanın çözümü yoluna gidilemez. Davacı, dava dilekçesinde ve delil listesinde yemin deliline de dayanmamış olduğundan davanın açıklanan nedenlerle reddi gerekirken değinilen bütün bu yönler bir yana bırakılarak ve delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek istemin yazılı olduğu şekilde hüküm altına alınması doğru olmamıştır....
Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun tarihli, İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Öte yandan tapu iptali ve tescil istekli davaların kayıt malikleri aleyhine açılması gerektiği kuşkusuzdur. Ayrıca, tapu kayıt malikinin inanç sözleşmesini bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda bulunması halinde TMK'nın 1023. Maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı davayı tapu maliki Öğüt Nakliyat ve Ticaret Limited Şirketi'ne yönelttiğine göre davanın pasif dava ehliyeti olmadığından bahsedilerek reddi doğru değildir....
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı taraf iddialarını "yazılı delil" veya "delil başlangıcı" ile kanıtlayamamıştır. Ancak, dava dilekçesinde" sair her türlü kanuni delil" ve sonradan bildirilen delil dilekçesinde "yemin" denilmek suretiyle yemin deliline de dayanmış olup davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılmalı, istek bunun sonucuna uygun olarak hükme bağlanmalıdır. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi...
İnanç sözleşmesinden ... davalar için ... bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacıların dayanağı olan 2004/28 Esas sayılı dava dosyasının 04.02.2005 tarihli duruşmasında davalının “ … ben kardeşlerime daireler verdim, oturmaktadırlar ancak tapuda devrini yapmadım gerek de görmüyorum…” şeklindeki beyanı dava konusu taşınmazın taraflarca birlikte bedeli ödenerek satın alındığını gösterir nitelikte bir beyan olmayıp dava kanıtlanamamıştır. Ancak bu durumda yukarıda belirtildiği üzere davacılar dava dilekçesinde ve delil listesinde yemin deliline de dayandıklarını bildirdiklerinden, mahkemece davacı tarafa, davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir....