Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU


Hukuk Genel Kurulu 2007/5-233 E., 2007/221 K.

Hukuk Genel Kurulu 2007/5-233 E., 2007/221 K.
DAVA HAKKIKAMULAŞTIRMASIZ ELATMAMÜDAHALENİN MEN'İ VE KALOKULLARIN ARSA VE ARAZİ İŞLERİ

2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 46 ]
222 S. İLKÖĞRETİM VE EĞİTİM KANUNU [ Madde 63 ]
1050 S. MUHASEBEİ UMUMİYE KANUNU(MÜLGA) [ Madde 23 ]
"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "Kamulaştırmasız el atılan taşınmaza vaki müdahalenin meni ve kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hendek Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 06.07.2005 gün ve 2004/409 E-2005/267 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesi'nin 24.01.2006 gün ve 2005/14294- 2006/221 sayılı ilamıyla; (...Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaza vaki müdahalenin önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, konusu taşınmaza Köy İlköğretim Okulunca tecavüz edildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

222 sayılı Kanunun 63.maddesine göre köydeki İlköğretim Okulları için arsa temini Köy Tüzel Kişiliğine ait olduğu gözetilerek Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten İl Milli Eğitim Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, tapu kayıt malikleri tarafından, Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten İl Milli Eğitim Müdürlüğü aleyhine açılmış, kamulaştırmasız el atılan taşınmaza vaki müdahalenin önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.

Davacılar vekili; müvekkillerinin kayden maliki oldukları 266, 267, 268, 269, 270, 444, 236 parsel sayılı taşınmazların, dava dışı 281 parsel üzerindeki ilkokulun sınırında bulunan kısımlarına beton duvar yapılmak suretiyle davalı idarece el atıldığını ileri sürerek; davalının müdahalesinin men'i ile duvarın kaline karar veri!mesini talep ve dava etmiştir. Davalı Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğü (Hazine) vekili; davacılar tarafından duvar inşaatına önce muvafakat edilip, sonradan dava açılmasının iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin; "tapuda davacılar adına kayıtlı bulunan dava konusu taşınmazlara, davalının toplam 1.688,44 m2 tecavüzünün bulunduğunun keşfen tespit edildiği" gerekçesiyle, "davanın kabulü ile, Kargalıhanbaba köyü 236, 266, 267, 268, 269, 270, 444 nolu taşınmazlara yapılan, 28.08, 39.80, 58.51, 77.42, 55.37, 64.98, 65.73 m2'lik tecavüzün men'ine ve duvarın yıkımına, yıkım masrafının davalı tarafından karşılanmasına" dair verdiği karar; Ozel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece "Köydeki ilköğretim okuluna arsa temin etmenin kimin görevi olduğu hususunun dava ile doğrudan ilgisi bulunmadığı" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, dava konusu taşınmazlar Sakarya ili, Hendek ilçesi, Kargalıhanbaba köyünde bulunmakta olup; taşınmazlara, dava dışı 281 parselde bulunan Köy Ilköğretim Okulunca tecavüz edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; 222 sayılı Kanunun 63.maddesinde, köy İlköğretim Okulları için arsa temininin köy tüzel kişiliğine ait olduğunun belirtilmiş olması karşısında; görülmekte olan davada, Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten İl Milli Eğitim Müdürlüğünün davalı sıfatının bulunup bulunmadığı, anılan idareye husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, bir davada taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dolayısıyla davacı sıfatı (aktif husumet) dava konusu hakkın sahibine; davalı sıfatı (pasif husumet) o hakka uymakla yükümlü olan kişiye aittir. Bu noktada, mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir.

Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Bu nedenle taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def'i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.

Bu genel açıklamalardan sonra; kamulaştırmasız el koyma kavramı ve kamulaştırmasız el koymaya karşı açılabilecek davalarda taraf sıfatının irdelenmesinde yarar vardır. Özel kişilerin mülkiyetinde bulunan bir mala kamu hizmeti için gereksinme duyan idare, kamu yararı bulunduğu durumlarda, Anayasa'nın 46.maddesindeki koşullara uyarak ve parasını peşin vermek suretiyle taşınmaz malı kamulaştırabilir. Kamulaştırma işleminin nasıl yapılacağı ve bu konuda çıkan anlaşmazlıkların nasıl çözüleceği 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası ile düzenlenmiştir. İşte idare Anayasa ve yasalara uygun bir işlem oluşturmaksızın, bir kimsenin taşınmaz malına el koyar onun üzerinde bir tesis veya bina yapar yahut ta o taşınmaz malı bir hizmete tahsis ederek mal sahibinin taşınmazı üzerinde dilediği gibi kullanma hakkına karşı herhangi bir girişimde bulunursa, taşınmaz mala kamulaştırmasız el koymuş sayılır.

Kamulaştırmasız el koyma olgusunun kabul edilebilmesi için kamulaştırma ile el koyma yetkisi kendisine tanınmış olan gerçek veya özel bir kamu tüzelkişiliği olan kimse el koymuş olmalıdır.

Kamulaştırmasız el koyan idareye karşı mal sahibinin açacağı davada seçimlik hak tanınmıştır. Bu konuda her türlü sorunu çözümleyen 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı Içtihadı Birleştirme Kararında, usulü dairesinde verilmiş bir kamulaştırma kararı olmadan ve bedeli ödenmeden taşınmazına el konulan kimsenin, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, değer karşılığının verilmesini de isteyebileceği, hükme bağlanmıştır.

Bu noktada, mal sahibi el atmanın önlenmesi veya bedel davası açmaktaki seçimlik hakkını dava açarken kullanabileceği gibi, el atmanın önlenmesi davası açtıktan sonra da davasını bedel davasına dönüştürebilir (Ali Arcak, Kamulaştırmasız El koyma ve Yeni Hükümler, Ankara 1987, s:40).

Türleri gösterilen davalardan hangisi olursa olsun, ister, el atmanın önlenmesi, ister bedel davası açılsın; dava açmanın ilk şartı, o yerin tapu ile maliki veya mirasçısı olmaktır. Bunun gibi, taşınmaz mala el koyan, tesis veya bina, yapan idare belli ise, davanın bu idare hasım gösterilmek suretiyle açılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Husumet bakımından burada önemle değinilmesi ve üzerinde durulması gereken nokta, somut olayda olduğu gibi, ilkokul binası veya tesisi yapılan yerler hakkındadır.

İlke olarak, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 23.maddesi gereğince, devlete mal olan taşınmaz ve binaların Maliye Hazinesi adına tescili gerekir.

Ancak buna ayrık hükümler, 222 sayılı Ilköğretim ve Eğitim Kanununa konulmuştur. 12 Ocak 1961 gün ve 10705 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun "Okulların Arsa ve Arazi İşleri" başlıklı Yedinci Bölümünde yer alan 63. maddesinde, "Satın alma veya kamulaştırmak, köy okulları için köy tüzel kişiliğine, şehir ve kasaba okulları için özel idareye aittir" hükmü öngörülmüş; 65. maddesinde ise, "Okullar için tahsis, satın alma veya kamulaştırma yolu ile sağlanan topraklarla bu topraklar üzerinde yapılacak bina veya tesisler, bulundukları yerlere göre köy veya özel idareler adına tapuya tescil edilir. Bunların ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan okul binaları ile tesislerinin daimi bakım ve onarım giderleri, bulundukları yerlere göre özel idare veya köy bütçelerinden karşılanır" denilmiştir.

Açıklanan yasal düzenleme karşısında; bina veya tesislerin sahibi Köy tüzel kişiliği ve Ozel İdare Müdürlüğü olmasına göre, sahibi sıfatı ile karşılık değer istenecek ise veya el atmanın önlenmesi dava ediliyorsa husumetin, burada ilgili olan tüzel kişiye yöneltilmesi gerektiği kuşkusuzdur (age, s:71).

Diğer bir ifadeyle, okul veya okul tesisi yapılan taşınmaz mal maliklerinin açacakları kamulaştırmasız el koyma davalarında husumetin, köy sınırları içerisinde ise bağlı oldukları köy tüzel kişiliğine, ilçe veya il merkezinde ise o yer Özel İdare Müdürlüğüne yöneltilmesi yasal bir zorunluluktur. Bu gibi yerler için Milli Eğitim Bakanlığı veya Maliye Hazinesi aleyhine husumet yöneltilmesi olanaklı değildir (age, s:59).

Somut olayda; dava konusu taşınmazlar Kargalıhanbaba Köy sınırları içerisinde olup, taşınmazlara, Köy İlköğretim Okulunca tecavüz edildiği belirlenmiştir. Az yukarıda değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeye göre, Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten İl Milli Eğitim Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmayıp, gerçek hasım Köy tüzel kişiliğidir. Hal Böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, Milli Eğitim Bakanlığı'na izafeten İl Milli Eğitim Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.04.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu