Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY CEZA GENEL KURULU


Ceza Genel Kurulu 2007/11-243 E., 2007/258 K.

Ceza Genel Kurulu 2007/11-243 E., 2007/258 K.
DOLANDIRICILIKHUKUKİ UYUŞMAZLIK

5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 309 ]
647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 5 ]
1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 322 ]
6183 S. AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN [ Madde 51 ]
"İçtihat Metni"

Sanık F.... A....'ın hırsızlık suçundan 765 sayılı TCY'nın 491/3, 522/1, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 900 YTL adli para cezası ile, dolandırıcılık suçundan ise 765 sayılı TCY'nın 504/3, 80 ve 59/2. maddeleri gereğince 1 yıl 11 ay 10 gün hapis ve 2.326 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 765 sayılı TCY'nın 72-74. maddeleri uyarınca, verilen cezaların içtimaı ile sonuç olarak 1 yıl 11 ay 10 gün hapis ve 3.226 YTL adli para para cezası ile cezalandırılmasına, para cezasının miktarı, sanığın ekonomik durumu nazara alınarak 647 sayılı Yasanın 5. maddesi gereğince birer ay ara ile 15 eşit taksitte alınmasına, taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi durumunda kalanın defaten tahsiline, ödenmeyen kısma 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinde belirtilen oranın yarısı kadar gecikme zammı uygulanmasına ilişkin olarak Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 13.06.2006 gün ve 6-187 sayılı hükmün Yargıtay'ın esas denetiminden geçmeksizin kesinleşmesinden sonra Adalet Bakanlığı tarafından yasa yararına bozma başvurusunda bulunulması üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesince 27.09.2007 gün ve 6996-5993 sayı ile;

"1-647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 01.06.2005 tarihinden sonra yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 122. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış bulunması karşısında, 647 sayılı Kanun'un 4786 sayılı Kanun'la değişik 5/5. maddesi uyarınca ödenmeyen para cezasına 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesinde belirtilen gecikme zammının yarısı oranında gecikme zammı ilavesine karar verilmesinde,

2-5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 99. maddesinin 1. fıkrasında "Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır. Varlıklarını ayrı ayrı korurlar, ancak bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107. maddenin uygulanması yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir." şeklindeki içtima ile ilgili düzenlemelere yer verilmesi karşısında, sanığın ayrı eylemler nedeniyle aldığı mahkumiyet hükümlerinin toplanmak suretiyle hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 03.09.2007 gün ve 44742 sayılı kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 14.09.2007 gün ve K.Y.B/2007/183635 sayılı ihbarnamesiyle daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenip gereği görüşüldü:

Olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yapılabilmesi için, olağan ve olağanüstü kanun yollarından herhangi birine başvurma olanağının bulunmaması gerekir.

İncelenen dosya içeriğinden, hükümlünün, 765 ve 647 sayılı Yasalar uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi nedeniyle, 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesi uygulandığından, hükmün, infazı sırasında tereddüt doğması durumunda 5275 sayılı Yasanın 98 ve devamı maddeleri uyarınca mahkemesinden karar alınması mümkün bulunup tüm kanun yolları tüketilmediğinden kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki, (1) numaralı bozma istemi yerinde görülmediğinden ve 765 sayılı TCK. nun 491/3, 55/1, 59/2, 504/3, 80, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4 maddesi uyarınca hükmolunan cezaların 765 sayılı TCK. nun 72 ve 74. maddeleri uyarınca içtima ettirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden cihetle kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki (2) numaralı bozma isteminin CMK'nun 309. maddesi uyarınca reddine" karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 1.11.2007 gün ve 183635 sayı ile;

"01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Kanun'un 122. maddesi ile 647 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmıştır. 5275 sayılı Kanun'un 106. maddesinde süresinde ödenmeyen adli para cezaları bakımından gecikme zammı uygulanacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla, suç 01.06.2005 tarihinden önce işlenmiş olsa dahi 647 sayılı Kanun'un yürürlükten kalktığı 01.06.2005 tarihinden sonra, ödenmeyen adli para cezası yönünden anılan Yasa'nın 5/5. maddesine dayanılarak gecikme zammı uygulanmasına karar verilemez. Bu nedenle, somut olayda Yerel Mahkemenin, ödenmeyen adli para cezası bakımından gecikme zammına hükmetmesi yasaya aykırıdır.

Hükmün bünyesine dahil olan bu hatalı uygulamanın 5275 sayılı Yasanın 98. maddesine dayanılarak mahkemeden istenecek bir kararla hükümden çıkarılması, dolayısıyla mevcut yasaya aykırılığın infaz aşamasında mahallinde giderilmesi mümkün değildir. Bu aykırılık, ancak temyiz gibi olağan veya hükmün yasa yararına bozulması gibi olağanüstü yasa yolu denetimleri ile giderilebilir. Bu nedenle, Adalet Bakanlığının yerinde bulunan isteminin kabulü ile yerel mahkeme hükmünden gecikme zammı uygulamasına dair bölümün çıkartılması gerekmektedir." görüşü ile itiraz etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

İncelenen olayda;

Yerel Mahkeme, 28.07.2003 tarihinde işlenen hırsızlık ve dolandırıcılık suçlarından dolayı yaptığı yargılama sonunda 13.06.2006 tarihli hükümle, sanığa iki ayrı suçtan verdiği para cezalarını içtima ederek sonuçta 3.226 YTL adli para cezası ile cezalandırmış, bu cezayı 647 sayılı Yasanın 5. maddesine göre taksitlendirdikten sonra, taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi durumunda kalanın defaten tahsiline, ödenmeyen kısma 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinde belirtilen oranın yarısı kadar gecikme zammı uygulanmasına karar vermiştir.

Adalet Bakanlığı, süresinde ödenmeyen adli para cezasına 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesinde belirtilen gecikme zammının uygulanamayacağını belirterek hükmün yasa yararına bozulması isteminde bulunmuşsa da, Özel Daire bu istemi reddetmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, yasa yararına bozma isteminin isabetli olduğu görüşüyle itiraz etmiştir.

Görüldüğü üzere, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlıklar:

1-Halen yürürlükte olan mevzuat itibarıyla sanığa verilen adlî para cezasının süresinde ödenmemesi halinde 647 sayılı Yasanın 5/5. madde ve fıkrasında belirtilen gecikme zammının uygulanıp uygulanamayacağı,

2-Hatalı biçimde gecikme zammına hükmedildiğinde, bu yanılgının hükmün yasa yararına bozulması yöntemiyle düzeltilip düzeltilemeyeceği hususlarına ilişkindir.

Hukuki sorunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından öncelikle, para cezalarının tahsil yöntemine ilişkin yasal düzenlemeler tarihi süreç içinde ortaya konulmalı, 2003 yılında gerçekleştirilen ve süresinde ödenmeyen para cezalarına gecikme zammı uygulanmasını sağlayan yasal değişikliklerin sonuçları ve 647 sayılı Yasanın bilahare yürürlükten kaldırılmasının gecikme zammı uygulamasını hangi tarihte ve ne oranda etkilediği değerlendirilmelidir.

Mahkemelerce verilen ve esasen bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesinden ibaret olan para cezaları ile diğer kamu alacaklarının takip ve tahsili hususları önceden beri ayrı kurallara konu edilmiş ve farklı yasalarda düzenlenmiştir. Genel olarak kamu alacakları, 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasaya göre tahsil edilmektedir. Mahkemelerden verilen para cezaları ise önceleri 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 19 ve 24. maddelerinde öngörülen yöntemle yerine getirilmekte iken, 13.07.1965 tarih ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte bu Yasanın 5. maddesinde kabul edilen yönteme göre Cumhuriyet savcılıkları tarafından tahsil edilmeye başlanmıştır. Bilahare bu Yasa da 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 122. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup, hâlen adlî para cezaları 5275 sayılı Yasanın 106. maddesine göre Cumhuriyet savcılıkları tarafından tahsil edilmektedir.

647 sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen yöntemde, kesinleşmiş mahkûmiyet ilâmı Cumhuriyet savcısına verildiğinde, bu makam tarafından bir ödeme emri çıkarılmakta, süresinde ödenmeyen adlî para cezası Cumhuriyet savcısının kararıyla hapse dönüştürülmekte, ceza bu suretle yerine getirilmekteydi. Genel kural, mahkemelerce verilen adlî para cezalarının 647 sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen şekilde tahsili ise de, üç farklı durumda bu yöntemin dışına çıkılması ve para cezasının diğer bazı kamu alacaklarının tahsilini düzenleyen 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre yerine getirilmesi zorunlu hale gelmektedir.

Bunlardan ilki: Küçüklerin 18 yaşını bitirmeden önce işledikleri suçlardan verilen para cezalarının süresinde ödenmemesidir. Bu halde, para cezası hapse çevrilemeyecek, cezanın 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsili için ilâm, Cumhuriyet Savcılığı tarafından mahallin en büyük mal memurluğuna gönderilecektir. (647 s.Y.md. 5/7-son)

İkinci hal: Adlî para cezasını süresinde ödemeyen büyüklerin bu cezaları 3 yılı aşmayacak biçimde hapse çevrilmesine rağmen para cezasının tamamının karşılanmamasıdır. Bu durumda da, hapse çevrilemeyen artık para cezası bölümü 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edilecektir. (647 s.Y.md. 5/7-son)

Üçüncü durum ise, herhangi bir özel yasada, mahkemece verilen para cezasının 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edilmesi gerektiği yolunda özel bir hüküm bulunmasıdır.

Nitekim, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Yasanın 4. maddesindeki özel hüküm nedeniyle, anılan Yasanın 3. maddesine göre verilen para cezaları ile, halen yürürlükten kalkmış bulunan 1918 sayılı Yasaya göre hükmedilen tazmini nitelikteki para cezaları ve 353 sayılı Yasa gereğince askeri mahkemeler tarafından verilen istirdat, haciz ve tazminata dair hükümler 6183 sayılı Yasa hükümleri gereğince tahsile konu edilmektedir.

Bir kısım kamu alacaklarının takip ve tahsili yöntemi ise 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasada düzenlenmiştir. Yasanın 1. maddesinde bu Yasanın uygulanabileceği kamu alacakları tanımlanmıştır. Buna göre, bir alacağın kamu alacağı sayılabilmesi için, Devlete, İl Özel İdarelerine veya Belediyelere ait bir alacak olması gerekir. Ayrıca bu Yasaya göre takip ve tahsil edilecek kamu alacakları da, kendi içinde aslî ve fer'i ayrımına tabi tutulmuştur.

Asli kamu alacakları; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait yargılama gideri vergi cezası ve para cezasıdır.

Fer'i kamu alacakları ise; kamu alacaklarının vadesinde ödenmemeleri sonucu ortaya çıkan gecikme zammı, haksız çıkma zammı (213 s. VUK. md. 58) pişmanlık zammı (213 s. VUK. md. 371), faizler, tecil faizi ve takip giderlerinden oluşmaktadır. Maddenin ikinci fıkrası ile, Türk Ceza Yasasının para cezalarının tahsil şekli ve hapse çevrilmesi hakkındaki hükümleri saklı tutulmuştur. Saklı tutulan hükümler, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının kamusal nitelikteki adlî para cezalarının tahsil ve infaz yöntemi ile ilgili 19 ve 24. maddeleri ile bu maddeleri değiştiren 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın 5. maddesidir.

Ancak bu yasal normların yürürlükten kaldırılmış olması karşısında, saklı tutulan hükümlerin, bunların yerine ikame edilen 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 52. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 106. maddesi olduğu kabul edilmelidir. Bu demektir ki, genel kural itibarıyla mahkemelerce verilen para cezalarının tahsili 6183 sayılı Yasa hükümlerine tabi değildir. Bununla birlikte adlî para cezalarının, bazı özel yasalarda yapılan atıflardan dolayı veya 647 ve 5275 sayılı yasalara göre tahsil olanağı kalmadığı için ve bu yasalardaki açık hükümlerin gereği olarak 6183 sayılı Yasaya göre tahsili mümkündür.

Gecikme zammının 6183 ve 647 sayılı Yasalardaki düzenlemeleri değerlendirildiğinde; 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinin 2003 yılında 5035 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki halinde, süresi içinde ödenmeyen kamu alacağına gecikme zammı uygulanacağı, ancak 213 sayılı Vergi Usul Yasasına göre uygulanan vergi ziyaı cezası dışında, ceza mahiyetinde olan kamu alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmeyeceği belirtilmiştir. Yine, 2003 yılında 4786 sayılı Yasa ile değişiklik yapılmasından önce, 647 sayılı Yasada, adlî nitelikteki para cezalarının süresinde ödenmemesi halinde gecikme zammı uygulanmasını öngören bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Ancak 647 sayılı Yasanın 5. maddesine 08.01.2003 tarih ve 4786 sayılı Yasanın 1. maddesi ile 5. fıkra eklenmiş ve mahkemelerin, 647 sayılı Yasaya göre takip ve tahsili gereken para cezaları süresinde ödenmediği takdirde gecikme zammı uygulanmasına karar verebilmesi olanağı sağlanmış, sadece gecikme zammının oranı bakımından 6183 sayılı Yasanın 51. maddesine gönderme yapılarak, o maddede belirlenen oranın yarısı kadar bir gecikme zammı uygulanacağı ifade edilmiştir.

Bilahare, bu yeni düzenlemeyle paralellik sağlamak için bu kez 25.12.2003 tarih ve 5035 sayılı Yasanın 4. maddesi ile 6183 sayılı Yasanın 51/3. maddesi de değiştirilmiş ve mahkemeler tarafından verilen ceza mahiyetindeki kamu alacaklarından, diğer kamu alacakları bakımından 1. fıkrada öngörülen oranın yarısı kadar gecikme zammı alınması benimsenmiş, ayrıca önceki düzenlemede de mevcut olan, Bakanlar Kurulu'nun gecikme zammı oranlarını artırma ve indirme yetkisi muhafaza edilmiştir.

Oran bakımından benzer görülse de, bu iki yasada öngörülen gecikme zamları çeşitli yönleriyle birbirinden ayrılmaktadır. Öncelikle 647 sayılı Yasaya göre gecikme zammı uygulanması için, zorunlu olarak bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunmaktadır. Oysa, 6183 sayılı Yasaya göre gecikme zammının uygulanabilmesi için mahkeme kararına gerek yoktur; koşulları doğduğunda tahsile yetkili makam kendiliğinden gecikme zammını takip ve tahsil edebilecektir. Öte yandan, 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesinde öngörülen gecikme zammı, mahkemelerce verilen adlî nitelikteki bütün para cezaları bakımından uygulanabildiği halde, 6183 sayılı Yasanın 51/3. maddesindeki gecikme zammının uygulanabilmesi için, adlî para cezasının özel yasadaki bir hüküm nedeniyle doğrudan 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre yerine getirilmesi gereken bir ceza olması veya 647 sayılı Yasaya göre infazı gereken bir para cezasının ödenmemesinden dolayı aynı Yasanın 5/7-son maddesindeki koşullar oluştuğu için cezanın 6183 sayılı Yasaya göre tahsil mecburiyetinin doğmuş bulunması gerekmektedir. Başka bir deyişle; bu para cezasının 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsili gereken bir kamu alacağı niteliğine dönüşmesi zorunludur. Bir diğer husus da, gecikme zamlarının başlangıç tarihlerinin farklı olmasıdır. Şöyle ki; 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesine göre alınması gereken gecikme zammı, Cumhuriyet savcılığının ödeme emrinin tebliği üzerine 30 günlük süre içinde ödeme yapılmaması halinde, bu sürenin bitim tarihinden itibaren başlarken, 6183 sayılı Yasanın 51/3. maddesinde düzenlenen gecikme zammı, Yasanın 37. maddesinde belirlenen ödeme zamanı esas alınmak suretiyle hesaplanıp uygulanabilecektir.

İki ayrı yasada düzenlenmiş olan gecikme zamlarının farklarını bu şekilde ortaya koyduktan sonra, 647 sayılı Yasanın 01.06.2005 tarihinde yürürlükten kalkmasından sonraki hukuki durumu da değerlendirmek, bu tarihten sonra işlenen suçlar yönünden yürürlükteki mevzuata göre gecikme zammı uygulanması olanağının bulunup bulunmadığı, varsa hangi yasaya göre uygulanacağı sorununu da incelemek gerekmektedir.

Yeni ceza hukuku sistemimizde para cezalarıyla ilgili olmak üzere; suça ilişkin yaptırım olarak adlî para cezası, kabahate ilişkin yaptırım olarak da idari para cezası kabul edilmiştir. 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 17/4. maddesi uyarınca, idari para cezaları 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edilecektir. Adlî para cezaları ise 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 106. maddesinde öngörülen yönteme göre yerine getirilecektir. Anılan maddede, süresinde ödenmeyen adlî para cezaları bakımından gecikme zammı uygulanacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak 647 sayılı Yasaya benzer bir düzenleme bu Yasada da mevcuttur. Gerçekten de, 5275 sayılı Yasanın 106/4-son maddesine göre, çocuklar hakkında hükmedilen adlî para cezası ile hapis cezasından çevrilen adlî para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezalar hapse çevrilemeyecek, bu durumda ilâm, adlî para cezasının tahsili için Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilecek, tahsilat da 6183 sayılı Yasaya göre yapılacaktır. Öte yandan, 106. maddenin 3, 5, 6, 7 ve 11. fıkralarına göre, büyükler hakkında hükmedilen adlî para cezaları ödenmediğinde Cumhuriyet savcısının kararıyla hapse dönüştürülecek, ancak tek bir hükümle verilen adlî para cezası yerine en fazla üç, birden çok hükümle verilen adlî para cezaları yerine ise en fazla beş yıl hapis çektirilebilecek, infaz edilen hapsin süresi adlî para cezasını tamamıyla karşılamadığı takdirde, geri kalan adlî para cezasının tahsili 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre gerçekleştirilecektir.

Görüleceği üzere, 647 sayılı Yasanın yerine yürürlüğe girmiş bulunan 5275 sayılı Yasada, ödenmeyen adlî para cezalarına gecikme zammı uygulanmasını emreden bir düzenleme olmadığı için, bu Yasa hükümlerine göre tahsili gereken adlî para cezalarına gecikme zammı uygulanması olanağı da bulunmamaktadır. Buna mukabil, yukarıda açıklanan iki ayrıksı durumda, adlî para cezalarının 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil edilmesi zorunlu hale gelecek, ayrıca bu Yasanın 51. maddesindeki koşullar oluştuğu takdirde, ödenmeyen adlî para cezasına gecikme zammı uygulanması da mümkün olabilecektir. Ancak bu gecikme zammı, 6183 sayılı Yasadaki özel düzenlemeden doğduğu için, gecikme zammı tatbikinin adlî para cezasına ilişkin mahkeme ilâmında ayrıca karar altına alınmasına ve açıklanmasına ihtiyaç bulunmamaktadır.

01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar bakımından lehe yasa değerlendirmesi yapılarak, 765 sayılı Türk Ceza Yasası ile 647 sayılı Yasanın daha lehe sonuç verdiği saptanıp hüküm kurulduğunda, 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesinde öngörülen gecikme zammına da hükmedilip hükmedilemeyeceği sorununu yukarıdaki açıklamalar ışığında incelediğimizde;

Gecikme zammının ihdas nedeni, 4786 sayılı Yasanın Genel Gerekçesinde şu sözlerle açıklanmıştır. "Uygulamada para cezasına hükümlü kişi uzun süre yakalanamadığında, para değerindeki düşüş nedeniyle ceza caydırıcı vasfını kaybetmekte, yakalandığında para cezasını ödeyerek hapis yatmaktan kurtulmaktadır. Tasarıyla kesinleşmiş para cezasını geç ödemek suretiyle bundan çıkar sağlayanların bu istifadelerine son vermek amacıyla, mahkemece para cezasına hükmolunduğunda, ödenmeyen para cezasından gecikme zammı alınmasına da karar verilmesi esası getirilmektedir."

4786 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin amacı, Bakanlar Kurulu'na gecikme zammı oranını değiştirebilme yetkisinin verilmiş olması, "para cezasının bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesinden ibaret" olduğu yolundaki yasal tanımlama ve gecikme zammının gerek kabahat gerekse suçlar bakımından öngörülen ceza ve tedbirler arasında sayılmamış olması karşısında, gecikme zammının ceza niteliğinde olmadığı, fer'i kamu alacağı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu alacağın doğumuna esas olan 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesindeki düzenleme ortadan kaldırıldığına göre, Yasama Organının bu yeni tasarrufu ile, Devletin ileride doğması muhtemel fer'i alacağını tahsil etmeme iradesi ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Öte yandan, bu alacağın doğması, para cezasının süresinde ödenmemesi koşuluna bağlıdır. Alacağın doğumuna esas olan yasal dayanak 01.06.2005 tarihinde ortadan kalktığından, bu tarihten sonra artık böyle bir alacağın doğması ihtimali de bulunmamaktadır.

O halde, suç önceden işlenmiş olsa dahi, 647 sayılı Yasanın yürürlükten kalktığı 01.06.2005 tarihinden sonra, ödenmeyen adlî para cezası bakımından anılan Yasanın 5/5. maddesine dayanılarak gecikme zammı uygulanmasına karar verilemeyecektir. Bu tarihten önce verilen hükümlerin yasa yolu denetimi nedeniyle bu tarihten sonra temyiz yoluyla incelenmesi evresinde de, gecikme zammı uygulanmasına ilişkin bölümün Yargıtay'ca 1412 sayılı CYUY'nın 322. maddesiyle tanınan yetki kullanılarak hüküm fıkrasından çıkartılması gerekecektir. Ayrıca, hükme dahil olan bir husustaki yanılgının, olağan ve olağanüstü yasa yollarına başvurulması suretiyle ve yasada öngörülen denetim mercileri tarafından giderilmesi olanağı bulunduğundan, gecikme zammı uygulamasına ilişkin yanılgının da yasa yararına bozma başvurusu üzerine Yargıtay'ca düzeltilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Kurul Üyesi ise; yerinde görülmeyen itirazın reddi gerektiğini belirterek karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 27.09.2007 gün ve 6996-5993 sayılı kararının (1) nolu yasa yararına bozma isteminin reddine ilişkin bölümünün KALDIRILMASINA,

3- Adalet Bakanlığının, ödenmeyen adli para cezalarına 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesi uyarınca gecikme zammı tatbik edilmesinin mümkün bulunmadığı, hükmün bu nedenle yasa yararına bozulması gerektiği yolundaki isteminin kabulüne, Adana

5. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 13.06.2006 gün ve 6-187 sayılı kararın 5271 sayılı CYY'nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca YASA YARARINA BOZULMASINA, CYUY'nın 322. maddesiyle tanınan yetki uyarınca aykırılığın giderilerek Yerel Mahkeme hükmünden "adli para cezasının ödenmeyen kısmına 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinde belirtilen oranın yarısı kadar gecikme zammı uygulanmasına" ibaresinin çıkartılmasına,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 04.12.2007 günü oyçokluğu ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu