Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 8. CEZA DAIRESI (KYB)

8. Ceza Dairesi         2020/1322 E.  ,  2021/14610 K.GERÇEK KİMLİĞİN TUTANAK DÜZENLENMEDEN SÖYLENDİĞİNDEN İDARİ YAPTIRIM OLUŞUR. TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
"İçtihat Metni"YARGITAY İLAMI
Esas No : 2020/1322Karar No : 2021/14610Tebliğname No : KYB - 2020/1137
Başkalarına ait kimlik bilgilerini kullanmak suçundan sanık H. D.'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetime tâbi tutulmasına dair İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/07/2012 tarihli ve 2012/192 esas, 2012/1139 sayılı kararının 01/08/2012 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 26/03/2013 tarihinde kasıtlı olarak işlediği suçtan mahkûm olduğunun ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Kanun'un 267/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/12/2015 tarihli ve 2014/176 esas, 2015/490 sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak; Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 14/06/2016 tarihli ve 2015/2401 esas, 2016/5531 karar sayılı ilamında "....Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun oluşması için kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığı, bu beyana rağmen görevlinin, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi sonra düzenlemesinin gerekli olduğu takdirde, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı bilgi olduğundan yine beyan olunan bilgiler ilgili memur ya da makamın başkaca araştırma yapmasını, belge incelemesini gerektirirse veya yalan beyan üzerine memurun kandırılamaması neticesinde doğru şekilde belge oluşturulması durumunda anılan suçun oluşmayacağı açıktır....." şeklinde belirtildiği üzere, sanığın polisler tarafından yakalandığında isminin Hüseyin Darğın olduğunu beyan ettiği; ancak kollukça yapılan inceleme ve araştırma sonucunda herhangi bir tutanak düzenlenmeden gerçek kimliğini söylemesi üzerine, sanığın karakoldaki ifadesinin de gerçek kimlik bilgilerine göre alınmış olması karşısında, sanığa atılı 5237 sayılı Kanun'un 267/1. maddesinde düzenlenen başkalarına ait kimlik bilgilerini kullanmak suçunun oluşmayacağı, eylemin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi kapsamında idarî para cezası yaptırımını gerektiren kabahât olarak nitelendirilmesi gerektiği gözetilmeden, davanın reddi yerine yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 17/01/2020 gün ve 21013 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.01.2020 gün ve KYB/2020-11374 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize tevdii kılınmakla incelendi. ./..
S/2Esas No : 2020/1322Karar No : 2021/14610
TÜRK MİLLETİ ADINA Gereği görüşülüp düşünüldü: 5237 sayılı TCK.nın 268/1. maddesinde düzenlenen başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunun oluşabilmesi için işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılarak soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin kimlik bilgileri verilen mağdur hakkında yapılmasına neden olunması gerekir. Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması halinde ise 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati oluşmaktadır. Somut olayda, sokak üzerinde şüphe üzerine durdurularak kolluk görevlilerince yapılan kimlik kontrolü sırasında mağdur abisinin kimlik bilgilerini kullanma şeklinde gerçekleşen hükümlünün eyleminde mağdur adına hiç bir belge düzenlenmediği gibi herhangi bir suç soruşturması veya kovuşturmasından bahsedilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, eylemin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40. maddesine uyduğu ve idari yaptırımı gerektirdiği ancak anılan Yasanın 20/2-c maddesi uyarınca soruşturma zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğu, kabahat tarihinden hüküm tarihine kadar bu sürenin gerçekleştiğinin gözetilmemesi, Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca düzenlenen ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden, İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15.12.2015 gün ve 2014/176 esas, 2015/490 sayılı kararının 5271 sayılı CMK.nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanığın kabahat eylemi tarihinin 07.01.2012 olduğu nazara alındığında , idari para cezasının miktarına göre hüküm tarihi itibariyle 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 20/2-c. maddesinde yazılı soruşturma zamanaşımının dolmuş olması karşısında, anılan maddenin 1. fıkrası gereğince İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.05.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu