Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 4. CEZA DAIRESI (KYB)

4. Ceza Dairesi         2022/14280 E.  ,  2022/24475 K.HAKARET VE TEHDIT SUÇUNDAN AYRI CEZA VERILEMSINDE KADIRDE YANILGIYA DÜŞÜLDÜĞÜNDEN BAHISLE KANUN YARARINA BOZMA YOLUNA BAŞVURULAMAYACAĞITÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) HAKARET
"İçtihat Metni"Hakaret suçundan sanık Y. O., 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/4, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Samsun 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/07/2018 tarihli ve 2017/412 esas, 2018/528 sayılı kararının 24/12/2018 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içinde 21/03/2019 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkum olduğunun ihbar edilmesi üzerine hakkındaki hükmün açıklanmasına ve 5237 sayılı Kanun'un 125/1, 125/4, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Samsun 8. Ceza Mahkemesinin 16/12/2021 tarihli ve 2021/591 esas, 2021/982 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 11/10/2022 gün ve 2022/107645 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi. İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, katılan S. A. yeğeni olan sanığın, suç tarihinde katılan ile gayrimenkul devir işlemleri için birlikte bulunduğu İlkadım Tapu Sicil Müdürlüğünde katılana hitaben "senin ananı avradını sinkaf edeceğim, seni geberteceğim" şeklinde hakaret ve tehdit sözleri söylediği olay nedeniyle sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda tehdit suçu yanında ayrıca hakaret suçundan da mahkumiyetine karar verilmiş ise de, iddianame anlatımı ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın, katılana hitaben söylediği kabul edilen sözlerin kül halinde tehdit suçunu oluşturacak sözler olduğunun ve tehdit suçundan sanık hakkında ayrıca bir hüküm kurulduğunun anlaşılması karşısında, hakaret suçundan karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme: Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. 5271 sayılı Kanunun 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.) Ceza Genel Kurulunun 25/10/1993 gün ve 260/281 sayılı kararında ise, olaya ilişkin tüm deliller toplanıp, değerlendirilip suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir. İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında hakaret ve tehdit suçlarından kamu davası açıldığı, mahkemece deliller değerlendirilip takdir edilmesi sonucu eylemin hakaret ve tehdit suçlarını oluşturduğundan bahisle mahkumiyet kararı verilmiştir. Delil takdiri yapılarak eylemlerin iki ayrı suçu da oluşturduğu gerekçesiyle verilen bu karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir. Sonuç ve Karar: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, Kanun yararına bozma isteminin takdire ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi şartlarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu