Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

BAKIRKÖY 2. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/413 Esas
KARAR NO : 2022/46

DAVA : Marka'dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Men'i ve Ref'i ile Unvan Terkini
DAVA TARİHİ : 24/02/2021
KARAR TARİHİ : 01/04/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka'dan Doğan Haklara Tecavüzün Tespiti, Men'i ve Ref'i ile Unvan Terkini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin, kuruluş tarihi olan 1995 yılından itibaren ayakkabı ve terlik üretimi yapmakta olan ve hali hazırda Türkiye’de 1800 perakende noktasına satış ve dünyanın elliden fazla ülkesine ihracat gerçekleştiren olan bir şirket olup, sektörünün en çok bilinen ve tanınan markalarından birisi olarak ticari faaliyetlerini yürüttüğünü ... markasının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde "..." olarak da kayıt altına alındığını, tüm mal ve hizmet sınıflarında koruma sahibi olduğunu, davalı şirketin ticari unvanında kullandığı "..." ibaresinin müvekkilinin tescilli markasına aynen benzediğinden ve bu durum haksız rekabet nedeniyle müvekkili markasına tecavüz oluşturduğundan tecavüzün menine, müvekkilinin tescilli markasını kullandığı ürün ve reklam malzemelerinin toplatılmasına, davalının müvekkili şirketin tescilli markasını internet ve sosyal medya üzerinden kullanmasının durdurulmasına ve hükmün tirajı en yüksek 3 gazeteden biri ile yayınlatılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 11/10/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile, dava dilekçesindeki taleplerine ek olarak davalı şirketin ticari ünvanındaki "..." ibaresinin ticaret sicilden terkinine karar verilmesini, talep etmiştir.
Davalı adına Tebligat Kanununun 35.maddesine göre tebligat çıkartıldığı ve tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davaya cevap vermediği anlaşılmakla davanın reddini istediği kabul edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan davacı adına kayıtlı marka tescil belgeleri celp olunmuştur.
Dosya, davalının davacıya ait ... tescil numaralı markasından doğan haklarına tecavüzünün olup olmadığı hususlarında rapor tanzimi için bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 04/03/2022 havale tarihli raporunda; "Davacının Ticaret Ünvanının Tescilinin (14 Ekim 1994), davalının Ticaret Ünvanının Tescilinden (24/02/2011) daha önceki tarihli olduğu, Davacının “...” esas unsurlu ilk marka tescilinin ( ...- başvuru tarihi (31/01/1996) davalının Ticaret Ünvanının Tescilinden (24/02/2011) daha önceki tarihli olduğu, Dolayısıyla, davacının gerek ticaret ünvanı tescili gerekse de marka tescili açısından, tarihsel önceliğinin olduğu Davalının, tescilli ünvanını, tescil edilmiş bir bütün olarak unvan gibi kullanmayıp, davacı markasının ve ticaret ünvanının ana unsuru olan “...” sözcüğünü öne çıkarıp bunu çağrıştıracak şekilde vurgulayarak marka gibi kullanması durumunun tespit edilemediği, kaldı ki Davalıya ait “...” ibareli herhangi bir mal/ürün/emtianın mevcut olmadığı, Kullanımın, ticaret ünvanının kullanımını aşarak, markasal kullanıma dönüşmediği ve iltibasın oluşmadığı, keza tarafların ticari faaliyet alanlarının ve iştigal konularının tamamiyle birbirinden farklı olduğu, davacı markası ... olmakla birlikte söz konusu tanınmışlığın ayakkabı (terlik) emtiasında olduğu ve tanınmışlığın bu alanın dışına taşıp özellikle davalının faaliyet alanlarında tanınır olduğunu gösterir dosya içinde belge/delil olmadığı, Mevcut duruma göre, davalı ünvan kullanımının davacının marka haklarına ve ticaret ünvanından kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil etmeyeceği, belirtilen sebeplerle davalı şirketin unvanının terkini koşullarının oluşmadığı, Davalı şirketin, ... sözcüğünü ticaret unvanında kullandığı tarihten(2011) dava tarihine kadar (2021) geçen yaklaşık 10 yıl boyunca davacı şirketin, davalının bu kullanımına sessiz kalmasına ilişkin durumun TMK m.2 kapsamında değerlendirilmesi hususundaki takdirin mahkemeye ait olduğu" hususlarını tespit ve rapor etmiştir.
Davacı vekili 17/03/2022 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporunun 6769 sayılı SMK değil, yürürlükten kalkan 556 sayılı MarKHK esas alınarak düzenlendiğini, marka hakkına tecavüz fiilleri açısından yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını, davalının ticari unvanını müvekkili şirketin marka haklarını ihlal edecek biçimde tescil ettirmiş olmasının, marka tecavüzü eylemlerini meydana gelmesi için yeterli olduğunu, herhangi bir mal/ürün/emtianın varlığının gerekmediğini, müvekkili markasının ... olduğunu ve tüm mal/hizmet sınıflarında korunduğunu, müvekkilinin tecavüz içeren eylemleri tespit etmek için sürekli Ticaret Sicil Kayıtlarını takip etmesinin mümkün olmadığını, buna mecbur da olmadığını, davalının marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden eylemleri ile müvekkilinin maddi ve itibari zararına sebep olduğunu, bilirkişi raporunun eksik inceleme ile oluşturulduğunu, davalının ticari kayıtları, ticari defterleri ve faturalarının incelenmediğini, bilirkişi raporunun hukuki değerlendirmeden ibaret olduğunu, açıklanan gerekçelerle, dosyanın yeni bir bilirkişi raporu alınması için farklı bir bilirkişiye tevdiine, dosyaya sunulan bilirkişi raporunun reddi ile hükme esas alınmamasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalının, davacıya ait markadan doğan haklarına tecavüzünün tespiti, men'i ve ref'i ile davalının ticaret unvanından "..." ibaresinin terkini talebine yöneliktir.
Dosyanın yapılan incelemesinde davalı şirketin "..." ibaresini ticari unvanında 2011 yılında tescil ettirdiği, bu hali ile dava tarihine kadar 10 yılın geçmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Kural olarak markaya tecavüz eylemleri için hükümsüzlük taleplerinde olduğu gibi kanunda bir dava açma süresi öngörülmüş değildir. Ancak TMK'nun 2.maddesine göre herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Buna göre davalının uzun bir süre kullanımına sessiz kalmak suretiyle davalının davaya konu marka - ticari unvan ya da işarete - artık kullanıma karşı dava açılmayacağına dair inanç oluşturarak yatırım yapmasına neden olan davacının daha sonra tecavüz iddiasında bulunmasını iyiniyet kuralları çerçevesinde korunmaması gerektiği yönünde doktrin ve uygulamada görüş birliği oluşmuştur.
"Yargıtay'ın yerleşik içtihatları (11 HD. 03/03/2009 T., 2007/5706-2009/2451 ; 31/01/2009, 2007/8966-2009/3835) sessiz kalma durumunun bir koruma istisnası olduğunu görstermektedir. Haksız rekabete maruz kalanın bu olaydan doğan talep ve dava hakkının kötüye kullanılmaması asıldır. Marka hakkı sahibi, haklı bir sebep olmadığı halde hakkını uzun süre ileri sürmeyerek karşı tarafta bundan böyle de kullanmayacağı yönünde bir kanaat uyandırdığı taktirde, artık bu hak kullanılamayacaktır. Aksine davranış hakkın kötüye kullanılması olup hukukça korunmayacaktır. Sessiz kalma hali bu durumdan yararlanacak olan açısından bir def'i değil, itiraz sebebidir. Bu nedenle de mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir. (11. HD. 02/10/2012-2011/7104-2012/14860; 11 HD., 18/10/2012-2010/12137-2012/16604)
Rakibinin kullandığı ticari işarete; örneğin tescilleyip kullandığı unvana uzun süre sessiz kalan marka sahibi, markadan doğan koruma hakkını kaybetmiş olur."(GÜNEŞ, İlhami Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Uygulamalı Marka Hukuku, Ankara - 2020, s.258)
Somut olayda davacı, davalının ticari unvanının ve fiili kullanımlarının marka hakkına tecavüz oluşturduğunu ileri sürmüştür. Ne var ki tescilli ticari unvanının varlığı dışında fiili kullanımları ispat edecek herhangi bir delili dosyaya sunmamıştır. Davacı vekili 06/10/2021 tarihli ön inceleme duruşmasında da keşif deliline dayanmadıklarını, incelemenin dosya üzerinde yapılmasını talep ettiklerini beyan etmiş ve bu beyanını imzası ile tevsik etmiştir. Tarafların talepleri ile bağlı olan mahkememizce mahallinde inceleme yapılmamış ve mevcut delil durumu itibarı ile yalnızca ticaret sicili kayıtlarına göre davacı markalarının asli ve ayırdedici unsuru olan "..." ibaresinin ticaret unvanında yer almasının, bu unvanın tescili tarihinden itibaren 10 yıllık bir süre geçmiş olması dolayısıyla, yukarıda anılı hak düşürücü süreye ilişkin ilkeler çerçevesinde davanın reddinin gerektiği hukuki kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde talep halinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda erilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/04/2022

Katip ...
¸

Hakim ...
¸

UYAP Entegrasyonu