Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

BAKIRKÖY 1. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/60
KARAR NO : 2021/287

DAVA : Markaya Tecavüzün Önlenmesi, Men'i
DAVA TARİHİ : 24/02/2021
KARAR TARİHİ : 21/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/12/2021

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhinde açılan davanın, Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketinin kuruluş tarihi olan 1995 yılından itibaren ayakkabı ve terlik üretimi yaptığını, Türkiye ve dünyada birçok noktaya ihracat gerçekleştirdiğini, müvekkilinin 2003 yılından bu yana "......" ibaresini marka olarak ...... sayı ile tescilli ettirdiğini, "......" markasını piyasada saygın bir marka haline getirmek için büyük emek ve sermaye harcadığını, müvekkilinin söz konusu markasının TPMK nezdinde tanınmış marka olarak da kayıt altına alındığını, ancak hal böyle iken davalının, müvekkiline ait tescilli "......" ibaresini ticari unvanında kullandığını, bu unvanı TTK ve SMK'ya aykırı olarak oluşturduğunu ve davalının bu eyleminin müvekkilinin tescilli markasından doğan haklarına tecavüz oluşturduğunu iddia ederek, müvekkilinin tescilli markasına yönelik tecavüzün önlenmesini, men'ini, müvekkilinin tescilli markasının kullanıldığı tabelaların sökülmesini, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasını, davalının müvekkilinin tescilli markasını internet ve sosyal medya üzerinde kullanımının durdurulmasını ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir. Cevaba cevap dilekçesi ile, ayrıca davalı unvanındaki "......" ibaresinin de terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin 2012 yılında kurulduğunu ve faaliyet konusunun sadece kozmetik ürünlerinin toptan pazarlaması olduğunu, ticaret unvanının ek kısmındaki "......" ifadesinin şirketin kurucusu olan .... ve ilk şirket müdürü .... isimlerinin ilk iki harfinin birleştirilmesiyle oluşturulduğunu, müvekkiline ait tescilli herhangi bir marka bulunmadığı gibi, unvanının ek kısmını oluşturan "......" ibareli veya markalı hiçbir ürün veya hizmet pazarlamasını yapmadığını, müvekkilinin hiçbir şekil ve surette davacıya ait "......" ibaresini/işaretini markasal olarak kullanmadığını ve bu nedenle de herhangi bir tecavüzden bahsedilemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalının davacının tescilli markasına yönelik tecavüzünün önlenmesi, men'i, davacının tescilli markasının kullanıldığı tabelaların sökülmesi, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılması, davalının davacının tescilli markasını internet ve sosyal medya üzerinde kullanımının durdurulması, ticaret unvanının terkini ve verilecek hüküm özetinin ilanı taleplidir.
Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan gelen kayıtlardan, ......, "....." ibareli markanın 19/12/2013 tarihinden itibaren davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK'nın 29/1-b ve c maddeleri ile, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmanın marka hakkına tecavüz oluşturduğu belirtilmiştir.
Davacı vekilince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi hazırlamış olduğu 04/11/2021 tarihli raporda sonuç olarak, davacının ticaret unvanının tescilinin (14 Ekim 1994), davalının Ticaret
unvanının tescilinden (06 Şubat 2012) daha önceki tarihli olduğu, davacının “......” esas unsurlu ilk marka tescilinin (.....- başvuru tarihi
31/01/1996) davalının ticaret unvanının tescilinden (06 Şubat 2012) daha önceki tarihli olduğu, dolayısıyla davacının gerek ticaret unvan tescili, gerekse de marka
tescili açısından tarihsel önceliğinin olduğu, davalının tescilli unvanını tescil edilmiş bir bütün olarak unvan gibi
kullanmayıp, davacı markasının ve ticaret unvanının ana unsuru olan “......” sözcüğünü öne çıkarıp bunu çağrıştıracak şekilde vurgulayarak marka gibi kullanması durumunun tespit edilemediği, davalı yan
kullanımının ticaret unvanının kullanımını aşarak markasal kullanıma
dönüşmediği ve iltibasın oluşmadığı, keza tarafların faaliyet alanlarının ve iştigal konularının tamamiyle birbirinden farklı olduğu, davacı markası tanınmış marka olmakla birlikte, söz konusu tanınmışlığın ayakkabı (terlik) emtiasında olduğu ve tanınmışlığın bu alanın dışına taşıp özellikle davalının faaliyet alanı olan “Kozmetik Sektöründe” tanınır olduğunu gösterir dosya içinde belge/delil olmadığı,
mevcut duruma göre davalı unvan kullanımının markaya tecavüz teşkil etmeyeceği, unvan terkini koşullarının mevcut olmadığı,
davalı şirketin "......" sözcüğünü ticaret unvanın da kullandığı tarihten dava tarihine kadar geçen yaklaşık 9 yıl boyunca davacı şirketin, davalının bu kullanımına sessiz kalmasına ilişkin durumun TMK'nın 2. maddesi kapsamında değerlendirilmesi hususundaki takdirin Mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacının ticaret unvanının tescilinin (14 Ekim 1994), davalının Ticaret unvanının tescilinden (06 Şubat 2012) daha önceki tarihli olduğu, davacının “......” esas unsurlu ilk marka tescilinin (...... - başvuru tarihi 31/01/1996) davalının ticaret unvanının tescilinden ( 06 Şubat 2012) daha önceki tarihli olduğu, dolayısıyla davacının gerek ticaret unvanı tescili, gerekse de marka tescili açısından tarihsel önceliğinin olduğu, davalının tescilli unvanını, tescil edilmiş bir bütün olarak unvan gibi kullandığı, davacı markasının ve ticaret unvanının ana unsuru olan “......” sözcüğünü öne çıkarıp bunu çağrıştıracak şekilde vurgulayarak marka gibi kullanması durumunun ispatlanamadığı, kullanımın ticaret unvanının kullanımını aşarak, markasal “kullanıma dönüşmediği, keza tarafların faaliyet alanlarının ve iştigal konularının tamamiyle birbirinden farklı olduğu anlaşılmıştır. Davacı markası tanınmış marka olmakla birlikte, söz konusu tanınmışlık ayakkabı (terlik) emtiası yönünden olup, tanınmışlığı bu alanın dışına taşıp, özellikle davalının faaliyet alanında da tanınır olduğunu gösterir dosya içinde belge/delil olmadığı, mevcut duruma göre, davalı unvan kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Keza Davacının Tanınmışlığı ayakkabı,terlik alanında olduğundan, bu tanınmışlığın 25. Sınıf dışına çıktığını ve davalı kullanımı olan kozmetik emtiaları kapsadığını gösterir herhangi belge/delil dosyada yer almadığından, davacının tanınmış markasının mevcut durumda herhangi bir etkisi olmayacaktır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 15/04/2021 Tarih ve 2020/2315 Esas - 2021/3734 Karar sayılı içtihatı da bu doğrultudadır.
Yüksek Yargıtay ..... Hukuk Dairesi'nin 29/06/2020 tarih ve ..... Esas -.... Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere SMK'nın 29/1-a hükmü ile yapılan yollama gereği m.7/3-e maddesinde yer alan "işaretin ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanılması" hükmü işaretin markasal kullanılması durumunda uygulanabilecektir. Zira m.7/3'de işaretin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceği hükme bağlanmıştır. Marka hukuku kapsamında işaretin ticaret alanında kullanılması ifadesi ile kastedilen işaretin markasal olarak kullanılmasıdır. Diğer taraftan, SMK'nın 7/3-e maddesinin gerekçesinde söz konusu düzenleme ile 2015/2436 sayılı A.B. Marka Yönergesiyle uyum sağlandığından bahsedilmiş olup, Yönerge'nin 3. maddesinde yer alan hükmün, yine Yönerge'nin genel gerekçesi no 19'daki açıklamalara göre değerlendirilmesi gerekir. Buna göre, ticaret unvanı ancak tescilli bir markaya tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği sağlayıcı bir işaret olarak kullanılması halinde, marka hakkına tecavüz oluşturacağı açıklaması karşısında, Kanun Koyucunun amacının ticaret unvanının tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması halinin marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde olup, tek başına ticaret unvanının tescil ettirilmiş olması marka hakkına tecavüz teşkil etmez. Bu itibarla marka haklarına tecavüz yönünden sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının davalı ticaret unvanı terkinine dair talebi yönünden ise, taraf şirketlerin nev'ileri ve iştigal alanları tamamen farklı olduğu gibi, davalı şirketin "......" sözcüğünü ticaret unvanında tescil ve kullandığı tarihten, dava tarihine kadar geçen yaklaşık 10 yıl boyunca davacı şirketin, davalının bu kullanımına sessiz kalması ve arada bunca zaman geçtikten sonra dava açması TMK m.2 kapsamında hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğundan, bu talep yönünden de davacının davasının reddi gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın yeterliliğine, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
6-Talep halinde kararın taraflara tebliğine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, açıkça okunup usulen anlatıldı.21/12/2021

Katip ... Hakim ...
e-imzalıdır e-imzalıdır

UYAP Entegrasyonu