Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/305 Esas
KARAR NO : 2021/160

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/08/2019
KARAR TARİHİ : 07/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 26/08/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 31.05.2011 tarihinde 9, 38 ve 42. sınıflara giren mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere “...” unsurlarını ihtiva eden markanın 12.12.2012 tarihinde tescil edildiğini, ayrıca, markasının tescil işlemleri devam ederken kendi adına 06.06.2012 tarihinde “... ... Bilişim Sistemleri San. ve Tic. Ltd. Şti.”yi kurduğunu, söz konusu şirketin kuruluşu esnasında şirket sermayesinin %90 payının sahipliği ile şirketin hakim ve baskın ortağı olarak müvekkilinin 10.06.2016 tarihinde şirketin diğer ortak üzerindeki kalan paylarını da devralarak şirketin tek ortağı olduğunu, şirketin kuruluş sözleşmesinin 3. maddesinde ise faaliyet alanının her türlü bilişim sisteminin alımı, satımı, ithalatı ve ihracatı, bakımı ve tamiri, kurulumu, depolanması, bilgi işlem merkezi kurulması, bilişim sistemleri hakkında danışmanlık, güvenlik sistemlerinin kurulumu ve teknik servis hizmetinin sağlanması, telekomünikasyon sistemleri ve hizmetlerinin sağlanması ve buna benzer bilişim sektörünün çok sayıda alanında faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin ise Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 03.07.2014 tarihinde 9, 38 ve 42. sınıflara giren mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere 2014/56119 numaralı “...” unsurlarından oluşan markanın tescili için başvuruda bulunduğunu, kurum nezdinde yapılan itirazlar neticesinde kurumun 28.01.2016 tarihli 2016-M-108 sayılı YİDK kararı ile nihai olarak bu başvurunun reddedildiğini, buna rağmen, davalı şirketin tekrar, bu defa 35.sınıfa giren hizmetlerde kullanılmak üzere “...” unsurlarından oluşan markanın tescili için ... numara ile başvuruda bulunduğunu ve markanın 18.08.2017 tarihinde tescil edildiğini, bu haliyle, davalı şirketin bu markayı tescil ettirmesinin hukuka aykırı olduğunu, taraf markalarının gerek tescil edildikleri mal ve hizmetler, gerekse görsel, işitsel ve anlamsal bakımdan birbirleriyle benzer nitelikte olduklarını, bu doğrultuda tüketiciler nezdinde ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal bakımdan birbirleriyle ayırt edilemeyecek derecede benzer nitelikte olduğunu, “...” ibaresinin taraf markalarında birebir aynen yer aldığını, üstelik bu ibarelerin renklerinin de birebir aynı olduğunu, bu haliyle markaların asli-esas unsurlarının birebir aynı olduğunu, davalı şirketin markasında yer alan “...” ibaresinin tali unsur olduğunu, işitsel-telaffuz ve dahi anlamsal olarak da benzerlik arz ettiklerini, her iki markayı oluşturan sözcüklerin Türkçe kelimeler olmadığını, İngilizce kelimeden oluştuğunu, “...” sözcüğünün “ağ, şebeke” anlamına geldiğini, “...” sözcüğünün ise Türkçe “veri” anlamına geldiğini, tarafların faaliyet alanlarının aynı olduğunu, teknoloji ve bilişim sektörü ile iştigal ettiklerini, davalı şirketin markasında yer alan diğer “...” kelimesinin anlamı incelendiğinde ise İngilizce “software” kelimesinin kısaltılması olarak kullanıldığını, Türkçe karşılığının ise “yazılım” anlamına geldiğini, içerdiği anlam itibariyle markada tali unsur olarak yer aldığını, ayırt ediciliği düşük bir kelime olduğunu, taraf markalarının bu hali ile tüketiciler nezdinde zihinlerinde bıraktıkları anlam itibariyle birbirleriyle neredeyse aynı etkiyi bırakacaklarını, müvekkilinin markası ile davalı şirketin markası arasında bağlantı kurması ve karıştırılma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu, kapsadıkları emtialar itibariyle de aynı türden ve ayırt edilemeyecek derece benzer nitelikte olduklarını, emsal yargıtay ve mahkeme kararlarının da bu yönde olduğunu, davalı şirketin bu markayı tescil ettirmesinde kötü niyetli olduğunu beyan ederek; davalı şirketin ... numara ile tescilli “...” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, hükmün ilanına, dava konusu markanın huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı ... ... Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti. 03/10/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının işbu davayı yetkisiz mahkemede açtığını, yetkili mahkemenin Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel, kavramsal olarak birbirlerinden farklı olduklarını, emsal Yargıtay ve ihtisas mahkemesi kararlarının da bu yönde olduğunu, taraf markalarının kapsadıkları emtia listesinin birbirlerinden farklı olduğunu, davacının davasına mesned aldığı markasının 9,38 ve 42. Sınıflara giren hizmetlerde tescilli olduğunu, müvekkili şirketin markasının emtia listesinin ise 35. sınıfta tescilli olduğunu, davacının bu nedenle markanın hükümsüzlüğünü talep edemeyeceğini, taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, taraf markalarının kullanıldığı ürünlerin potansiyel müşterisinin vasat seviyedeki tüketici değil, uzman alıcı grubu olduğunu, bu haliyle karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının müvekkilinin kötüniyetli olduğuna ilişkin iddialarının salt iddia boyutunda olduğunu, karşı yanca bunun somut bir şekilde ispatlanamadığını, sınai mülkiyet hukuku ilkeleri ve yasal düzenlemeler gereği bir markanın gerçek hak sahibinin onu ilk defa ihdas ve istimal eden ve kullanan olduğunu, müvekkilleri şirketin dava konusu markayı gerek ticaret unvanının asli unsuru, gerekse marka olarak uzun yıllardır fiilen ve kesintisiz olarak kullanmakta olması sebebiyle “...” ibareli marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, dava konusu markanın tescili safhasında davacının kurum nezdinde hiçbir itirazının bulunmadığını, söz konusu markayı tanınmış marka haline getirdiğini, ayrıca, www...com alan adlı internet sitesinin de müvekkili şirkete ait olduğunu, bu doğrultuda marka üzerindeki gerçek hak sahibinin davalı şirket olduğunu, dava konusu markayı müvekkilinin ayırt edici hale getirdiğini, dava konusu markanın aynı zamanda müvekkili şirketin ticaret unvanının kılavuz ve ana unsuru olarak 6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceğini savunarak; davacı karşı tarafça haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın bütünüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Dava, ilk olarak İstanbul Anadolu ...Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde açılmış olup, adı geçen mahkemenin mahkemenin 16/01/2020 tarih 2019/263 E 2020/13 K sayılı kararı ile yetkisizlik kararı verilerek, dosya mahkememize gönderildiğinden, mahkememizce ön inceleme aşamasından itibaren yargılama yürütülerek sonuçlandırılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davacıya ait 2011/45540 sayılı marka ile davalıya ait ... sayılı marka arasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, davalıya ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25/1 hükmüne göre; 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
SMK m.25/3 hükmüne göre; Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
SMK m.25/1 hükmüne göre SMK m.5 hükmünde sayılan mutlak tescil engelleri veya SMK m.6 hükmünde sayılan nispi tescil engellerine dayalı olarak, tescilli bir markanın hükümsüz kılınması istenebilir. Bu davayı SMK m.25/2 hükmüne göre; Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları açabilir.
SMK m.6/1 hükmüne göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka tescil belgeleri, 2014/56119 sayılı marka işlem dosyası, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtmek gerekir ki; Mahkememizin 10/11/2020 tarihli ön inceleme tensip tutanağının 5 nolu ara kararı ile taraflara; dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verildiği, bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara tebligat ile ihtar edildiği, bu ihtara rağmen, yasal süre içerisinde davalı tarafın eksik delillerini ibraz etmediği, yasal süre sona erdikten ve ön inceleme duruşmasından sonra 30/12/2020 tarihinde evrak ibrazında bulunduğu, davacı tarafın bu evraka açıkça muvafakat etmediği, davalı tarafın da ıslah işleminde bulunmadığı nazara alındığında, söz konusu delil evrakının savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığı anlaşıldığından, bu evrak yargılamanın yürütülmesinde hükme esas alınmamıştır.
Davalıya ait hükümsüzlüğü istenen ... sayılı "Şekil+..." markası 35.sınıfta yer alan hizmetler bakımından 11/12/2017 tarihinde tescil edilmiştir. Bu markanın tescil tarihi ile dava tarihi arasında 5 yıldan daha az süre bulunduğundan SMK m.25/6 hükmü uyarınca, somut olayda hak düşürücü süre noksanlığı bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davalıya ait ... sayılı marka kapsamında yer alan; "Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların*(9. Sınıfa giren: Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. -Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. -Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri.-Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. -Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri.-Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). -Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. -Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar.-Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. -Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrikli ziller, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. -Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. -Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. -Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). -Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. -Dekoratif mıknatıslar” bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)." hizmetleri ile davacıya ait 2011/45540 sayılı marka kapsamında yer alan; "Bilimsel amaçlı ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları, göstergeler ve laboratuarlarda kullanılan malzemeler. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar bilgisayar yazılımları ve bilgisayar çevre donanımları dahil). Manyetik ,optik veya pozlanmış film halinde kayıt taşıyıcılar. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Otomatik satış makineleri, bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazlarda kullanılan elektronik elemanlar. Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları ( elektrik, elektronikte kullanılan kablolar ve güç kaynakları dahil). Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Ütüler; elektrikli ve buharlı ütüler, pres ütüler. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil, yangın söndürme aletleri ve cihazları. Elektrikli kaynak aparatları(kaynak elektrotları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Sinek ve haşaratı kovucu veya yok edici elektrikli cihazlar. Binalar için otomatik kapılar, otomatik turnikeler, binalar ve araç kapıları için elektrikli, elektronik veya uzaktan kumandalı açma- kapama tertibatı. Elektroliz ve galvaniz işleri için aparatlar; anotlar, katotlar. Mıknatıslar, dekoratif mıknatıslar." emtiaları arasında benzerlik bulunmaktadır. Şöyle ki; Eldeki ihtilafta değerlendirilmesi gereken husus, bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda, bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı ve/veya benzer emtia sayılıp sayılamayacağıdır. Bu emtiaların bağlantılı emtialar olduğu, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında kabul edilmektedir. Zira; “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.” O halde; davacının davasına mesned aldığı, 9. sınıfta yukarıda belirtilen ürünler ile davalının markasının kapsamında yer alan ve 35. Sınıfın 05. alt grubunda bulunan 9. sınıfa giren ürünlerin müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve sağlanması hizmetleri yönünden “benzer emtia” olduğu, bu mal ve hizmet çeşitlerinin yakın bağlantılı bulunduğu ve birbirini tamamladığı, benzer alıcı çevresine hitap ettiği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profillerinin aynı olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait itiraza mesnet 2011/45540 sayılı “...” ibaresini esas-asıl unsur olarak ihtiva eden markasının “Kelime+Şekil”den oluşan karma nitelikte, “...” ve “...” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulan “...” kelimesinin içerdiği anlam itibariyle, Türkçe’de oldukça sık kullanılan bir kelime olarak Fransızca kökenli, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen, iyi duyulan(ses) safi, açık seçik olan anlaşılmaz yanı bulunmayan” anlamına geldiği, “...” kelimesinin ise, yine, Fransızca kökenli bir kelime olarak, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “Veri, ekonomide aslında kendileri ekonomik olmayan ancak ekonomi dünyasını dışarıdan kuşatan veya çerçeveleyen, nüfus, teknik bilgi, hukuk düzeni ve yönetim biçimi öğelerinden her biri” anlamına geldiği, her ne kadar bu kelimeler içerdikleri anlam itibariyle ayırt ediciliği düşük, zayıf ibareler olsalar da, markanın münhasıran bu kelimelerden oluşması itibariyle markanın asli-esas unsuru olarak bir arada yer aldığı, kelimelerin markadaki dizilişine baktığımızda, “...” kelimesinin küçük harf ile, “...” kelimesinin ise büyük harflerle dizayn edildiği, her ikisinin de mavi renk ile ve fakat renk tonunun farklı olarak yer aldığı, “...” kelimesinin ise gri renkte dikdörtgen içerisine yerleştirilen bir marka olduğu tespit edilmiştir.
Davalıya ait hükümsüzlüğü istenen ... sayılı markasının ise, yine, karma nitelikte bir marka olarak “Kelime+Şekil”den oluşan, davacının markasından farklı olarak “...” , “...” ve “...” kelimelerinden oluşan, “...” kelimesinin “...” ve “...” kelimelerinden farklı olarak markada içerdiği mizanpaj (Diğer kelime unsurlarına nazaran daha ince ve daha renksiz bir yazı tipolojisi kullanılarak oluşturulmuştur.) ve anlam itibariyle ayırt edici niteliği düşük, tali nitelikte bir unsur olarak yer aldığı, Türkçe bir kelime olmayan bu kelimenin diğer kelimelerden farklı olarak İngilizce bir kelime olduğu, "yumuşak, hafif" anlamı yanında software (yazılım) kelimesinin kısaltması olarak yazılım anlamına da geldiği, bu kelimelerin hemen üstünde ise “Daire” şeklinin yer aldığı, dairenin ise özel bir şekilde içerisinde, 4 farklı ve eşit şekilde bölünmüş renkte çeyrek dairelerin donatılmış biçimde oluşturulduğu, kelimelerin markadaki dizilişine baktığımızda ise, her üç kelimenin de büyük harfler ile dizayn edildiği, her ikisinin de mavi renk ile ve fakat renk tonunun farklı olarak yer aldığı bir marka olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; karşılaştırılan markalarda yer alan “...” ibarelerinin aynılığından hareketle ve de yukarıda yapılan açıklamalar muvacehesinde hareketle, bu markaların genel görünümleri/okunuşları/algılanışları itibariyle görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzedikleri, zira davacının “...” esas unsurlu markasında yer alan kelimelerin/ibarelerin “...” ibaresiyle şekilsel, işitsel ve anlamsal bütünlüğü, en önemlisi markaların bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimle, tümüne hakim olan görünüşe ve ayırıcılıklarını vurgulayan imajlara bakıldığında, bu markalarda “...” ibarelerinin ilk planda ve baskın unsur olarak öne çıktığı, her iki markada da "..." ibarelerinin bir bütün halinde algılanabildikleri, davalı markasında yer alan "Şekil" unsurunun kelime unsuruna göre arka planda kaldığı, zira "Söz görünümden yüksek sesle konuşur" ilkesi uyarınca tüketicinin markaları oluşturan kelime unsurlarına, şekil unsurlarına nazaran (Meğer ki şekil unsurunun ayırt ediciliğinin kelime unsuruna nazaran baskın ya da eşit olduğu orijinal bir özgünlüğü bulunmasın.) daha fazla dikkat ettiği ve markayı sözcük unsuru ile tanımladığı, davalı markasında yer alan "..." ibaresinin görsel olarak "..." ibaresine göre arka planda kaldığı, yine tescil kapsamında yer alan 9.sınıf emtialar bakımından bu kelimenin software (yazılım) kelimesinin kısaltması olarak algılanabileceği, 9.sınıfta yer alan emtialar bakımından software (yazılım) algısının ayırt ediciliği bulunmadığından tasviri niteliğinin olduğu, dolayısıyla kavramsal olarak da "..." ibaresinin "..." ibaresine göre arka planda kaldığı, o halde karşılaştırılan her iki markanın da esaslı unsurlarının "..." ibaresi olduğu, bu nedenle daha önce davacıya ait ... markasını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan gerek dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, gerekse makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davalıya ait "Şekil+..." markasını 35.sınıfta yer alan 9.sınıf emtiaların pazarlanması hizmetleri üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, bu hizmetlerin davacı markası kapsamındaki 9.sınıf emtialarla benzerliği de nazara alındığında, bu markayı davacıya ait marka zannedebileceği, davacı markası ile ilişkilendirebileceği, davacıya ait önceki tarihli markanın serisi niteliğinde bir marka zannedebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, bu nedenle söz konusu hizmetler bakımından markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
ABAD "KOTON" kararında; kötü niyet iddiasında bulunan kimsenin, itiraza konu marka ile aynı veya benzer mal veya hizmetler için daha önceki bir markanın sahibi olması veya bir iltibas olasılığının belirlenmesi gerekmediğini kabul etmiştir. (C-104/18P) Aynı kararda ABAD bir markanın;
a)Marka tescil başvurusu yapan kimsenin, başvuru anında, başkalarının menfaatlerini zedelemeyi amaçlaması, bu bağlamda özellikle adil rekabet ya da dürüst ticari uygulamalar ile bağdaşmayan marka başvurusunda bulunması durumunun bağlantılı tüm faktörlerin birlikte değerlendirilmesi ile açıkça anlaşılması,
veya
b)Marka tescil başvurusu yapan kimsenin, başvuru anında, belirli başka bir kimseyi hedef haline getirmeye gereksinim duymaksızın, bir markanın fonksiyonları, özellikle markanın temel fonksiyonu olan köken gösterme fonksiyonundan ziyade, başkaca amaçlar için markanın sağladığı inhisari yetkileri elde etmeyi amaçlaması halinde, o markanın kötüniyetli bir marka başvurusu olduğunu kabul etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.07.2008 tarih 2008/11-501 E 2008/507 K sayılı kararında; başvuru sahibinin, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi hali, kötü niyetin varlığı bakımından önemli bir kriter olarak görülmektedir. Karara konu olayda HGK; “…Davalının giysi üretiminde bulunan ve tekstil alanında faaliyet gösteren bir kişi olduğu, bu itibarlı müdebbir bir tacir gibi davranmasının gerektiği, kullanacağı işaretin her hangi bir kişiye ait olup, olmadığını araştırmasının gerektiği, ihtilaf konusu ibarenin her hangi bir anlamı olmayan harfler ve rakamlardan oluşması nedeniyle, davacı seçiminin tesadüften ibaret olamayacağı ve bu nedenle iyi niyetli sayılamayacağı, davalının fantezi bir ibare olan RG 512 ibaresini tescil ettirmesinin, faaliyet alanı nedeniyle varlığından haberdar olduğu davacı markasından faydalanma kastını gösterdiği, davacının bu işaret üzerinde öncelikli kullanım hakkına sahip olduğu, bu nedenle davalının kötü niyetli tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiği…” şeklinde değerlendirmede bulunarak, tescile konu markanın orijinal ve anlamsız bir kelime olup olmaması, başvuru yapan kimsenin ticari hayatta etkinliğinin bulunup bulunmaması, marka olarak seçilen işaret dolayısıyla faydalanma kastı bulunup bulunmadığı gibi hususları da kötü niyetli marka başvuruları bakımından değerlendirme kriteri olarak kabul etmiştir.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; Daha önce davalı şirketin 2014/56119 sayılı marka başvurusu ile eldeki dava konusu marka ile aynı şekilde mizanpajı yapılan "Şekil+..." ibareli marka başvurusunda bulunduğu, bu başvuruya davacının itirazı üzerine TÜRKPATENT tarafından başvurunun reddine karar verildiği, 2016-M-108 sayılı YİDK kararı ile idari aşamalar tüketilerek idari anlamda başvurunun reddi kararının kesinleştiği, davalının bu red kararından sonra eldeki davaya konu ... sayılı markanın tescil başvurusunda bulunduğu, bu marka ile daha önce itiraz üzerine reddedilen markanın görsel, işitsel ve kavramsal olarak aynı olduğu, davalının davacı markası ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer önceki tarihli marka başvurusunun reddedildiğini bilmesine rağmen, aynı işaretli yeni bir marka başvurusunda bulunduğu, ancak başvuruya ilişkin emtia sınıfını değiştirerek (Önceki red ile sonuçlanan marka başvurusu 9.sınıf emtialara ilişkin iken davaya konu marka başvurusu 35.sınıfa ilişkindir.) tescil engelinden kurtulma amacının güdüldüğü, ancak davalı tarafın 35.sınıfta 9.sınıf emtiaların pazarlanması hizmeti bakımından da tescil başvurusunda bulunarak Kanun'un SMK m.6/1 hükmünü dolanma amacı kastı taşıdığı, başka bir deyişle davalının 9.sınıfta alamadığı tescil belgesini, 35.sınıfta yer alan 9.sınıf emtiaların pazarlanması hizmeti üzerinden alma saikiyle davaya konu marka tescil başvurusunda bulunduğu, ancak bu durumun ticari dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığı ve iyi niyetli bir eylem olmadığı, nitekim Yargıtay ...Hukuk Dairesi'nin, 04.10.2012 tarih, 2010/11013 E 2012/15132 K sayılı kararında da; önceki tarihli marka başvurusu reddedildiği halde, aynı işareti daha sonra yeniden tescil ettirmeye çalışan kimsenin iyi niyetli olduğundan söz edilemeyeceğinin belirtildiği, somut olayda da; davalı tarafın daha önce reddedildiğini bildiği halde, reddedilen emtialara benzer hizmetleri de kapsayacak şekilde aynı işareti tekrar tescil başvurusuna konu etmesi eyleminin kötü niyetli olduğu kanaatine varılmıştır.
Markanın kötü niyetli tescili, tescile konu mal ve hizmetler ile ilişkili, bölünebilir bir niteliği bulunmadığından, dava konusu markanın kötü niyetli olarak tescil başvurusuna konu edilmesi olgusu, davaya konu markanın tescil edildiği tüm emtiaları kapsar. (U.Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.953) Yargıtay ...Hukuk Dairesi'nin 02....2015 tarih 2015/4426 E 2015/11337 K ve 26....2012 tarih 2011/12763 E 2012/19119 K sayılı kararları da aynı yöndedir. Belirtilen gerekçelerle dava konusu marka başvurusu kötü niyetli olarak tescil başvurusuna konu edildiğinden tescili kapsamındaki tüm emtialar bakımından hükümsüz kılınmalıdır.
Yukarıda izah edilen nedenlerle; davanın kabulü ile; ... sayılı markanın kapsamında yer alan tüm hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükmün ilanı isteminin reddine, hükmün ilanı istemi tek başına bağımsız asli bir istem olmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; ... sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, hükmün ilanı isteminin REDDİNE,
2-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği karar kesinleştiğinde bir örneğinin re'sen TÜRKPATENT'e gönderilmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 14,90 TL'nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Hükmün ilanı istemi tek başına asli ve bağımsız bir istem niteliğinde olmadığından, bu istemin reddi nedeniyle davalı lehine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yapılan 95,20 TL harç, 1.542,75 TL posta, tebligat masrafı ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.637,95 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 29,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/04/2021

UYAP Entegrasyonu