Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/139 Esas
KARAR NO : 2021/8

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 15/06/2020
KARAR TARİHİ : 06/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/02/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 15/06/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın gerek yayıncılık gerekse de eğitim öğretim hizmetlerinde “...” markasını kullandığını ve bu markanın ilgili sektörde İzmir’den Iğdır’a kadar 120’yi aşan kurumla sektörde tanınmış bir marka olduğunu, davalı tarafından “her ... bir marka” ibareli ... nolu markaya, müvekkilinin önceki tarihli markalarına benzer olduğu yönünde yaptıkları itirazın TÜRKPATENT tarafından reddedildiğini, dava konusu “her ... bir marka” ibaresinin müvekkilinin tanınmış markası olan “...” ibaresini birebir içerdiğini ve davalının hem bu ibareyi hem de “bir” ibaresini aynı marka içerisinde kullanmasının markalar arasında karıştırılma ihtimali yarattığını, müvekkili şirkete ait “... ... dershaneleri”, “bire bir eğitim ...”, “... eğitim hizmetleri”, “başarmak için bire bir”, “... eğitim yayınları” markalarının varlığı nedeniyle dava konusu markanın müvekkili şirket markalarının seri markası olarak algılanacağını, davalının, 41. sınıfta başka bir ibare seçme şansı olmasına rağmen, müvekkili şirketin tanınmış ve ayırt edici hale gelmiş “...” ve “bir” ibarelerini seçmesinin kabul edilemez olduğunu, dava konusu markanın reddine ilişkin Kurum kararının, Kurum nezdinde ... nolu “her ... 1 marka” ibareli marka başvurusuna yapılan itiraz neticesinde markalar arasında benzerlik olduğu yönünde verilen YİDK kararı ile çeliştiğini, dava konusu YİDK kararında başvuru konusu markanın slogan marka olması nedeniyle markalar arasında benzerlik olmadığının belirtildiğini, ancak slogan markaların da müvekkili markalarının seri markası olarak algılanmasının mümkün olduğunu, müvekkili şirketin ... nolu “Başarmak İçin Bire Bir” ibareli slogan markasının bulunduğunu ve bu markanın içinde de “bir” ibaresinin geçtiğini, davalının daha önce Kurum tarafından reddedilen bir markanın neredeyse birebir aynısını tekrar tescil ettirmek için başvurmasının davalının kötüniyetli olduğunun açık bir göstergesi olduğunu iddia ederek; ... YİDK kararının iptali ve ... sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı ... vekili 23/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu marka başvurusunun koyu lacivert zemin üzerine beyaz renkte standart bir yazı karakteri ile dört kelimeden oluştuğunu ve herhangi bir şekle ve karaktere daha fazla vurgu yapılmadığını, markalar arasında fonetik, okunuş, ses, genel izlenim ile bıraktığı intiba bakımından benzerlik ve ayniyet bulunmadığını, ... sayılı marka başvurusunun reddi ile başvuruya ilişkin 2019-M-3933 sayılı YİDK kararının iş bu davada davacı lehine değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, bahse konu kararda incelenen “her ... 1 marka” ibaresinde “...” ve “marka” kelimelerinin farklı bir renk kullanılarak yazılmış olması nedeniyle bağımsız olarak kullanılmalarının mümkün olduğunu, bu nedenle davacının “...” ibaresinden oluşan markaları ile iltibasa yol açacak düzeyde benzer olduğu görüşüne varıldığını, bir markanın tanınmış marka gerekçe gösterilerek yapılan itiraz üzerine reddedilmesinin ön koşulunun başvurusu yapılan marka ile tanınmışlığı iddia edilen itiraz gerekçesi markanın aynı ve benzer olması gerektiğini, itiraz gerekçesi markanın tanınmış olmasının markaların benzer olmaması nedeniyle yerinde olmadığını, davacının kötüniyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, her somut olayın kendi içerisinde değerlendirilmesi gerektiği ve başvurudan farklı olan başvurular için verilmiş olan kararların iş bu başvuru için emsal karar teşkil etmesinin mümkün olmadığını, dava konusu YİDK kararının hukuka uygun olduğunu savunarak; işbu davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... 02/07/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru konusu markanın lacivert zemin üzerine her kelimenin aynı font ve renk ile uygulandığı bir slogan markası olduğunu, davacı tarafın markalarının asli unsurunun “... EĞİTİM KURUMLARI” olduğunu ve “bir” ibaresini kimsenin tekelinde bulundurmasının mümkün olmadığını, “...” ibaresinin başvuru konusu “HER ... BİR MARKA” kompozisyonu içerisinde absorbe edildiğini ve genel görünüm itibariyle davacı tarafın markalarından farklılaştığını, dava konusu markanın davacı markalarından farklılaşması nedeniyle markalar arasında iltibas bulunmadığını, iltibasın belirlenmesinde önceki markanın ayırım gücünün belirlenmesi gerektiğini ve ... ibaresinin eşsiz, benzersiz, orijinal bir kelime olmadığını, davacı tarafın dosyaya sunduğu kararların emsal teşkil etmeyeceğini savunarak; işbu davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait ... nolu "HER ... BİR MARKA" ibareli marka başvurusu ile davacıya ait "..." ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı ...'ın “HER ... BİR MARKA” ibaresini 41. sınıfta bulunan "Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri."nin tescili amacıyla 26.06.2019 tarihinde gerçekleştirdiği ... sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.09.2019 tarih ve 333 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 01.11.2019 tarihinde ... sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı'nca incelenmesi sonucunda 6769 SMK'nın 6 ncı maddesi hükmünce marka tescil başvurusunun reddedilmesine karar verildiği, bu karara karşı davalı şahıs tarafından 21.03.2020 tarihinde karara itirazda bulunulduğu, davacı tarafından bu itiraza karşı 08.05.2020 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, yapılan itirazı değerlendiren ... Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun ... sayılı YİDK kararı ile itirazın kabulüne ve başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılmasına karar verdiği, bu kararın davacı ... vekiline 27.05.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği .... sayılı markalar müddet olduğundan marka karşılaştırmasına ilişkin değerlendirmede iş bu markalar dikkate alınmamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu ... sayılı marka kapsamındaki "Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri." ile davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamındaki 41. Sınıfta yer alan hizmetlerin aynı/ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğu görülmektedir. Bilirkişi raporunda koyu yazı fontu ile renklendirilen mal ve hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer oldukları tespit edilmiştir.
Dava konusu ... sayılı marka incelendiğinde; koyu bir zemin üzerine beyaz büyük harflerle yazılmış “HER ... BİR MARKA” ibarelerinden oluşan bir kelime markası olduğu tespit edilmiştir.
Davacıya ait gerek itiraza gerekse de iş bu davaya gerekçe gösterdiği tüm markalarının ise “...” ve “...” ibarelerinden ve bu ibarelerin esas unsur olarak kullanıldığı kelime ve şekil markalarından oluştuğu görülmektedir. "...", "..." ve "..." ibareli markaların beyaz bir zemin üzerine siyah ve yeşil büyük ve küçük harflerle yazılmış "..." ibaresinden ve "... AKADEMİ", "... gelişim serisi", "...", "... ÇOCUK", "... başarmak için birebir", "... KURS", "... OKUL", "... EĞİTİM KURUMLARI", "... DERSHANESİ", "... ... ... Eğitim Yayınları"vb gibi bu ibarelere eklenmiş diğer ibarelerden oluşan kelime markaları; "... ... eğitim yayınları başarmak için bire bir", "... ... dershanesi yayınları", "... ... dershanesi başarmak için bire bir", "... ... hazırlık", "... ... temel lise", "... ... çocuk akademisi", "Şekil+... ... gelişim okulları", "Şekil+ ... ... bgm ... ... gelişim merkezi" vb ibarelerin ise "..." ve "..." ibareleri üzerinde ve yanında farklı renklerde kullanılmış "..." şeklinin ve altında görece küçük punto ile yazılmış "eğitim yayınları" "başarmak için birebir", "dershanesi yayınları", "temel lise", "çocuk akademisi", "hazırlık" ve "dershanesi", "başarmak için bire bir" ibarelerinin yer aldığı, siyah, kırmızı, sarı ve yeşil renklerden oluşan kelime şekil markaları olduğu görülmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davaya konu markanın tescil başvurusuna konu edildiği 41.sınıftaki hizmetlerin yılda birkaç kez, bazen nadiren alınan, daha çok araştırma yapılarak piyasadaki alternatiflerin incelenerek karşılaştırılmasını gerektiren hizmetler olması dolayısıyla marketten ürün alacak olan bir kimseden daha fazla dikkat düzeyine sahip bilinçli tüketici kitlesine hitap ettiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 25/05/2016 tarih, 2015/10945 E., 2016/5739 K. sayılı ilamında da 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğunun kabul edildiği, davalı markasının slogan markası olduğu, "HER ... BİR MARKA" olarak bir bütün halinde ilgili tüketici kitlesi nezdinde imajının oluştuğu, markayı oluşturan kelimelerin bir diğerine göre ön planda olmadığı, karşılaştırılan markalar arasında "BİR" ve "..." ibarelerinden kaynaklı müştereklik bulunsa da, dava konusu markada bu ibarelerin markanın bütününü oluşturan unsurlardan ikisi olduğu ve tek başlarına marka içinde bağımsızlıklarını korumadıkları, slogan marka başvurusu nedeniyle iltibas değerlendirmesine ilişkin olarak Avrupa Birliği Genel Mahkemesi vermiş olduğu bir kararında; "...." ibareli marka ile itiraza mesnet markayı oluşturan "..." ibareli marka arasında benzerlik bulunmadığı, slogan markası içerisinde yer alan "..." kelimesinin tek başına ayırt ediciliğinin bulunmadığı, diğer kelime unsurları ile birlikte bir bütün olarak algılandığı, slogan içerisinde yer alan ancak slogan içinde ayrıca ayırt ediciliği bulunmayan bu kelime nedeniyle iltibas tehlikesinin oluşmayacağının kabul edildiği (Case:T-808/16, 30.06.2018, curia.europa.eu), somut olayda da benzer bir durumun gerçekleştiği, dava konusu "HER ... BİR MARKA" slogan markası içinde yer alan "BİR" ve "..." ibarelerinin tek başlarına ilgili tüketici kesimi nezdinde ayrı ve bağımsız ayırt edici niteliklerinin bulunmadığı, bu hale göre daha önce davacıya ait itiraza mesnet markaları gören, bu markalı hizmetlerden yararlanan dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, davaya konu "HER ... BİR MARKA" ibareli markayı 41.sınıfta yer alan hizmetler üzerinde gördüğünde, markayı oluşturan "BİR" ve "..." ibarelerini markanın bütününden ayrıştırarak davacı markaları ile irtibat kurmayacağı, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde bu markanın davacı markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmeyeceği tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davaya gerekçe markaların tanınmış olduğu yönünde reklam, yazılı ve görsel basın haberleri, anket çalışmaları, promosyon çalışmaları, yıllık ajans raporları ve faturalar gibi davacı markalarının toplumdaki tanınmışlık düzeyini belgeleyici nitelikteki bilgi ve belgeler sunulmadığı görülmüştür. Davacının davaya gerekçe markalarının tanınmış olduğu yönündeki iddiasını ispat edemediği, dolayısıyla davacı markalarının tanınmış olduğu yönünde dosyada yeterli delil bulunmadığından ve taraf markaları da benzer bulunmadığından dava konusu markanın davacının markalarından istifade edebileceği, onun ayırt edici karakterine zarar verebileceği veya itibarını lekeleyebileceği yönündeki davacı iddiasına ilişkin istemler yerinde bulunmamıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davalı şahsın daha önceki marka başvurusunun davacının itirazı üzerine TÜRKPATENT nezdinde reddedilmesinin tek başına eldeki dava bakımından davalı şahsın kötüniyetli olduğunu göstermeyeceği, her bir marka başvurusunda, başvuruda bulunan kimsenin kötüniyetli olup olmadığı hususunun her somut olayın özelliğine göre ayrıca değerlendirilmesinin gerektiği, nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin 05.02.2020 tarih 2019/2137 E 2020/962 K sayılı kararında; daha önce benzer ibareli marka başvurusu yapılmasının tek başına sonraki tarihli kötüniyetli marka başvurusu olarak değerlendirilemeyecek olduğunun belirtildiği, eldeki dava konusu markanın davacı markaları ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadığı, bunun haricinde davalı şahsın dürüst ticari uygulamalara ve markanın temel işlevlerine aykırı olarak eldeki dava konusu marka başvurusunda bulunduğuna ilişkin nesnel delil veya emarelerin bulunmadığı, bu hale göre mevcut delil durumuna göre davalı şahsın kötüniyetli olarak marka tescil başvurusunda bulunduğu söylenemeyeceğinden kötüniyet iddiasına ilişkin istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı ... kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ...'e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 161,50 TL posta, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 1.678,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı ...'ın yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/01/2021

Katip ...
E imza

Hakim ...
E imza

UYAP Entegrasyonu