Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/112 Esas
KARAR NO : 2021/86

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 29/04/2020
KARAR TARİHİ : 17/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 29/04/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının ... kod numaralı “...” ibareli marka başvurusu ile davalı firmanın “...”lı markaları arasında, işaretlerin rengi, fontu, yazı stili ve diğer ayırıcı işaretleri dikkate alındığında hiçbir benzerliğin bulunmadığını, somut olayda bir karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için markaların birbirleriyle aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer olması gerektiğini, markalarda geçen kelimeler arasında birkaç harfin ortak olmasının markaların benzer olarak nitelendirilmesi için yeterli olmadığını, davacının markasını 05. Sınıfa giren, çocuk sahibi olmak isteyen bireylerin kullanımına yönelik olarak kadın ve erkekler için ayrı ayrı üretilen folik asit mahiyetindeki takviye edici gıda mahiyetli tıbbi ürünlerde kullanmayı hedeflediğini, zaten davacının ilaç ve medikal ürünlerin üretimini ve satışını yapan bir şirket olduğunu, dava konusu markanın hedeflediği ortalama tüketici kitlesinin bilgi ve dikkat düzeyinin yüksek olduğunu, bu ürünlerin, uzmanlar tarafından çocuk sahibi olmak isteyen tüketicilere reçete ile satıldığını, davalının ise inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalının redde mesnet markalarını 05. Sınıfa giren emtialarda kullanmadığını, bu sebeplerle taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin olmadığını iddia ederek; TÜRKPATENT YİDK’nın 20.03.2020 tarihli ve ... sayılı kararının iptalini ve ... sayılı markanın tescilini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 15/05/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarında geçen “...” ve “...” ibareleri arasında yüksek seviyede bir benzerlik olduğunu, bu durumun ortalama dikkat sahibi tüketici kitlesi üzerinde aynı ticari kaynaktan geliyor oldukları algısını oluşturacağını, yani somut olayda karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, davacının huzurdaki dava ile markasının tesciline karar verilmesini talep edemeyeceğini, zira markaları tescil etme hususunda yetkinin TÜRKPATENT’te olduğunu beyan ederek; davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı ...Ş. vekili 01/07/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının da bünyesinde bulunduğu ... Holding’in, farklı alanlarda faaliyet gösteren, kamuoyunda bilinen, ulusal ve uluslararası alanda tanınırlığı yüksek bir holding olduğunu, taraf markalarının, markalarda geçen “...” ve “...” ibarelerinden dolayı, görsel, işitsel ve genel görünüm itibariyle benzer markalar olduğunu, davacının “...” markalı ürünlerinin sınırlı sayıda ve bilinçli tüketicilere hitap ettiği iddiasının doğru olmadığını, zira davacının bu markayı taşıyan ürünlerine internet ortamında bile herkesin rahatlıkla ulaşabileceğini, zira söz konusu ürünlerin satışının “Takviye Edici Gıdaların İthalatı, Üretimi, İşlenmesi ve Piyasaya Arzına İlişkin Yönetmelik” kapsamında yapıldığını, davalının geniş faaliyet alanı içerisinde, “HERDEM” isimli proje dahilinde sağlık ve gıda takviyesi mahiyetinde çalışmaların olabileceğini, bu yüzden davacının dava konusu markasının tescili halinde taraf markaları arasında iltibas oluşabileceğini beyan ederek; davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği ... sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait ... sayılı "...+Şekil" ibareli marka başvurusu ile redde mesnet alınan "..." ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 26.06.2019 tarihinde "...+Şekil" ibareli ... sayılı başvuru ile 05. Sınıftaki "Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve fertiliteye destek tıbbi amaçlı gıda takviyeleri." malları için tescil talebinde bulunduğu, başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.07.2019 tarih ve 328 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davalı şirket tarafından 12.09.2019 tarihinde SMK m.6/1 hükmü kapsamında .... sayılı markalar redde mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davacı tarafından 24.10.2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, kullanmama def'i ileri sürülmediği, Markalar Dairesi Başkanlığı'nın 19.11.2019 tarihli kararı ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 18 inci maddesine dayanılarak yapılan itirazın kabulüne karar verilerek marka başvurusunun reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının 30.12.2019 tarihinde itirazda bulunduğu, davalı şirketin 06.02.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 20.03.2020 tarih ve ... sayılı kararı ile itirazın ve başvurunun reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 27.03.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin ve Hukuk Genel Kurulu' nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 20.03.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Marka işlem dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı tutulmuştur.
Marka işlem dosyasında davalı şirketin yayına itirazı üzerine davacı tarafın ileri sürdüğü karşı görüş dilekçesinde itiraza mesnet markaların kullanılmadığına ilişkin def'i ileri sürülmemiştir. Kaldı ki bu def'i ileri sürülmüş olsaydı bile redde mesnet markaların tescil tarihleri ile dava konusu marka başvurusu tarihi arasında 5 yıldan daha az süre bulunduğundan itiraza mesnet markalar kullanmama def'i engeline takılan markalar değildir. Bu nedenle redde mesnet markaların tescilli oldukları emtialar bakımından fiili kullanımı aranmaksızın SMK m.6/1 hükmü uyarınca dava konusu marka başvurusu ile yapılacak ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesinde dikkate alınmalarında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere, davacının markasını tescil ettirmek istediği "Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler" emtiaları redde mesnet markalar kapsamındaki "Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler" emtialar ile aynı ve aynı tür emtialardır.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında bulunan "fertiliteye destek tıbbi amaçlı gıda takviyeleri" emtiaları da, aslında taraf markalarının kapsamında ortak olarak yer alan “tıbbi amaçlı kullanıma uygun diyetetik madde” ve dahi "gıda (besin) takviyesi" ile aynı tür bir emtiadır; bunlardan tek farkı, hangi amaçla kullanılacak olduğunun vurgulanmış olmasıdır. Söz konusu gıda takviyesi, "doğurganlığı" yükseltmeye destek amacıyla kullanılacaktır. Dolayısıyla bu emtia ile, taraf markalarında ortak olarak geçen tıbbi amaçlı kullanıma uygun "diyetetik madde" ve dahi "gıda (besin) takviyesi" emtiasının farklılığı yoktur. Taraf markaları aynı/aynı tür emtialarda kullanılacak olduğundan, bu markalar açısından emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği, ilave bir inceleme/değerlendirme yapılmaksızın, doğrudan, söylenebilecektir. Zira; bu emtialar benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır, dağıtım kanalları/satışa sunuldukları yerler aynıdır, birbirleri yerine ikame imkânları ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri vardır.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan "Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve fertiliteye destek tıbbi amaçlı gıda takviyeleri." malları için tescil edilmek istenmektedir. Her ne kadar 05. Sınıfa giren emtialardan “ilaçlar” açısından, tüketici kitlesinin, yüksek derecede bilinçli/dikkatli/özenli bir kitle olduğu hususu sabit olsa da, somut olayımızdaki gibi, “diyetetik maddeler, gıda (besin) takviyeleri”nin hedef kitlesini aynı bilinçli/dikkatli/özenli tüketiciler olarak almak mümkün değildir. Zira; bu tür ürünlerin, reçeteli kullanımları zorunlu değildir ve bu ürünler sadece eczanelerde satılmaz, aksine, günümüzde, internet üzerinden dahi satın alınabilmektedir. Bununla beraber, ortalama ve nihai tüketici göz önünde bulundurulduğunda, ilaçların/gıda takviyelerinin reçetesiz olarak ve internette satıldıkları durumlarda dahi, ilacı/gıda takviyesini alacak kişilerin bilgilenmiş tüketici oldukları ve özellikle dikkatli davrandıkları, hatta bu tür “doğurganlığa destek tıbbi amaçlı gıda takviyesi” alırken bir doktorun ya da eczacının desteği/önerisi ile harekete geçtiği de varsayılabilir, zira alacakları besin takviyesi, onların sağlıklarını etkileyecektir. Bu yüzden de; somut olaya konu emtiaların, hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından, makul ölçüde zaman ayrılarak ve az da olsa bir ön araştırma ve inceleme aşamasından geçerek, özetle seçici olarak alındığı ve bu yüzden de hitap ettiği ortalama tüketicinin yeterli ölçüde bilinçli/dikkatli/özenli/farkındalığa sahip alıcılar olduğu değerlendirilmiştir.
Dava konusu ... sayılı marka başvurusu; renk, şekil ve kelime unsurlarından müteşekkil karma bir markadır. Markada büyük puntolarla ve mavi tonlarındaki harflerle yazılmış “...” ibaresinin ilk iki harfinin üzerine, bir “kalp” şekli oluşturacak biçimde iki “basit çizgiden oluşmuş insan” figürü konuşlandırılmıştır. Markada yer alan bu şekil figürü, markanın genel görünümü itibariyle arka planda kalmıyor ise de, markada büyük puntolarla yazılmış “...” ibaresi, ilk anda göze çarpmakta ve algılanmakta olduğundan, davacının markasında ayırt edici niteliği ön planda vurgulanmış olan işaretin, yani esas unsurun “...” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir.
İtiraza mesnet markalardan bir tanesi, renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır ve bu markada, siyah renkli düz yazı karakterinde ve büyük harflerle yazılmış “...” ibaresinin markanın tek unsuru ve bu nedenle de tek başına esas unsuru olduğu tartışmasızdır. Davalının redde mesnet diğer markasında ise, davacının markasında olduğu gibi, renk, şekil ve kelime unsurları bir arada kullanılmıştır; bu karma markanın üst kısmında hilal ve iki yarım daire şekli, alt kısmında ayırt edici niteliği bulunmayan “holding” ibaresi ve en orta kısımda da, diğer işaretlerden ziyade büyük puntolarla, kırmızı renkli küçük harflerle yazılmış “...” ibaresi konuşlandırılmıştır. Davalının bu markasında da, diğer unsurlardan daha büyük puntolarla yazılmış ve ortaya yerleştirilmiş, diğer unsurlara nazaran ayırt edici niteliği en yüksek olan “...” kelimesinin, markanın esas unsuru olduğu, bu kelimenin ön planda yer alıyor olmasının markanın genel görünümü itibariyle de baskın unsuru olmasını sağlandığı değerlendirilmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer oldukları, redde mesnet markaların esas unsurunu "..." ibaresinin oluşturduğu, bu ibarenin bilinen bir anlamının olmadığı, dolayısıyla tescilli olduğu emtiaları nitelemediği veya çağrıştırmadığı, dolayısıyla başlangıçtaki somut ayırt edici etkisinin güçlü olduğu, dava konusu markanın esas unsurunun "..." ibaresi olduğu, davacının dava dosyasına sunduğu delillerden de anlaşıldığı üzere, davacının dava konusu edilen markasını taşıyan “... Men” ürününün etken maddelerinin “...” olduğu, yani; “...” ibaresinin bu gıda takviyesi ürünlerinin etken maddesi değil, markası olduğu, dolayısıyla “...” ibaresinin jenerik/tanımlayıcı/tasviri bir ibare olmadığı, "..." ibaresi içinde redde mesnet "..." ibaresinin birebir bulunduğu, dava konusu marka başvurusunda sadece "L" harfinin fazlalık olarak bulunduğu, taraf markalarında esas unsur konumunda bulunan “...” ve “...” ibareleri arasındaki harf benzerliği ve markalarda geçen diğer unsurlardan daha ön planda/baskın unsur olarak konuşlandırılmış olmaları, yani markaların birbirlerine görsel ve fonetik açılardan yakın benzer, anlamsal açıdan da bir anlamı olmaması itibariyle benzer olması, bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davalının “...”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının “...”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalinin doğduğu, buna ilaveten; taraf markaları kapsamına giren emtiaların birebir örtüştüğü, yani somut olayda emtia ayniyeti/aynı türlüğü şartının da gerçekleştiği, bu durumda da, halkın söz konusu mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini doğurduğu, bu durumun halkı yanıltabileceği, her ne kadar davaya konu emtiaların hedef kitlesi, yeterli ölçüde bilinçli/dikkatli/özenli/farkındalığa sahip alıcılar/tüketiciler olsa da, bu tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünebilecekleri, davacının markasının, davalının markalarının tescilli olduğu emtialar açısından davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL'nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 156,00 TL posta, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.672,60 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı ...Ş. tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ...Ş.'ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı şirket vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/02/2021

Katip ...
E imza

Hakim ...
E imza

UYAP Entegrasyonu