Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 5. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/191 Esas
KARAR NO : 2021/182

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARŞI DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 15/10/2019
KARŞI DAVA TARİHİ : 03/12/2019
KARAR TARİHİ : 26/05/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/06/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan), karşı dava olarak; Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı-Karşı Davalı ... vekili 15/10/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2011/47467 sayılı markanın sahibi olduğu gibi yine ...-bilisim.com alan adının 05.06.2006, ....com alan adının 31.03.2011, ....net alan adının 10.12.2018, xn—..alan adının 15.11.2010 tarihinden bu yana hak sahibi olduğunu ve yine müvekkili tarafından bu alan adı ve markanın kullanıldığını, karşı tarafın ise www...com.tr alan adı üzerinden faaliyet gösterdiğini, bu alan adının müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu markasıyla iltibas yarattığını, ilgili alan adının müvekkili markaları ile benzer olduğunu, davalının bu anlamda bir hakkının veya menfaatinin mevcut olmadığını, karşı tarafın müvekkilinin tanınırlığından yararlanmak amacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren bir firma kurduğunu, müvekkilinin uzun yıllar emek harcayarak bugüne getirdiği markasına ilişkin bu üstün hakkının korunması gerektiğini, ilgili alan adının sicilden terkinine karar verilmesi gerektiğini, davalının aynı zamanda kötü niyetli olduğunu iddia ederek; ....com.tr alan adı üzerinden yayın yapılmasının yasaklanmasına, internet sitesinin kapatılmasına, iptal edilmesine, marka hakkına tecavüzün durdurulmasına, karşı taraf kullanımlarının sonlandırılmasına, alan adının müvekkili üzerine devredilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP - KARŞI DAVA:
Davalı-Karşı Davacı ... YAZILIM VE DONANIM SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. vekili 03/12/2019 havale tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2006 yılından bu yana ... esas unsurlu unvanı/işletme adını ve www...com.tr alan adını markasal olarak yazılım geliştirme, web sayfası tasarımı, yazılımı, hosting, alan adı tescili, bilgisayar ve oem satışı vb. faaliyetlerde kullandığını, davacı yanın markasını SMK m. 29/2 uyarınca kullandığını ispatlaması gerektiğini, bu anlamda 09 ve 42. sınıfta davacının markasını kullandığını kanıtlaması gerektiğini, davacı tarafa ait olan, tecavüz iddialarına mesnet gösterilen web siteleri ile markasının emtia sınıflarında kullanımını ispatlanması gerektiğini, müvekkili şirketin kullanımlarının, davacı markasına tecavüz teşkil etmediğini, müvekkilinin www...com.tr alan adını uzun yıllar önce tescil ettirdiğini, dolayısıyla müvekkili kullanımlarının meşru bir nedene dayandığını, geçmişten kullandığı tecilsiz markası ve işletme unvanının bulunduğunu, müvekkili şirketin “...” markasını 2006 yılından beri kullandığını, müvekkili şirket kurucusu olan ...’ın “... system Technologies” unvanını kullanarak 05.01.2006 tarihinde Türkiye Yem Sanayicileri birliği ile web sayfası teknik destek ve bilgisayar bakım sözleşmesi yaptığını, o tarihten bu yana “...” unvanını markasal olarak kullandığını, daha sonra 23.10.2008 tarihinde yine ... firması ile sözleşme imzaladığını ve ...@....com.tr alan adını da ticari faaliyetlerinde kullandığını, müvekkili şirketin kurucusunun 2006 – 2008 yılları arasında çeşitli ticari faaliyetlerde bulunduktan sonra faaliyetlerini 2012 yılına dek devam ettirdiğini ve 23.10.2012 tarih ve 8180 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yer aldığı şekliyle ... Yazılım ve Donanım San. Ve Tic. Ltd. Şti. üzerinden faaliyetlerinin devam ettirdiğini, müvekkilinin dava konusu alan adını davacının marka tescilinden önce kullandığını ve halen de bu hakkının devam ettiğini, davacı tarafın markasının 27.09.2013 tarihinde tescil edildiğini, halbuki müvekkili şirketin kurucusunun 2006 yılından beri ... ibaresini kesintisiz bir şekilde kullandığını, ayrıca davacı tarafa ait markanın ayırt edici vasfının son derece zayıf olduğunu, dolayısıyla geniş bir korumadan yararlanamayacağını, “...” kelimesinin, information ibaresinin kısaltması olduğunu, marka özelliği taşımadığını, taraf markaları arasında mal ve hizmet benzerliği bulunmadığını, davacının web sayfalarında, davacı markası kapsamında yer almayan faaliyetlerin gerçekleştirildiğini, örneğin www...com alan adında davacının marka tescil kapsamında yer almayan e-ticaret ile web tabanlı tasarım ve yazılım konularında hizmet verildiğini, bu nedenle davacının kapsamındaki hizmetler ile gerçekleştirdiği faaliyetler birbirinden farklı olduklarından tecavüz iddialarına da itibar edilmemesi gerektiğini, davacı tarafın sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığını, müvekkilinin 2006 yılında başladığı faaliyetlerinde kullandığı www...com.tr alan adını daha sonra 23.10.2012 tarihinde ticaret unvanı kurulduktan sonra da devam ettiğini, müvekkilinin kurucusu ...’ın ....com.tr alan adlı web sitesinin 2006 yılından beri kullandığının web archieve kayıtlarında da anlaşılabileceğini, geçen 13 yıllık sürede müvekkilinin bu ibareyi kesintisiz olarak kullandığını, bu zamana kadar davacı yanın sessiz kaldığını, dava konusu markanın ayırt edici niteliği bulunmadığından anılan markanın 5/1-a, b, c ve d maddeleri uyarınca hükümsüzlüğünün gerektiğini, bu ibarenin “bilgi, bilişim, haber” anlamlarına gelen “information” kelimesinin kısaltması olduğunu ve günümüzde bilgisayar, yazılım, teknoloji, iletişim ve haberleşme sektöründe faaliyet gösteren teşebbüslerin sağladığı hizmetin doğrudan adını içerdiğini iddia ederek; asıl davanın reddi ile 2011/47467 sayılı markanın hükümsüzlüğü talepli karşı davanın kabulünü talep etmiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP:
Davacı-Karşı Davalı ... vekili 16/01/2020 tarihli replik ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafça 2006 yılından beri ... esas unsurlu işletme adını kullandığına dair beyanların gerçeği yansıtmadığını, ispata muhtaç olduğunu, müvekkili tarafından tescilli markasının 9. ve 42. sınıfta kullanıldığını, bu hususun ticari defter kayıtları ve dosyada toplanacak delillerle ispat edileceğini, davalı tarafın gerçek hak sahibi olduğuna dair iddialarının ispata muhtaç soyut iddialar olduğunu, cevap dilekçesinde yer alan ibareler ve yargı kararlarının da dava konusu uyuşmazlık ile ilgisi bulunmadığını, karşı tarafça alınan internet alan adının müvekkili markası ile aynı veya iltibasa mahal verecek şekilde benzer olduğunu, karşı tarafın müvekkili tarafından kullanılan alan adı ve marka üzerinde herhangi bir hakkı veya haklı menfaati olmadığını, "..." markasının müvekkili tarafından kullanıldığı bilinmesine rağmen karşı tarafça internet alan adı kötü niyetli olarak tescil ettirildiğini ve kullanıldığını, karşı taraf ... Yazılım ve Donanım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ise müvekkili ile aynı ticari alanda faaliyet gösterdiğini ve yine “....com.tr” alan adını kendi adına tescil ettirerek işlem yapmaya başladığının tespit edildiğini, davalının açıkça müvekkilinin oluşturduğu markadan faydalanarak haksız menfaat elde etmeye çalıştığını iddia ederek; davanın kabulü ile karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TAM ISLAH:
Davacı-karşı davalı ... vekili 10/12/2020 havale tarihli tam ıslah dilekçesinde özetle; 2011/47467 sayılı "..." markasının 27.09.2013 tarihinde müvekkili adına tescil edildiğini, ayrıca "...-bilisim.com" alan adının 05.06.2006, "....com" alan adının 30.03.2011, "....net" alan adının 10.12.2018, "..." alan adının da 05.11.2010 tarihinde müvekkili adına tescil edildiğini, o tarihlerden bu yana müvekkili tarafından hem alan adları hem de markanın kullanıldığını, ancak müvekkilinin iş bu markayı 2003 yılından beri kullanmakta ve ticari faaliyetine bu unvanla devam ettiğini, müvekkilinin 2003 yılından beri bu alanda faaliyet gösterdiği ve markayı kullandığına dair sözleşmeler, faturalar ve cari hesap dökümlerinin mahkemeye muhabere kanalı ile gönderileceğini, davalı tarafın alan adının gerçek hak sahibi olduğu olduğu iddiasının mümkün olmadığını, müvekkilinin daha sonra "......tr" ve "....biz.tr" alan adlarını da adına tescil ettirdiğini, davalı tarafın müvekkili ile aynı ticari alanda faaliyet gösterdiği ve yine "....com.tr" alan adını kendi adına tescil ettirerek işlem yapmaya başladığının tespit edildiğini, davalının karşı dava ve cevap dilekçelerinde ek olarak sunduğu bir kısım faturalar, sözleşmeler ve evrakın güncel kullanımları ya da müvekkilinin 2003 yılından beri yarattığı "..." markasındaki kullanımını üstün hak sahibi niteliği sağlayavak özelliğe sahip olmadığını, zaten sunulan en eski kayıt da 2008 yılına ait olup müvekkilinin kullanımından yaklaşık 5 yıl sonraya ait olduğunu, ayrıca bu belgelerin her zaman tek taraflı olarak düzenlenecek belgeler olup, ticari defterler incelenmediği sürece gerçekten ticari faaliyette bulunup bulunulmadığı veya gerçek bir kullanım olup olmadığının da ortaya çıkmayacağını, davalı bu markayı kullanmış olsaydı zaten internet sitesine bakıldığında hala yapım aşamasında görülmeyeceğini belirterek; müvekkili tarafından 2003 yılından beri ticari unvan olarak da tescil edilip kullanılan "..." markasının haksız ve hukuka aykırı olarak davalı tarafından "....com.tr" alan adı olarak tescil ettirilmesine ilişkin itiraz ve kötü niyet ile tescil sebebiyle buna bağlı kullanımların ortadan kaldırılması, alan adının tahsis ve kullanımı ile tecavüzün durdurulması, davalının müvekkilinin tescilli markaları ve ticaret unvanına vaki tecavüzünün tespitini, durdurulmasını, davalının ticaret unvanındaki ... ibaresinin terkinini, davalının ... ibaresini, marka, unvan, alan adı, sosyal ağ adı ve benzeri tüm şekillerde kullanımının men-i ile davaya konu alan adı üzerinden yayın yapılmasının yasaklanmasını, internet sitesinin kapatılmasını, iptal edilmesini, marka haklarına tecavüzün durdurulmasını ve karşı tarafın kullanımının sonlandırılmasını ve söz konusu alan adının müvekkili üzerine devredilmesini talep etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili tam ıslah dilekçesine karşı ibraz ettiği 08/01/2021 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; Davacı tarafça mahkemeye fiziken veya UYAP üzerinden herhangi bir delil sunulmadığını, replik dilekçesinde de delil ibraz etmediklerini, ön inceleme duruşmasından sonra verilen iki haftalık kesin süre içinde de davacı tarafından delil ibrazında bulunulmadığını, son olarak; davacı taraf tahkikatın son duruşmasında hakimin davacı tarafa ıslah için bir haftalık kesin süre vermesinin ardından ıslahla birlikte yeni delil sunduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde söz ettiği delilleri birden fazla ihtara rağmen mahkemeye sunmamasının kendi kusurundan kaynaklandığını, müvekkil lehine gelen bilirkişi raporundan sonra davacı tarafın yargılamayı uzatmak saikiyle 600 sayfa delili mahkemeye ibraz ettiğini, ancak sunulan bu delillerin iddialarını ispatlar nitelikte bulunmadığını, davacı tarafın ıslah ile ileri sürdüğü delillerin markası kapsamındaki 42.sınıf hizmetler bakımından kullanımı ispatlamaktan uzak olduğunu, ilgili faturaların içeriği incelendiğinde; flash disk, led televizyon, monitör, ekran kartları, tv kartları gibi bilgisayar donanımına dair birtakım ürünlerin satışına ait faturalar olduğunun fark edileceği, ıslah ile ileri sürülen delillerin davacı markasının 9.sınıfta faaliyet gösterdiğini ispatladığını, davacı tarafın 42.sınıfta hizmet verdiğine dair sunabildiği en eski delilin 2016 tarihli hizmet alım sözleşmesi olduğunu, dolayısıyla davacı tarafın 42.sınıfa dair 2016 yılına dayanan delilinin davanın gidişatını değiştirmediğini, nitekim, müvekkili şirketin 42.sınıfta 2006 yılından beri kesintisiz ve yoğun olarak kullandığı işaretten kaynaklı olarak üstün hak sahibi olduğunun mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirtildiğini, davacı tarafın markasını SMK m.29/2 hükmü uyarınca tescilli olduğu emtialar bakımından ciddi surette kullandığını ispat külfeti altında olduğunu, davacı tarafça ilgili marka ve alan adlarının 42.sınıf yönünden kullanıldığı ispatlanamadığı takdirde davacı tarafça ileri sürülen tüm iddialarının reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin kullanımının marka hakkına tecavüz teşkil etmediğini, müvekkilinin "www...cm.tr" isimli web sitesini uzun yıllar önce kendi adına tescil ettirerek, söz konusu alan adının gerçek hak sahibi olduğunu, davacıya ait mesnet "..." markasının SMK m.5/1-a, b, c, d ve e maddeleri uyarınca marka olarak tescil edilmemesi gereken bir işaret olduğunu, davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığını belirterek; davacı-karşı davalının ıslah dilekçesinin dikkate alınmamasını, davacı-karşı davalının açtığı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava; marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, alan adının terkini ve devri, ticaret unvanından "..." ibaresinin terkini istemlerine ilişkindir.
Karşı dava; 2011/47467 sayılı markanın mutlak tescil engeli barındırdığı iddiası ile açılan markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
ASIL DAVA; Davalının, davacıya ait marka hakkının ihlali ve alan adları ile iltibas oluşturan eylemlerinin bulunup bulunmadığı, davalının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacının markasını kullanma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, sessiz kalma yolu ile hak kaybının meydana gelip gelmediği, bunlara bağlı olarak marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, davalıya ait ticaret unvanından "..." ibaresinin terkini, davalıya ait alan adının yasaklanması, kapatılması, terkini ve davacıya devrinin gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu,
KARŞI DAVA; Karşı davalıya ait 2011/47467 sayılı "..." ibareli markanın 6769 sayılı SMK m.5 bağlamında mutlak tescil engeli barındırıp barındırmadığı, buna bağlı olarak hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edildi.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, davacı-karşı davalı tarafın tam ıslah dilekçesi nedeniyle tam ıslah nedeniyle dilekçe teati aşaması yeniden tamamlanmış, tam ıslah dilekçesi ile birlikte ileri sürülen iddialar ve ibraz edilen deliller mahkememizce re'sen değerlendirilmiş, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik'in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
I-Asıl Dava Bakımından:
Davacı-karşı davalıya ait 2011/47467 sayılı "Şekil+..." ibareli markanın "9.SINIF: Otomatik satış makineleri, bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazlarda kullanılan elektronik elemanlar. 42.SINIF:Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri. Bilgisayar hizmetleri. Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri. Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri." mal ve hizmetleri bakımından 06.06.2011 tarihinde tescil başvurusuna konu edildiği ve 27.09.2013 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.
BTK kayıtlarında "www...com.tr" alan adı 30.05.2018 tarihinde yaratılmış görünmektedir. Ancak aşağıda bilahare açıklanacağı üzere, anılan alan adının daha evvelki tarihlerden beri kullanımda olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı-karşı davacı şirket ticaret sicil kuruluş gazetesi örneği (23.10.2012 tarih ve 8180 sayılı) incelendiğinde; adı geçen şirketin 2012 yılı Ekim ayında kurulduğu, tek kurucu ortağının davalı-karşı davacı beyanlarında da belirtildiği üzere ... olduğu görülmektedir. Bu anlamda ...’ın bu tarihten önce şahıs işletmesi olarak ticari faaliyetlerini sürdürdüğü, 2012 yılı Ekim ayı itibari ile ise kendisinin tek ortak olduğu bir limited şirket tüzel kişiliğini meydana getirmek suretiyle ticari faaliyetlerini sürdürdüğü görülmüştür.
Davalı-karşı davacı tarafın “... System Web Technologies Center ...” unvanı ile en eskisi 2008 yılına ait olduğu görülen (sunulan bazı faturalardaki tarihler okunamamaktadır), üzerinde büyük harflerle, markasal nitelik arz edecek şekilde ve diğer unsurlardan daha ön planda olacak şekilde “... SYSTEM” yazan, "www...com.tr" alan adı bilgileri taşıyan ve genel olarak “web sitesi tasarım, web hosting, web sitesi bakım onarım, medya takip yazılım hizmeti” gibi hizmetleri sunduğu, bunun dışında çeşitli bilgisayar bileşenlerinin satışlarını da gerçekleştirdiğini gösterir 2007 – 2017 yılları arasına ait çok sayıda fatura örneğini (sunulan faturalar 2012 yılı öncesinde şahıs şirketi, 2012 yılı sonrasında ise davalı-karşı davacı şirket adına kesilmiştir), 2019 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesini, ... Firması ile ... SİSTEM ... arasında imzalanmış 2011 yılına ait “e-posta sunucusu hizmet alımı sözleşmesi”, yine aynı firma ile imzalandığı görülen 2008, 2009, 2012 tarihli benzer içerikli sözleşmelerin, 05.01.2006 tarihli ... ... ile Türkiye Yem Sanayicileri birliği arasında imzalanmış “web sayfası teknik destek ve bilgisayar bakım sözleşmesi” örneğinin, www...com.tr alan adına dair 1 adet 17.06.2007 tarihli web archieve kaydının dosyaya sunulduğu görülmüştür. Bilirkişi inceleme tarihinde, heyetin yapmış olduğu araştırmada, 17.06.2007 tarihli arşiv kaydına erişilememiş, ona en yakın olarak 30.07.2007 tarihli arşiv kaydı örneğine görsel olarak bilirkişi raporunda yer verilmiştir. Belirtilen açıklamalara göre; öncelikle davalı-karşı davacı şirket kurucusu ... tarafından öncelikle şahıs işletmesi olarak, akabinde de şirket olarak, davalı-karşı davacı tarafın ibraz ettiği delillere ve bilirkişi heyetinin dava konusu alan adı içeriğinde yaptığı incelemeye göre; davalı-karşı davacının “... – ... SYSTEM” şeklinde markasal kullanımlar gerçekleştirdiği tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetinin yaptığı incelemeye göre; davacı – karşı davalı web sitelerinin her birinin, "www...com" alan adına sahip web sayfasına yönlendirildiği tespit edilmiştir. "...-bilisim.com" alan adı 06.05.2006 tarihinde, "....com" alan adı 31.03.2011 tarihinde, "....net" alan adı 09.12.2018 tarihinde, "xn-infobiliim-19b.com" alan adı 05.11.2010 tarihinde oluşturulmuştur.
Davacı-karşı davalı tarafın marka hakkı ihlali iddiasının dinlenebilmesi için, davalı-karşı davacı tarafın, marka tescil başvuru tarihinden önceki döneme ilişkin, bu marka ile aynı ya da benzer işareti markasal olarak kullanmamış olması, markanın sağladığı inhisari yetkilerin başlangıç tarihi olarak, öncelik-sonralık ilişkisi çerçevesinde, mesnet marka tescil başvuru tarihinden sonra marka hakkı ihlali oluşturan eylemlerde bulunması gerekmektedir. Başka bir deyişle; tescilli bir markayı, tescilden önce kullanan ve bu markanın tescilsiz kullanımına bağlı olarak üstün hak elde eden kimsenin, tescilden sonra da kullanımı, sonradan başkası tarafından tescil ettirilen markaya tecavüz oluşturmamaktadır(Çolak, Uğur (2018) Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, s.654). Dolayısıyla; sonraki tarihli marka tescil başvurusundan önce, o markanın aynısı ya da benzerini, aynı ya da benzer mal ve hizmetler üzerinden tescilsiz olarak kullanarak, bu işaret üzerinde belli bir bilinirlik sağlayan kimseye karşı, daha sonra tescilli marka mesnet gösterilerek açılan marka hakkı ihlali iddiaları dinlenemez. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin 21.11.2006 tarih 2005/8931 E 2006/12058 K, 23.02.2009 tarih 2007/12960 E 2009/1979 K ve 27.02.2014 tarih 2013/13243 E 2014/3679 K sayılı kararları da aynı yaklaşımı benimsemiş, yukarıda ifade edilen durumlarda marka hakkı ihlali iddialarını bertaraf eden bir nev'i hukuka uygunluk sebebi bulunduğunu kabul etmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı-karşı davacı şirketin, öncelikle şirket kurucusu namıyla şahıs işletmesi olarak, daha sonra şirket namıyla "www...com.tr" ibareli alan adını en eskisi 2008 yılına ait faturalar üzerinde markasal fonksiyon icra edecek şekilde kullanarak bu ibareye tescilsiz kullanımdan kaynaklı belli düzeyde bilinirlik sağladığı, bu ibareyi şahıs işletmesi olarak kullanmasını müteakip, daha sonda alan adı olarak şirket namına tahsisini sağlayarak kullanımına devam ettiği; sonuç olarak "www...com.tr" alan adının ilk kullanılmaya başladığı 2008 yılında, davacı-karşı davalıya ait 2011/47467 sayılı marka başvurusunun bulunmadığı, marka başvurusunun sonraki tarihli 2011 yılında yapıldığı, bu nedenle davalı-karşı davacı tarafın marka tescil başvuru tarihinden önceki tarihli "www...com.tr" ibareli kullanımları bulunduğu anlaşıldığından, marka tescil başvurusundan sonrasına sirayet eden bu alan adı kullanımlarının davacı-karşı davayı şirkete ait marka haklarını ihlâl etmediği, davalı-karşı davacı şirketin önceki tarihli kullanımlarının yukarıda izah edildiği şekli ile hukuka uygunluk sebebi oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı-karşı davacı şirketin ticari unvanında yer alan "..." ibaresinin ticaret unvanının ayırt edici esas unsurunu oluşturduğu, bu unsur ile davacı-karşı davalıya ait tescilli "Şekil+..." ibareli marka arasında benzerlik bulunsa da, davalı-karşı davacı şirketin ticaret unvanının 2012 yılında tescil edildiği, bu tarih ile dava tarihi arasında 7 yıla yakın süre bulunduğu, tescilin olumlu etkisi uyarınca, davacı-karşı davalının, içinde "..." ibaresini barındırır ticaret unvanının 2012 yılında tescil edilerek Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayınlandığını bilmediğini ileri süremeyeceği (Bkz; Mülga TTK m.38-39 / Mer'i TTK m.36), bu hale göre 2012 yılında tescil edilerek yayınlanan davalı-karşı davacı şirket ticaret unvanında "..." ibaresinin yer aldığını bilen ya da bilmesi gereken davacı-karşı davalının, yaklaşık 7 yıl boyunca sessiz kalarak davalı-karşı davacı şirketin ticari unvanını kullanmasına ses çıkarmadığı halde, bu süreden sonra eldeki davayı açarak tam ıslah dilekçesiyle ticaret unvanından "..." ibaresinin çıkartılması isteminde bulunması eylemi TMK m.2 hükmü uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğinden, ticaret unvanından "..." kelimesinin çıkartılması istemi bakımından somut olayda sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşulunun oluştuğu kanaatine varılmıştır. Nitekim; Yargıtay HGK, 26.02.2020, E:2017/11-27 K:2020/225 ve Yargıtay HGK, 09.12.2020, E:2020/11-532 K:2020/1011 sayılı kararları da aynı yöndedir.
Davacı-karşı davalı vekilinin tam ıslah dilekçesi sonrası ibraz ettiği 11/12/2020 havale tarihli delil evrakı incelendiğinde; davacı-karşı davalının dava dışı kimselerden satın aldığı emtialara ilişkin faturalar, davacı-karşı davalının dava dışı kimselerden satın aldığı emtialara ilişkin işletme defteri döküm gider tabloları, davacı-karşı davalının dava dışı kimselere hitaben tanzim ettiği faturalar, davacı-karşı davalının dava dışı kimselere sattığı emtialara ilişkin işletme defteri döküm gelir tabloları, muhtelif banka hesap bildirim cetvelleri, hesap özetleri bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı-karşı davalının dava dışı üçüncü kişilere sattığı emtialara ilişkin faturaların en eski tarihlisinin 2003 yılına ait olduğu, bu tarihli faturalarda; "Şekil+..." ibaresinin markasal olarak kullanıldığı, bu markasal kullanımın yer aldığı faturalarda davacı-karşı davalının bilgisayar ve bilgisayarla ilişkili donanım parçalarının satışını yaptığı anlaşılmıştır. Davacı-karşı davalı taraf her ne kadar "Şekil+..." ibaresini ilk olarak 2003 yılında bilgisayar ve bilgisayarla ilişkili donanım parçalarının satışı hizmetleri üzerinde tescilsiz olarak kullanarak, bu işaret üzerinde gerçek hak sahipliği elde etse de, davalı-karşı davacı tarafın davaya konu alan adını “web sitesi tasarım, web hosting, web sitesi bakım onarım, medya takip yazılım hizmeti” üzerinde önce şahıs şirketi, sonra da şirket olarak 2008 yılından dava tarihine kadar olan kullanımına sessiz kaldığı, sektörel olarak birbirine yakın, birbiri ile ilişkili alanlarda faaliyet gösteren ve ticaret yapıp basiretli olması gereken tarafların birbirlerinin markasal kullanımlarından habersiz olmalarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, hatta dava konusu alan adının internet bağlantısı bulunan her yerden ulaşılabilir olduğu, bu bağlamda davalı-karşı şirkete ait alan adının 10 yılı aşkın süredir bulunduğu ve içerik paylaşımı yapıldığını bilen ya da bilmesi gereken davacı-karşı davalının, bu zaman aralığında sessiz kaldıktan sonra, eldeki dava ile birlikte "..." ibaresi üzerinde gerçek hak sahipliği bulunduğunu iddia ederek, davalı-karşı davacı tarafın alan adı kullanımlarına karşı çıkması TMK m.2 hükmünde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle davacı-karşı davalı taraf her ne kadar "Şekil+..." ibaresi üzerinde bilgisayar ve bilgisayarla ilişkili donanım parçalarının satışı hizmetleri üzerinde gerçek hak sahibi olsa da, davalı-karşı davacı tarafın 10 yılı aşkın süreli alan adı kullanımına sessiz kaldığından, gerçek hak sahipliği iddiasından kaynaklı olarak davalı-karşı davacın alan adı kullanımını engelleyemeyeceği kanaatine varılmıştır. Aynı husus davacı-karşı davalının önceki tarihli alan adından kaynaklı istemleri bakımından da söylenebilecektir. Zira, davacı-karşı davalının her ne kadar önceki tarihli daha önce oluşturulmuş alan adları bulunsa da, davalı-karşı davacının 10 yılı aşkın alan adı kullanımlarına sessiz kaldığı anlaşıldığından, sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşulunun mesnet alan adları bakımından da oluştuğu söylenebilecektir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; asıl dava bakımından tam ıslah dilekçesi ile ileri sürülen istemlerin yerinde olmadığı, davalı-karşı davacının alan adı kullanımı ve ticari unvanında "..." ibaresine yer vermesi eylemlerinin, davacı-karşı davalıya ait mesnet sınai hakların ihlaline sebebiyet vermediği anlaşıldığından, asıl davanın reddine karar verilmiştir.
II-Karşı Dava Bakımından:
Davacı-karşı davalıya ait 2011/47467 sayılı "Şekil+..." ibareli markanın "9.SINIF: Otomatik satış makineleri, bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazlarda kullanılan elektronik elemanlar. 42.SINIF:Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri. Bilgisayar hizmetleri. Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri. Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri." mal ve hizmetleri bakımından 06.06.2011 tarihinde tescil başvurusuna konu edildiği ve 27.09.2013 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.
Marka; şekil, renk ve kelime unsurundan oluşan karma marka niteliğini haizdir. Markada yer alan "..." ibaresi ön planda olup, bu ibarenin arka planında yer alan şekil unsurunun da markanın genel görünümüne, kelime unsuru kadar olmasa da, asgari düzeyde ayırt edicilik katan orijinal bir unsur olduğu kanaatine varılmıştır. "..." kelimesi anlamı ülkemizde de yaygın olarak bilinen İngilizce bir terim olup, "Bilgi" anlamına gelmektedir.
Dava konusu marka başvurusunun bir bütün halinde; belirli, koruma konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayacak nitelikte ve sicilde gösterilebilir olduğu, bu nedenle soyut ayırt edici niteliği haiz olduğu, davaya konu 9 ve 42.sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin; elektronik makineler ve bunların bileşenleri ile profesyoneller tarafından yerine getirilen bilimsel ve sanatsal inceleme, araştırma hizmetlerine ilişkin olduğu, "Bilgi" anlamına gelen "..." ibaresinin tek başına kimsenin tekeline verilemeyecek, tasviri bir ifade olduğu kabul edilse bile, dava konusu markanın tek başına "..." ibaresinden oluşmadığı, bu ibarenin yanında davaya konu mal ve hizmetleri doğrudan tanımlamayan ve asgari düzeyde ayırt ediciliği bulunan şekil unsuru ile birlikte bir bütün oluşturduğu, markayı oluşturan bu genel görünümün davaya konu mal ve hizmetleri hemen ve ilk bakışta tanımlamadığı, bu mal ve hizmetlerin karakteristik özelliklerinden birini hemen akla getirmediği, markada yer alan "..." ibaresinin tasviri fonksiyonundan kaynaklı olarak, bir bütün halinde markanın zayıf karakterli marka olması ile markanın somut ayırt edici niteliği haiz olmadığı hususunun, farklı hukuki kavramlar oldukları, bir marka, içinde taşıdığı tasviri unsurlar ile birlikte bir bütün halinde zayıf karakterli marka olarak addedebilirse de, bu, o markanın somut ayırt edici niteliği haiz olmadığını göstermeyeceği, markanın tescil edilebilirliği ile koruma kapsamının gücü farklı kavramlar olup, somut ayırt edici olup marka olabilme ehliyeti taşıyan işaretlerin, ayırt etme güçlerinin düşük olması nedeni ile zayıf karakterli marka olabilecekleri, ancak bu durum zayıf markanın koruma kapsamının tayinininde önem taşıyan bir husus olup, marka olarak ayırt etme gücü yeterince yüksek olmayan bir işareti kendisine seçen kimsenin, seçmiş olduğu markayı oluşturan işarette küçük ölçekte olsa da ayırt edici birtakım değişiklikler ile birlikte oluşturulan başka kimselere ait markaların kullanımına rıza göstermiş sayılacağı, eldeki davada da davacı-karşı davalının seçmiş olduğu marka başvurusunu oluşturan işaretin, ayırt etme gücü düşük, ancak tescil edilmek istendiği ürün ve hizmetlerin ortalama tüketicisi nezdinde marka algısı oluşturan ve dolayısıyla somut ayırt etme gücünü haiz bir işaret olduğu, “Vasıf belirten ibare” ile “zayıf marka” olgusunun birbirinden farklı kavramlar olduğu, zayıf markaların vasıf belirtmediği, ancak koruma kapsamlarının sınırlı olduğu hususunun öğretide de savunulduğu (Bozgeyik, Hayri (2016) 'Vasıf Belirten İbarelerin Marka Olarak Tescili' TFM, C:1, S:1, s.95), buna göre; bir bütün halinde dava konusu "Şekil+..." ibaresinin davaya konu mal ve hizmetler bakımından zayıf karakterli, ancak asgari düzeyde somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, yine bu markanın bir bütün halinde davaya konu mal ve hizmetleri doğrudan tanımlamadığı, tasviri niteliğinin bulunmadığı, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya davaya konu mal ve hizmetlerin bulunduğu sektör mensuplarını ayırt etmeye yarayan bir işaret olmadığı, davaya konu mal ve hizmetlerin doğası gereği ortaya çıkan, şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan ya da mala asli değerini veren şekli veya başka bir özelliğini münhasıran içeren bir işaret olmadığı, SMK m.5'te düzenlenen sair mutlak tescil engellerini içinde barındırmadığı, bu nedenle SMK m.25 hükmü uyarınca mutlak tescil engeli barındırdığı iddiası ile hükümsüz kılınması gereken bir işaret olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle karşı davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2- Karşı davanın REDDİNE,
3-Asıl davada; alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından tam ıslah ile alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Karşı davada; alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL karar ve ilam harcının davalı-karşı davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
5-Asıl davada; davalı-karşı davacı vekili kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine,
6-Karşı davada; davacı-karşı davalı vekili kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
7-Davacı-karşı davalı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma, 6,40 TL vekalet harcı, 44,40 TL peşin harç, 54,40 TL ıslah harcı, 1.145,50 TL dosya kapağı, posta masrafı ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.295,10 TL yargılama giderinin davacı-karşı davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı-karşı davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma, 44,40 TL karşı dava, 14,90 TL vekalet harcı, 920,51 TL bilirkişi ücreti ve posta masrafı olmak üzere toplam 1.023,81 TL yargılama giderinin davalı-karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re'sen iadesine,
Dair, davacı- karşı davalı vekili ve davalı karşı davacı vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/05/2021

UYAP Entegrasyonu