Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ANKARA 2. FIKRI VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESI

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/327 Esas - 2021/298
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2020/327
Karar No : 2021/298

Hakim : ....
Katip :...

Davacı : ....
...
Vekili : Av...
....
Davalılar : 1-....
....
Vekili : Av...
...
2-....
....
Vekili : Av....
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 26/10/2020
Karar Tarihi : 16/09/2021
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 17/09/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; davalının 2019/65360 sayısı ile gerçekleştirdiği “... ...” ibareli ve 41. Sınıf hizmetleri kapsayan başvurusuna karşı önceki tarihli 2008/33588, 2009/18232, 2009/18235, 2010/31482, 2014/08860, 2014/108592, 2014/108601, 2014/17229, 2015/43724, 2015/43279, 2016/56650, 2016/53090, 2016/53091, 2016/103882 ve 2018/80553 numaralı markalara dayalı olarak itirazda bulunduklarını, anılan markaların esas unsurunun “...” ibaresi olduğunu, müvekkilinin “...” ibaresine ayırt edici nitelik kazandırdığı ve bu ibare üzerinde kazanılmış hakka sahip olduğu, “...” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı ve alan adı olduğunu, 21.08.2020 tarihli ... sayılı kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin ... Eğitim Yayımcılık ve Turizm Hizmetleri A.Ş.’nin kurucusu... ...’ın ... Merkezi A.Ş. tarafından kurulmuş olan “... ... ...” isimli ticari işletmeyi Beşiktaş ... Noterliği’nin 29.07.1997 tarih ve 12124 yevmiye numaralı sözleşmesi ile ... A.Ş.’den devir aldığını, bugün Türkiye genelinde müvekkiline ait 140 adet “... ...” bulunduğunu, 28.08.1998 tarihinden beri “www.fenbilimleri.com” alan adının sahibinin müvekkili olduğunu, "..." ibaresinin 1997 yılından beri büyük emekler harcanarak yoğun ve yaygın kullanım ve tanıtım çalışmaları sonucu, eğitim ve öğretim hizmetleri ve ürünleri bakımından tanınmış marka haline geldiğini, müvekkilinin bu 1997 yılında dershanecilik hizmeti sunumuyla faaliyetlerine başladığını, daha sonra Anaokulu, İlkokul, Ortaokul, Anadolu Lisesi, Fen Lisesi ve Kurs olarak devam ettiğini, eğitim ve öğretim hizmeti sektöründe yer alanlar ve yararlanıcılar tarafından, ... ibaresi görüldüğünde ve duyulduğunda, bunun müvekkillerine ait eğitim ve öğretim hizmeti sunumunda kullanılan bir marka olduğunun bilinir hale geldiğini, ... ibareli tanıtım işareti kullanımının coğrafi olarak tüm Türkiye'ye yayılmış olduğunu, müvekkilinin bu ibarenin bir marka olarak algılanabilmesi için çok büyük yatırımlar yaptığını, kurum tarafından daha önceden verilen kararlarda “...” ibaresinin eskiye dayalı kullanım ile ayırt edicilik kazandığının kabul edildiğini, davalıya ait 2019/65360 numaralı başvurunun asıl ve ayırt edici unsurunun ... ibaresi olduğunu, markadaki “...” ibaresinin markaya hiçbir ayırt edicilik katmadığını, ancak bir şube algısı yaratacağını, ... .... Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/198 E. 2019/355 Karar sayılı dosyasında müvekkilinin tecavüz iddiasına dayalı açtığı davanın kabul edilmiş olduğunu, ilgili mahkemece de “...” ibaresinin, müvekkili markalarının esas unsuru olarak kabul edildiğini, somut olayda da “... ...” ibareli işaret ile müvekkilin “... ...”, “... ... ...”, “... ...” ibareli markalarının, 41. Sınıf hizmetler için karıştırılacak düzeyde benzer olduğunu, müvekkilinin tescilli ... EĞİTİM YAYIMCILIK VE TURİZM HİZ. A.Ş. isimli ticaret unvanının da asıl ve ayırt edici unsurunun ... olduğunu, başvurunun kötü niyetli olduğunu, davalı eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabete de sebebiyet verdiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin tanınmış "... “ ibaresini taşıyan markalarının itibarından haksız şekilde yararlanmak amacıyla 2019 yılının temmuz ayında tam 13 adet marka başvurusunda bulunduğunu, "şirinevler ...", "üsküdar ...", "ümraniye ...", "tuzla ...", "sarıyer ...", ... ...", "gaziosmanpaşa ...", beykoz ...", "bahçelievler ...", "başakşehir ...", ataşehir ...", "gebze ...", "kartal ...", "ünsal ..." şeklindeki bu markaların amacının tamamen müvekkiline ait şube izlenimi uyandırmak olduğunu, davalının haksız yararlanma peşinde olduğunu ifade ederek, YİDK kararının iptaline, ... sayılı ve "... ..." ibareli marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı... vekili cevaplarında özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahıs vekili cevaplarında özetle; müvekkilinin eğitim – öğretim alanında faaliyet göstermekte olduğunu, “...” ibaresinin genel anlam taşıyan bir ibare olduğunu, bu ibareyi markasında ayırt edici şekilde kullanan yüzlerce işletme bulunduğunu, çekişme konusu markaların ortak kullanıma açık ve ayırt edicilikten yoksun "..." ibaresi dışında ihtiva ettiği diğer unsurlar ve tertip tarzları bakımından herhangi bir benzerlik taşımadığını, “...” ibaresinin İlk ve orta öğretimde ders kitabı olarak kullanıma özgülenmiş genel anlam taşıyan bir ibare olduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği'nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının önceye dayalı kullanım ve kötü niyet itirazlarının yerinde olup olmadığı, davacının tanınmışlık iddialarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davalının 2019/65360 sayılı "... ..." ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu 2019/65360 sayılı "... ..." ibareli marka için davalı tarafından 10/07/2019 tarihinde 41.Sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davacının 2008/33588, 2009/18232, 2009/18235, 2010/31482, 2014/08860, 2014/108592, 2014/108601, 2014/17229, 2015/43274, 2015/43279, 2016/56650, 2016/53090, 2016/53091, 2016/103882, 2018/80553 sayı ve "..." ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, ...’nın 21/08/2020 tarih ve... sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen 2. bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Taraf markalarının 41. Sınıftaki hizmetleri birebir kapsadığı, markaların birebir aynı tüketici kitlesine hitap eden, aynı ihtiyaçlara yönelik, birbirleri ile rekabet içerisinde olan, birbirleri yerine ikame edilebilir, sunum ve dağıtım kanalları olduğu;
Taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan 41. Sınıf hizmetlerin eğitim – öğretim hizmetleri, yayıncılık hizmetleri, seminer, kongre vb organizasyonların hazırlanması hizmetleri, tercüme hizmetleri, film – televizyon yapım hizmetleri, fotoğrafçılık hizmetleri gibi nitelikli/profesyonel meslek grupları tarafından sunulan hizmetler oldukları, bu anlamda 41. sınıf hizmetlerin ilgili tüketici kitlelerinin dikkat ve bilinç düzeyinin de yüksek olacağı, zira bu hizmetlerin günlük tüketim rutininde yer alan hizmetler olmadıkları, tüketicilerin bu hizmetlerden yararlanırken çoğu zaman oldukça ciddi hizmet bedelleri ödedikleri gibi, verilen hizmetin niteliği itibariyle de doğurabileceği olası risklerin önüne geçmek için mutlak bir ön araştırma ile hareket ettiği, özellikle “eğitim ve öğretim hizmetlerinin” ilgili tüketici kitlesinde, tüketicinin ortalamanın çok daha üstü bir düzeyde dikkat ve özen seviyesine sahip tüketiciler oldukları, zira bu hizmet grubu anaokulundan üniversite öğretimine kadar olan eğitim süreci ve hatta farklı eğitim alanlarını da kapsamakta olup tüketicinin bu hizmetlerden yararlanırken okullara/işletmelere olan kayıtlarında, özellikle çocukları için bu hizmetten yararlanmak isterlerken sarf edeceği dikkat ve özen üst düzey olacağı, dolayısıyla bu hizmetten yararlanacak olan tüketici bu alanda çok araştıran algı düzeyi daha yüksek bir kitle olup, tercihlerini yönlendirmeden evvel seçecekleri okulun eğitim sistemi, okulda ders veren öğretmen kadrosu, okulun lokasyonu, üniversiteye öğrenci yerleştirmedeki başarısı gibi etkenler ön planda olup, velilerce ayrıca eğitim ve öğretim görmek için ödenecek olan ücretler, burs oranları vb pek çok kriteri araştırmak suretiyle hareket ederek dikkatlerini en üst düzeye çıkardığı, bu nedenle iltibas değerlendirmesinin makul düzeyde bilgili, dikkatli ve özenli nitelikteki bu kitle gözetilerek yapılması gerektiği, benzer bir değerlendirmenin, 41. Sınıftaki diğer alt gruplar bakımından da yapılması mümkün olacağı, ancak bu nitelikteki tüketicinin hiçbir koşulda işaretler arasında yanılgıya düşmeyeceği yorumunda bulunulması mümkün olmadığı gibi önceki ve sonraki markalar arasında bağlantı kurma, aralarındaki idari ilişkiyi sorgulama ve buna bağlı olarak markaları birbirleri ile eşleştirme ihtimallerinin daha yüksek dahi olabileceği;
Dava konusu marka başvurusunun “...” ve “...” şeklinde iki ayrı bölümden oluştuğu, markada hiçbir figüratif unsurun yer almadığı, “...” ibaresinin İstanbul’un en bilinen ilçelerinden biri olduğu, hatta bu bilinirliğinin il sınırları ötesinde de mevcut olduğu, dolayısıyla anılan ibarenin tüketici tarafından da öncelikli olarak bu anlamı ile algılanacak olduğu, “...” kavramının ise eğitim - öğretim alanında jenerik olarak kullanılan, “..., doğa bilimleri veya fennî bilimler; insanların maddesel çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği teknolojik bilgileri kapsayan akademik disiplinler grubuna denildiği, gözlem ve deneye dayanan çalışmalarla elde edilen sistematik bilgilerdir” şeklinde tanımlanmış, eğitim hayatında ilkokuldan itibaren öğrencilere okutulan fizik, kimya, biyoloji vs. derslerin genel olarak adı olduğu, markanın bu haliyle birbirine nazaran ön plana çıkartılmış herhangi bir unsurunun mevcut olmadığı ve bir bütün olarak algı yaratacağı;
Davacı yana ait önceki tarihli markalarında “... , ...İ ..., ..., ...” şeklinde ayırt ediciliği bulunan bir ibare, bu ibarenin yanı sıra “tik” işaretini içerir bir logo ve yine çeşitli bilim adamlarının görselleri ile oluşturulmuş bir logonun ayrıca “okul, ...” gibi jenerik kavramlar ile yine sektöre ilişkin sloganların kullanıldığı, ... .... , ... ..., ..., ... ..., ... ..., ... .... , ... ... Eğitim ciddi kurumların işidir markalarında ise “... İ” ibaresinin markaların doğrudan hakim sözcük unsuru olarak kullanıldığı, bu ibarenin yanında “dünyası, dershane, ..., merkezi” gibi jenerik ibarelerin yer aldığı, yine markalarda “tik” işareti içerir bir logo ve çeşitli bilim adamlarının görselleri ile oluşturulmuş bir başka logonun daha mevcut olduğu, davacıya ait markalarda “...” ibaresinin kavramsal niteliği itibariyle, ayırt ediciliği bulunan ek sözcük unsurlarının kullanıldığı markalarda, esas unsurun bu sözcükler olduğu, bulunmayan markalarda ise tüm unsurları ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmeleri gerektiği;
Bu bağlamda taraf markaları kıyaslandıklarında, ortak olarak “...” şeklindeki tamlamayı içerdikleri, bunun dışında her iki taraf markasında da birtakım ek sözcük ve figüratif unsurların yer aldığı, mevcut durumda tespiti gereken hususun, taraf markaları arasında “...” kavramının ortaklığından kaynaklı bir yanılgının, ilgili tüketiciler nezdinde oluşup oluşmayacağıdır; davacının “.... , .... ..., ..., ...” gibi ayırt edici unsurlar taşıyan markaları dikkate alınmayacağı, zira söz konusu markaların asli unsurları doğrudan bu ibareler olup markalardaki sair sözcük unsurlarının tamamı tali nitelikte kullanımlar olduğu;
Taraf markalarındaki ortak unsur olan “...” ibaresi, eğitim – öğretim alanın bir kolunu tanımlayan genel bir ifade olduğu, nasıl ki sosyal bilimleri, eğitim bilimleri, spor bilimleri, sağlık bilimleri, matematik bilimleri vb. şekillerde jenerik kullanımlar mevcut ise “...” de bu kapsamda kalan bir kulanım biçimi olduğu, dolayısıyla bu tür sektörel kavramlar ile oluşturulmuş, markasal algısı zayıf ve hatta kaynak gösterme yönünde bir algı oluşturma ihtimali dahi tartışılır ibarelerin tek başına kimsenin tekeline bırakılması normal şartlarda mümkün olmayacağı, hatta öyle ki doktrin ve uygulamada da kabul edildiği üzere bu tür ibareler üzerine kurulan markalarda, seri marka yaratımı yolu ile dahi bu algının önüne geçilmesi mümkün olmadığı gibi yoğun kullanım neticesinde markanın belli bir kaynak ile ilişkilendirilebilir bir noktaya gelmiş olması durumunda dahi, bu durum sonraki her bir başvurunun da aynı kaynakça oluşturulduğu yönünde bir algıya da sebebiyet vermeyecek, sonraki markada yapılacak ve asgari düzeyde ayırt edicilik sağlamaya elverişli eklentilerin, karıştırılma ihtimalinin önüne geçilmesi için yeterli görülmesi gerekeceği;
Dolayısıyla davacının, normal şartlarda, “...” ibaresini esas unsur olarak kullandığı bir kısım markaları ile anılan ibareyi tescil koruması altına aldığı görülmekte ise de bu ibarenin hususi olarak “eğitim – öğretim hizmetleri” açısından tanımlayıcı bir kavram olduğu noktasında bir tereddüt bulunmadığı;
Ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun ve fazla olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün, hizmetin ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil bir firmanın mal ve hizmetini gösterir bir işaret olduğu algılanması gerektiği, bir başka anlatımla, kullanım yoluyla ayırt edici hale geldiği savunmasının kabul edilerek, serbest kullanımdaki bir sözcüğün veya işaretin bir kimsenin tekeline verilebilmesi için başlangıçta ayırt edici olmayan, bir ürünün cinsi, çeşidi, ticarette herkesçe kullanılan bir ad veya işaret, bu anlamından uzaklaşmalı ve bunu kullanan firma ile özdeşleşmesi gerektiği, bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşarak ikinci bir anlam kazandığı;
Bu tür işaretler her ne kadar başlangıçta ayırt edici değillerse de sonradan yoğun kullanım ve tanıtım sonucunda artık bir firma ile özdeşleşir, cins, tür, nitelik bildirmek yerine bir firmanın mal ve hizmetini gösterir hale gelirse bunların marka olarak tescili mümkün olduğu;
Dosya kapsamından, davacının çok uzun yıllardır “... ...” adı altında aktif ve fiili olarak faaliyet göstererek, anılan ibarenin kavramsal karşılığından kaynaklı zayıflığı, fiili kullanıma dayalı olarak ibareye asgari düzeyde markasal bir ayırt edicilik sağlamak koşuluyla aşmayı başardığı, davacı markaları ile yazılı ve görsel basında çıktığı görülen tüm haberlerin “... ...”, “... ...”, “... MERKEZİ” gibi isimleri taşıdığı, sunulan bu mahiyetteki delillerin 2000’li yılların başına kadar uzandığı gibi haber içeriklerinin pek çoğunun ulusal yayın yapan basın organlarında mevcut olduğu, yine davacı tarafça sunulmuş marka araştırma raporlarında “...” ibaresinin, davacı ile anılan bir marka haline geldiğinin tespit edildiği, Milli Eğitim Bakanlığı, Özel Dershaneler Birliği gibi kurumlar ile yapılan yazışmaların tamamında davacı işletmesinin “... ...” olarak anıldığı, yine davacı tarafça sunulan muhtelif tarihli faturaların tamamında “...” ibaresinin markasal bir vasıf yüklenerek kullanıldığı ve ön plana çıkartıldığı, davacı yanın taraf olduğu pek çok uyuşmazlıkta davacı lehine verilmiş kararların mevcut olduğu, dosya içerisindeki delillerden söz gelimi 03.10.2009 tarihli www.akhisarhaber.com web sitesindeki delilden, davacının 87. Şubesini 2009 tarihinde açtığının görülebildiği, anılan tarih itibariyle dahi bu denli yaygın bir şubeleşmenin, tüketici nezdinde ciddi bir markasal algı oluşması için önem teşkil eden unsurlardan biri olduğu, yine davacının “... MERKEZİ” altında her sene çok sayıda sınav düzenlediği, bu sınavlara çok sayıda öğrencilerin katıldığı yorumunun rahatlıkla yapılabileceği, davacının “... DERSANESİ” adı altında çok sayıda ödül ve teşekkür belgesi sahibi olduğu, davalı kurum tarafından daha evvel verildiği görülen bir kısım YİDK kararlarında, “...” ibaresinin kullanımla ayırt edicilik kazandığı yönünde değerlendirmelerde bulunulduğu, dolayısıyla, “...” ibaresinin, eğitim öğretim hizmetleri açısından sahip olduğu kavramsal karşılık sabit olmakla birlikte, bu ibarenin bağımsız bir şekilde ticarileştirilerek kullanımının, anılan ibarenin davacıya ait bir marka olduğu yönünde tüketici nezdinde bir algı oluşumuna sebebiyet verdiği;
Bu çerçevede “...” ibaresinin sahip olduğu anlam nedeniyle, “eğitim – öğretim hizmetleri” açısından ayırt ediciliği son derece zayıf ve hatta bulunmayan bir ibare olduğunun kabulü halinde dahi davacının uzun yıllara sair yoğun ve aktif kullanımları ile anılan ibareyi ticari bir değer olarak tanıttığı ve bu sayede işarete “eğitim – öğretim hizmetleri” açısından asgari bir ayırt edicilik kazandırmayı başardığı, bu durumun ilgili tüketici grubu nezdinde “...” ibaresinin doğrudan bir markanın hakim unsuru olarak kullanıldığı durumlar açısından ayırt edici bir işaret olarak algı edinmesini sağladığı, başka bir ifadeyle davacının, bu şekilde jenerik bir ifadeyi ticarileştirip anılan ibareye markasal bir değer katmayı başardığı dosya kapsamındaki delillerden anlaşılabildiği, dolayısıyla davacı markalarının asli unsuru olan böylesi bir işaretin, sonraki bir marka içerisinde de aynı nitelikte, başka bir deyişle asli unsur niteliği gösterecek şekilde ve başkaca baskın bir ayırt edici unsur taşımayan kullanımlarının, davacının kullanımla elde ettiği ayırt ediciliğine zarar verme ihtimali olmasının yanı sıra, davacı yanın bu ibare ile yarattığı seri marka ailesine dahil yeni bir markanın yaratıldığı algısını da tüketicide oluşturabileceği;
Dava konusu markadaki “...” ibaresinin, markanın ön sesi olarak kullanımı, “...” ibaresinin coğrafi bir yer adını teşkil ediyor olması nedeniyle markanın bütününe hiçbir ayırt edicilik sağlamadığı, aksine dava konusu markanın bir bütün olarak “...” isimli işletmelerin “...” şubesi gibi bir algı oluşturmasına yol açtığı, yine dava konusu markada hiçbir görsel unsurun da bulunmadığı;
Pek tabi bu yöndeki bir tespit dahi davacı lehine, “...” ibaresinin tali nitelikte ve yalnızca verilen hizmetin/eğitim amacını/niteliğini belirtir mahiyetteki jenerik anlamını taşıyan dürüstçe kullanımlar açısından ise üstün bir hak sağlamayacak olup, davacının bu ibarenin ayırt ediciliği bulunan ek unsurlar ile birlikte gerçekleştirilen tali kullanımlarına katlanma yükümlülüğünün mevcudiyetini koruyacağı;
Bununla birlikte “...” ibaresinin, başvuru kapsamında yer alan sair hizmetler açısından, “eğitim – öğretim hizmetleri” alanında sahip olduğu anlam gibi ilişkilendirilebilir bir anlamının zaten mevcut olmayacağı, dolayısıyla sair hizmetler açısından bu ibarenin zaten doğrudan ayırt ediciliğinin mevcut olacağı;
Nihai olarak taraf markalarının, başvuru kapsamında yer alan 41. Sınıf hizmetlerin tamamı bakımından birebir aynı hizmetleri kapsadıkları, bu kuvvetli ilişkinin varlığı karşısında, karıştırılma ihtimalinden bahsedilmemesi için, karşılaştırılan işaretlerin birbirlerinden ciddi anlamda uzaklaşmış olmaları gerektiği, halbuki somut olayda dava konusu markayı oluşturan ibarelerin hiçbirinin bağımsız olarak güçlü bir ayırt ediciliğinin dahi bulunmadığı, davacı yanın “...” ibarelerinden oluşan markalarını, uzun yıllardır aktif ve yoğun bir şekilde kullandığı, bu kullanımların geniş tüketici kitlelerine eriştiği, yazılı ve görsel basında tanıtımlarının hep bu ve benzeri (... ..., ... ...vs) isimler altında yapıldığı, dolayısıyla anılan ibarenin yıllar içerisindeki kullanımlara bağlı olarak “eğitim – öğretim hizmetlerinde” davacı ile anılır bir anlam da edinmeyi başardığı, davacı markalarının kullanımla elde ettiği ayırt ediciliğin sağladığı asgari düzeydeki bu koruma gücü ile birlikte dava konusu markadaki “...” ibaresinin markaya ek bir ayırt edicilik sağlamamış olması göz önüne alındığında, tüketicinin, davacı yana ait markaları daha evvelden bildiği, duyduğu ya da deneyimlediği bir durumda, dava konusu markayı, davacı markalarının bir şubesinin adı gibi algılama ihtimali son derece yüksek olacak olup tüketicinin başkaca hiçbir ayırt edici unsur taşımayan dava konusu markayı davacı markalarının serisi, devamı, davacı yanın açtığı bir şube için yarattığı yeni markasının adı şeklinde algılayarak işaretlerin aynı iktisadi köke ait olduğu yanılgısına düşebileceği, kaldı ki “...” ibaresinin 41. Sınıftaki “eğitim – öğretim hizmetleri” dışında kalan hizmetler açısından ise zaten ayırt edici olduğu;
Dosya kapsamında sunulan davacı delillerinden, davacı yanın “...” ibaresini kullanım sonucunda ayırt edici hale getirdiğini göstermekle birlikte aynı zamanda “eğitim – öğretim hizmetleri” alanında belli bir bilinirlik, sektörel bir tanınırlık elde ettiğini de ortaya koyar mahiyette olup davacının çok uzun yıllara sair kullanımlar sonucunda, zayıf bir ibareye kazandırmayı başardığı anlam ve bilinirliğin, bu ibarenin üçüncü kişilerce de tali ve dürüstçe kullanım kapsamında kalmayan, asli unsur olarak kullanılmak istenilen marka başvurularında tesciline izin verilmesi halinde, yeniden zayıflayacağı ve markanın edindiği bu ayırt ediciliği yitirmesi sonucunu doğurabileceği, aynı zamanda şubeleşme kavramının oldukça yaygın olduğu “eğitim – öğretim hizmetleri” açısından, sektörel anlamda bilinen, kullanımla elde ettiği ayırt edicilik sayesinde belli bir konum elde etmiş bir markanın benzerinin kullanımına izin verilmesinin, bu markayı kullanan üçüncü kişinin, asıl markanın sahip olduğu bu konumdan haksız menfaat elde etmesi sonucunu da doğurabileceği, dolayısıyla davacının “eğitim – öğretim hizmetleri” açısından ayrıca bir korumadan yararlanması gerektiği;
Davacı yanın, davalının marka tescil başvurusunda bulunurken kötü niyetli olduğuna yönelik iddiasını destekler nitelikte marka işlem dosyası ve dava dosyası kapsamında somut bir bilgiye ya da delile rastlanılmadığı, salt benzerlik iddiaları ise kötü niyet değerlendirmesi açısından önem teşkil eden bir argüman olmadığı, keza davalı yanın bu ibareyi içerir çok sayıda marka başvurusunda bulunmuş olması da tek başına bir kötü niyet göstergesi olmayacağı, davacının kötü niyet iddialarını ipatlayamadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu 2019/65360 sayılı "... ..." ibareli marka başvurusu kapsamındaki 41. sınıf hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan hizmetler ile aynı tür olduğu, davacı yanın “...” markaların asli unsur olarak kullandığı markalar açısından, davacının eğitim ve öğretim hizmetlerinde yoğun ve uzun yıllara sair kullanım sonucu elde ettiği bilinirlik düzeyi ile birlikte ve dava konusu markadaki tek ek unsur olan “...” ibaresinin markanın bütününe farklı bir anlam katmaması, yalnızca bir şube algısı yaratır anlam yüklemesi nedeniyle, işaretlerin birbirleri ile karıştırılabilecek düzeyde benzerlik taşıdıkları, eğitim – öğretim hizmetleri dışında kalan hizmetler açısından, “...” ibaresinin zaten daha baştan ayırt ediciliği bulunması nedeniyle işaretler arasındaki benzerliğin yine karıştırılma ihtimalini doğuracağı, davacı markalarının kullanım sonucunda elde ettiği bilinirliğin mevcut olduğu eğitim öğretim hizmetleri alanında, yıllara sair bu yoğun kullanımlar sonucunda sektörel bir bilinirlik elde ettiği, bu nedenle dava konusu markanın tesciline izin verilmesi, davacının elde ettiği ayırt ediciliğe zarar verebileceği gibi davalı lehine de haksız bir menfaat temini sağlayabileceği, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, YİDK kararının yerinde olmadığı, YİDK kararının iptali ile hükümsüzlük ve sicilden terkin şartlarının oluştuğu anlaşıldığından, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K a b u l ü n e,
1-...'nın 21.08.2020 tarih... sayılı kararının tüm sınıflar yönünden iptaline,
2-Davaya konu markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine,
3-6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen...’e gönderilmesine,
4-Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubuyla, eksik kalan 4,90-TL harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 4.767,60.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen taraflara iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum taraf vekillerinin yüzlerine karşı, davalı şahıs vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi'ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16.09.2021

Kâtip Hâkim ....
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 116,60.-TL
Bilirkişi Ücreti : 4.500,00.-TL
P.P : 151,00.-TL
TOPLAM : 4.767,60.-TL

UYAP Entegrasyonu