Borçlunun 02.03.2016 tarihli şikayet dilekçesinin incelenmesinde; istemin bu hali ile İİK'nun 78/4. maddesine dayalı şikayet niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. İİK'nun 78. maddesinin 2. fıkrası gereğince, alacaklının haciz isteme hakkı, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir yıl geçmekle düşer. Aynı maddenin 4. fıkrası gereğince de bu durumda takip dosyası işlemden kaldırılır. Somut olayda, borçluya ödeme emrinin yukarıda anlatıldığı üzere 18.07.2012 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, alacaklı tarafından yasal sürede 27.11.2012 tarihinde haciz talep edildiği ve borçlu adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydına haciz şerhinin işlendiği görülmektedir. Bu durumda alacaklı tarafından süresinde haciz talep edilmiş olmakla, borçlunun İİK'nun 78/4. maddesine dayalı dosyanın işlemden kaldırılması gerektiğine yönelik talebi yerinde değildir....
Ancak borçlu takip dosyasından 06/06/2018 tarihinde dosyanın tamamının fotokopisini aldığından bu tarihte tebliğe muttali olmuş olup, 7 günlük süre içinde şikayet yapılmadığından İlk Derece Mahkemesince takibin usulüne aykırı kesinleştirildiğine yönelik şikayetin reddine dair kararı yerindedir. Davacı borçlunun taşınmaz üzerindeki haczin İİK 106. ve İİK 110. maddesine göre kaldırılması ve yeniden kıymet takdiri yapılmasına yönelik istinaf incelenmesinde ; Borçlunun, İİK'nın 106- 110 maddeleri gereğince taşınmazlarının üzerindeki haczin kaldırılması şikayeti hakkında İlk Derece Mahkemesince verilen karar kesin niteliktedir (Yargıtay 12. HD'nin 2018/16218- 2019/2701 E-K sayılı ilamı). Yine yeniden kıymet takdiri yapılmasına ilişkin şikayet de, icra müdürlüğünün satışa hazırlık işlemlerine ilişkin olup, anılan kararın istinaf kabiliyeti bulunmamaktadır....
Takip dosyasının incelenmesinde; şikayetçinin şikayet dilekçesinde usulsüz olduğunu belirttiği ödeme emri tebliğ işleminden sonra kendisine 19.02.2016 tarihinde taşınmaz haczine ilişkin 103 davet kağıdı tebliğ edildiği görülmektedir. Her ne kadar söz konusu tebliğ işlemi de Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi uyarınca usulsüz yapılmış ise de, 103 davetiyesine yönelik tebliğ işleminin usulsüz olduğuna dair bir iddia ve şikayet olmadığı anlaşıldığından, şikayetçinin en geç 19.02.2016 tarihinde takipten ve tebliğlerden haberdar olduğunun kabulü gerekir. Dolayısıyla şikayetçinin, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna dair 15.04.2016 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru 7 günlük sürede değildir....
İstinaf Sebepleri : Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya borçlularına yapılan tebligatın, tebligat kanunu hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, ödeme emirlerinin iptali gerektiğini, borçluya ödeme emri tebliğ edilip takip kesinleştirilmeden yapılan işlemlerin doğru olmadığını, ödeme emri tebliği ile borçlunun itiraz ve şikayet hakkını kullanabileceğini, bu hususun kamu düzenine ilişkin olup süresiz şikayete tabi olduğunu, ayrıca 7 günlük süreye tabi olduğu düşünülse dahi murise ya da mirasçılarına usulüne uygun olarak "ödeme emri" tebliğ edilmeden iş bu şikayet süresinin işlemeye başlamayacağını, borç muhtıralarının da yine müvekkili mirasçılara usulsüz olarak tebliğ edildiğini, müvekkillerinin usulsüz tebligatlardan, ödeme emirlerinden ve borcun sebebinden 17/08/2020 tarihinde haberdar olduklarını, usulsüz tebligatlara dayanarak dosya kapsamında konulan hacizler ve yapılan takip işlemlerinin yok hükmünde olduğunu, usulüne aykırı tebligatlar nedeniyle müvekkillerinin ıttıla...
Şikayet, ödeme emrinin borçluya usulsüz tebliğ edildiği iddiasına dayalı tebliğ tarihinin düzeltilmesi istemine ilişkindir. Ödeme emrinin borçlunun bilinen adresine tebliğe çıkarıldığı ve TK'nın 21/1. maddesine göre tebliğe çalışıldığı görülmektedir. TK'nın 21. maddesinin 1. fıkrasına göre tebligat yapılabilmesi için, muhatabın tebligat çıkarılan adreste ikamet etmekle birlikte, geçici olarak adreste bulunmadığının ve nedeninin, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin tespiti ile bu tespitin tebliğ evrakına yazılması ve tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir....
Borçlunun kendisine gönderilen ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürmesi İİK'nun 16. maddesi anlamında bir şikayet olup, aynı yasanın 16/l. maddesi gereğince bu şikayetin hakkındaki takibi öğrenme tarihinden itibaren yedi günlük süre içerisinde icra mahkemesine yapılması gerekir. Somut olayda, borçlu 01.12.2014 harç ve havale tarihli icra mahkemesine başvurusunda icra takibinden 21.11.2014 tarihinde haberdar olarak icra müdürlüğünde borca itiraz ettiğini, itirazının 28.11.2014 tarihinde reddedildiğini öğrendiğini bildirmiştir. Bu durumda borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurunun İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonra olduğu dikkate alınarak şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Yukarıda belirtilen Yargıtayın emsal kararına göre, ilk derece mahkemesince, hesap kat ihtarının usulsüz tebliğ edildiğine yönelik şikayetin incelenebilmesi için, öncelikle icra emrinin ve kıymet takdir raporunun usulsüz tebliğ edildiğine yönelik şikayet sebepleri incelenmelidir. Zira, icra emri veya kıymet takdir raporu usulünce tebliğ edilmiş ise, veya şikayetçinin usulsüz tebliğleri daha önceden öğrendiğine ilişkin takip dosyasında bilgi varsa hesap kat ihtarının usulsüz tebliğ edildiğine yönelik şikayet sebebi incelenemeyecektir. Bu nedenlerle, davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının HMK.nun 353- 1- a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesine, sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin Adana 5....
Somut olayda yargılama sonunda şikayetin kabulüne ilişkin karar şikayetçi vekili ile şikayet olununlardan ... vekiline 30.04.2015 tarihinde tefhim edilmiş ise de, gerekçeli karar daha sonra yazılmış ve gerek şikayetçi vekiline gerekse de şikayet olunanlardan ... Ltd. Şti. vekiline, .... vekiline, ... vekiline, .. vekiline, bürosunda yapılan tebliğ işleminin Tebligat Kanunu’nun 17 ile 20 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanması Hakkındaki Yönetmelik’in 26 ve 29. maddelerine göre usulsüz olduğu zira, tebliğ yapılacak avukatın geçici olarak başka yere gidip gitmediğinin tebligatı alan sekreteri tarafından belirtilmediği, başka yere gittiyse tebliğ memurunun muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığı hususunu tebliğ tutanağına yazmadığı görülmüştür. Tefhim edilen kısa kararda hükmün yasal unsurları tümüyle yer almamaktadır. Her nekadar şikayet olunanlardan ...Ltd....
Dava ve takip dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre; davacı şirket aleyhine başlatılan takipte düzenlenen ödeme emrinin davacının ticaret sicilinde kayıtlı adresine tebliğe çıkartıldığı, çıkarılan ilk tebligatın "adresin kapalı olması" sebebiyle bila tebliğ iade edildiği, bu durumda posta memurunun araştırma yapmasının gerekli olmadığı, bu tebligatın bila tebliğ iade gelmesi üzerine bu adresin ticaret sicil adresi olması sebebiyle bu defa ödeme emrinin TK'nun 35. maddesine göre tebliğe çıkartıldığı ve usulüne uygun tebliğ edildiği anlaşılmış olup, ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğuna dair şikayetin ilk derece mahkemesince reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır....
tebliğe ilişkin itirazın süresiz şikayete de tabi olmadığını belirterek davacı tarafın tüm talepleriyle birlikte işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....