Hukuk Dairesinin içtihatlarında da kabul edilmiş olup, borçlunun takip talebinde belirtilen bilinen adresi yerine doğrudan mernis adresine tebligat çıkartılmasının yasaya aykırı olduğu gibi, TK'nun 21/1.maddesine göre yapılan tebliğde bilgisi alınan Hacı Türk'ün 02/12/2021 tarihli kolluk tutanağında tebliğ adresinde görevli olarak çalıştığı, davacı borçlunun komşusu olmadığı da anlaşıldığından bu gerekçelerle tebliğ işleminin usulsüz olduğunun kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü yerinde değilse de sonuçta şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmış olup, davalı vekilinin talebi üzerine borçlunun mernis adresine ödeme emrinin tebliğe çıkartıldığı görülmekle şikayet konusu işlemin salt memur muamelesi niteliğinde olmadığı, alacaklı tarafın kusurundan kaynaklandığından aleyhine vekalet ücreti ve yargılama gideri hükmedilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş...
Somut olayda; davacının istinafa konu davada usulsüz tebliğ şikayetinin bulunmamasına, başka bir dosyada tebliğin usulsüz olduğu iddiasında bulunduğunu bildirmesine karşın, Mahkemece davacı talebinin dışında tebliğin usulüne uygun yapılıp yapılmadığının incelenmesi HMK'nın 26. maddesinde belirtilen taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu gibi, davacının usulsüz tebliğe ilişkin şikayeti mevcut olduğu halde şikayet sonucu verilen kararın kesinleşmesi beklenmeksizin davanın süre yönünden reddine karar verilmesi HMK'nın 166/1. maddesine aykırı ve isabetsizdir. O halde davacının aynı Mahkemede açtığı 2018/941 Esas sayılı dosyada usulsüz tebliğ şikayetinin reddine dair karar İstanbul BAM 20....
Mahkemece, usulsüz tebligat şikayetinin kabul edilerek Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, borçlunun tebliğe muttali olduğunu beyan ettiği 28.10.2015 tarihinin tebliğ tarihi olarak tespitine karar verilmiş olup, bu tarihe göre 30.10.2015 tarihinde (yani süresinde) ileri sürülen diğer itiraz ve şikayet nedenlerinin de incelenmesi gerekir. Bu hususlarda bir değerlendirme yapılmaması doğru değildir. Diğer taraftan, mahkemece, yargılamanın yapıldığı dosya ile birleştirilmesine karar verilen 2015/850 E. sayılı dosya ile şikayete konu edilmesi nedeniyle düzeltilen tebliğ tarihine göre takibin kesinleşmesinden önce yapılan işlemlerin iptaline ve konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, bu konudaki şikayetin reddi yerinde görülmemiştir. Öte yandan, birleşen dosyaya ilişkin taleplerle ilgili olarak kararda hiçbir gerekçeye yer verilmemesi de HMK'nun 297. maddesine aykırı bulunmuştur....
Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK'nun 05.06.1991 tarih, 1991/12-258 E.-1991/344 K. sayılı kararı). Öte yandan, usulsüz tebliğe ilişkin şikayetin, İİK.nun 16/1. maddesi uyarınca borçlunun tebligatın usulsüzlüğünden haberdar olduğu tarihten itibaren 7 günlük süre içerisinde icra mahkemesine bildirilmesi gerekir. Somut olayda, borçlu, usulsüz tebligatı 21.02.2014 tarihinde öğrendiğini ileri sürmüş olup, bildirilen bu öğrenme tarihine göre tebligatın usulsüzlüğü yönünde icra mahkemesine yaptığı başvuru 28.03.2014 olup, yukarıda açıklanan yasa hükmünde öngörülen 7 günlük şikayet süresinin geçmesinden sonradır. Bu durumda, mahkemece, şikayetin 7 günlük süreden sonra yapılması nedeniyle istemin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile aksi yönde hüküm tesisi isabetsizdir. Öte yandan, kabulü göre de, 6100 sayılı HMK.'...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Şikayet Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü : İcra mahkemesince borçluya çıkarılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğünün tespiti yerinde ise de, borçlunun usulsüz tebliğe muttali olduğunu beyan ettiği tarih 28.05.2009 yerine 103 haciz tutanağının tebliğ edildiği 15.09.2009 tarihinin muttali olunan tarih olarak tesbiti doğru değildir. Zira incelenen haciz tutanağında 7201 Sayılı Yasanın 21.maddesine göre yapılan tebliğ işleminde Tüzüğün 28.maddesindeki lazime yerine getirilmemiştir. (Adreste bulunmama sebebi) Hal böyle olunca mahkemece borçlunun muttali olduğunu beyan ettiği tarihi tebliğ tarihi olarak tespit etmek gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar tesisi isabetsizdir....
Bununla beraber somut dosyada, borçlu şikayet eden şirket adına çıkan ilk tebligatın iade döndüğü, bu kez borçlu adına TK 35 maddesine göre ödeme emrinin tebliğ edildiği, bu haliyle yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu anlaşılmakla şikayet eden iddiasında haksız bulunduğundan şikayetin reddine" karar verilmiştir....
(II)"Usulüne aykırı tebliğin hükmü" başlığını taşıyan Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca; tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi kabul edilir. Bu hükme göre, usulsüz bir tebligat, mutlaka geçersiz olmayıp, usulsüz tebligatı, muhatabının öğrenmesi halinde, bu öğrenme tarihi itibarı ile hüküm doğurur. Anılan maddeden kaynaklanan usulsüz tebligat şikayetinde bulunma hakkı ise, tebligatın muhatabına aittir. Tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususu, yalnızca ilgilisinin icra mahkemesi nezdinde İİK'nın 16/1. maddesi kapsamında yapacağı şikayet üzerine mahkemece incelenebilir....
Dava ve takip dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre; davacı vekili tarafından müvekkiline ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu iddia edilerek tebliğ tarihinin düzeltilmesine yönelik şikayet yoluna başvurulduğu, dava dilekçesinde müvekkilinin öğrenme tarihi olarak 31/10/2022 tarihinin gösterildiği ve tebliğ tarihinin de 31/10/2022 olarak düzeltilmesinin talep edildiği, buna göre en geç bu tarihten itibaren 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde şikayet yoluna başvurulması gerektiği, ancak davacı vekili tarafından 7 günlük süre geçtikten sonra 13/11/2022 tarihinde şikayet yoluna başvurulduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince şikayetin süreden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır....
Dava ve takip dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre; ilk derece mahkemesince belirtildiği üzere, davacı borçluya ödeme emrinin TK'nun 21/1 maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmış ise de, tebliğe ilişkin tebligat parçasındaki şerh incelendiğinde, muhatabın yerinde olmadığı belirtilerek tebliğ işleminin gerçekleştirildiği, muhatabın geçici mi yoksa sürekli mi adresten ayrıldığının, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmediği, bu haliyle usulsüz olduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesince şikayetin kabulüne karar verilmesinde ve söz konusu şikayet üzerine davalı tarafın cevap dilekçesi sunarak şikayetin reddine karar verilmesi yönünde savunma yapmış olması gözetildiğinde davalı aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır....
Somut olayda, borçlu, 26.9.2014 tarihli şikayet dilekçesinde ödeme emri tebliğ işleminden 22.9.2014 tarihinde haberdar olduğunu bildirmiş ise de; borçlu vekilince, Trabzon Nöbetçi İcra Müdürlüğü aracılığıyla şikayete konu takip dosyasına ilişkin icra müdürlüğü ve dosya numarası da belirtilmek sureti ile, Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2013/90 Esas sayılı tensip kararı gereğince icra takiplerinin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına ilişkin kararının yerine getirilmesi için gönderilen 27.6.2013 tarihli dilekçe gereğince takipten en geç bu tarihte muttali olduğu görülmektedir. Bu durumda, usulsüz tebligat şikayetini de bu tarihten itibaren en geç 7 gün içinde icra mahkemesinde ileri sürmesi gerekir....