Şikayet ve takip dosyasının incelenmesinde ise; borçlunun, süresinde takibe itiraz edildiğini ancak memur kusurundan kaynaklı olarak işleme konulmadığından takibin kesinleştiğini belirterek takibin kesinleştirilmesine ilişkin müdürlük işlemini şikayet konusu ettiği, buna göre daha önce kesin hükümle karar bağlanan ... İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2014/386-383 E.K. sayılı dosyası ile 2015/106-107 E.K sayılı dosyasındaki talepler ile temyiz incelemesine konu ... İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/212-350 E.K. sayılı dosyasındaki taleplerin, şikayet sebeplerinin ve taraflarının aynı olduğu görülmüştür. Bu durumda, mahkemece şikayetin HMK 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm nedeniyle reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklı ...'...
Şikayet olunan vekili, şikayetin reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; takibe konu alacağın aracın yediemin olarak bırakıldığı otoparkta muhafazasından kaynaklanan yediemin alacağı olduğu, yediemin ücretinin İİK'nın 138/2. maddesi gereğince öncelikle satış tutarından alınması gerektiği, icra müdürlüğünün kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir....
Uyuşmazlığın çözümü yönünden davalı borçlunun takibe itirazlarının ve kapsamının irdelenmesi gerekir. Davalı borçlu takibe itirazlarında 2.030.175,21 TL ödeme yapıldığını bildirerek bunun dışında kalan kısma itiraz ettiği gibi yapılan takibin haksız ve mesnetsiz olduğunu bildirerek takibin ferilerine de itiraz etmiştir. Bu durumda artık borca kısmen itiraz edildiği, kabul edilen kısmın ödendiği ve ödenen bu bedelin ferilerinin de ödenmesi gerektiğinden söz edilmesi olanaklı değildir. Zira borçlu tarafından ödenen kısmın ferilerine de itiraz edilmiştir. Alacaklı takibin ödenen kısmın ferilerine yönelik ve ödenen miktar dışındaki asıl alacak ile ferilerine yönelik borçlu itirazını itirazın iptali yoluyla bertaraf etmediği sürece dosyaya yapılan ödemenin ferilerine yönelik kısmının tahsilini isteyemeyecektir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmayıp davacı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir....
İİK 168/3 maddesinde " Takibin müstenidi olan senet kambiyo senedi vasfını haiz değilse, beş gün içinde icra mahkemesine şikayet etmesi lüzumu" düzenlemesinin mevcut olduğu, takibe dayanak kambiyo senedinin bu niteliğe haiz olmadığına ilişkin takibin iptali taleplerinin İİK 170/A maddesinin birinci fıkrasının uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde icra mahkemesinde yapılması gerektiği , Takip dosyasında örnek 10 nolu ödeme emri ve senet suretlerinin 16/10/2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Borçlu davacı tarafından mahkememize gönderilen dava dilekçesi 26/10/2020 harç tarihli olması nedeni ile davacı borçlunun bu tarihte başvurarak takibe itiraz etmiş sayılacağı anlaşılmıştır. İİK'nun 168/5. maddesinde belirtilen yasal 5 günlük itiraz süresi hak düşürücü süre olduğundan kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece resen gözetilir. Harca tabi davalarda harcın ödendiği tarihte dava açılmış sayılır....
Davalı borçlunun takibe itiraz etmesi nedeni ile takip durmuştur. Davacı alacaklı, bu durum karşısında dilerse İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılmasını ve kiralananın tahliyesini ya da genel hükümler çerçevesinde Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak itirazın iptali ile kiralananın tahliyesini isteyebilir. Tahliye istemli takibe itiraz üzerine alacaklı tarafından seçimlik hakkı kullanılarak İcra Mahkemesinde itirazın kaldırılması ve tahliye istemli dava açmıştır. Bu durumda, İcra Mahkemesince uyuşmazlık İİK’nun 269 ve devamı maddeleri çerçevesinde değerlendirilerek davanın reddi veya kabulü yönünde bir karar verilmesi gerekir. İcra Mahkemesi adli yargı kolunda yer alan özel bir mahkemedir. Takip hukukuna yönelik şikayet, itiraz ve itirazın kaldırılmasına yönelik başvurular hakkında kabul veya red kararı verebilir. Görevsizlik kararı veremez....
Mahkemece borçlunun ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin kabul edildiği gün (20.4.2006) borçlu vekilinin 12.9.2005 te takibe itiraz ettiklerinden bahisle takibin durdurulması talebide icra müdürlüğünce kabul edilmiştir. O halde, borçlunun takipten 9.11.2005 tarihinde değil 12.9.2005 tarihinde haberdar olduğu ve süresi içinde de takibe itiraz ettiği anlaşıldığından şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 16.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava ve takip dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre; davacı vekili tarafından müvekkiline tebliğ edilen ilk ödeme emri yönünden ödeme emri ile birlikte takibe dayanak belgelerin müvekkiline tebliğ edilmediğine yönelik şikayet başvurusunda bulunulduğu, ayrıca ilk ödeme emri tebliği üzerine taraflarınca 02/01/2023 tarihinde yapılan itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildikten sonra alacaklı vekilinin talebi üzerine yeniden vekil olarak kendisine tebliğ edilen ikinci ödeme emrinin de iptalinin talep edildiği anlaşılmış olup, icra dosyası incelendiğinde borçlu şirket aleyhine başlatılan ilamsız takip üzerine düzenlenen ödeme emrinin takip talebinde borçlu olarak gösterilen davacı şirkete elektronik tebligat yoluyla tebliğe çıkartıldığı, tebligat parçası incelendiğinde tebligat zarfında sadece örnek 7 ödeme emrinin bulunduğunun belirtildiği, her ne kadar takibe dayanak belgelerin ödeme emri ile birlikte tebliğe çıkartılmadığı anlaşılmış ise de, bu ödeme emrinin tebliği üzerine...
Şikayet edilen alacaklı vekili istinaf dilekçesinde özetle; takipte asıl alacağın işlemiş faizinin 2.839.90 TL üzerinden talep edildiğini, alacağın sehven yanlış yazıldığını, kötü niyet olmadığını ve ilamlı icra dosyasında davacı borçluya ait asıl alacak kaleminin düzeltilerek takibe devam edilmesi yönünde karar verilmesini istediklerini, tamamen sehven yapıldığı belirli bir hata sebebiyle açılan davada herhangi bir karşı vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmeksizin karar verilmesini talep ettiklerini, Bakanlık tarafından başlatılan icra takibinde adı geçen diğer sekiz borçlu yönünden herhangi bir hata, itiraz ve iptal sebebi bulunmaması sebebiyle gerek usul ekonomisi gerekse hak kaybı yaşanmaması adına başlatılan ilamlı icra dosyasında davacı borçluya ait asıl alacak (borç kaleminin) düzeltilerek takibe devam edilmesi yönünden karar verilmesini; ayrıca söz konusu dava aşaması öncesinde icra dairesine davacı tarafından hiç bir düzeltme ve itiraz edilmeksizin dava açılması ve...
İcra Müdürlüğü’ nün 2018/32393 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, müvekkiline iflas yolu ile takibe ilişkin ödeme emri gönderilmiş olmasına rağmen takip talebinde alacaklının takip yolu olarak haciz yolunu seçtiğinin anlaşıldığını ,icra müdürlüğüne itiraz ve şikayetlerinin sunulduğunu ancak takip talebinde alacaklı tarafından haciz yolu seçildiğinden mahkemeye de itiraz ve şikayetlerinin bildirildiğini, icra müdürlüğünün yetkili olmadığını, alacaklı tarafından takip yolunun iki kez değiştirildiğini, icra takibinde borçlu tarafın değiştirildiğini ,takibe konu senedin teminat senedi olduğunu, muaccel borç bulunmadığı, tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürerek itiraz ve şikayette bulunulmuştur....
Somut olayda davacı borçlu vekilince sunulan şikayet dilekçesinde takipten 06/10/2020 tarihinde haberdar olunduğu belirtilmiş, yine icra dosyası kapsamında 06/10/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile ilamsız takibe karşı takibe, borca, faize ve ferilerine itiraz edilmiş olduğu dikkate alındığında davacının hakkında yapılan takipten en geç 06/10/2020 tarihinde haberdar olduğu, buna göre şikayetin 06/10/2020 tarihinden itibaren 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde yapılması gerektiğinden, şikayetin son günü 13/10/2020 tarihi olmasına rağmen şikayet başvurusunun 19/10/2020 tarihinde yapıldığından usulsüz tebliğ şikayetinin süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken şikayetin kabulüne karar verilmesi isabetsizdir....