İİK'nun 169/a-1. maddesine göre; "İcra mahkemesi hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hakimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir." Somut olayda, başvuru borca ve yetkiye itiraz niteliğinde olup, anılan madde gereğince mahkemece mutlaka duruşma açılmalı ve itiraz duruşmalı olarak incelenmelidir. Dosya üzerinden karar verilemez. Borca itiraz yönünden tayin edilen duruşma gününde taraflar gelmez veya alacaklı gelip de duruşmayı takip etmeyeceğini bildirir ise, HMK'nun 150. maddesinin uygulanması gerekir. Ancak yetki itirazının incelenmesinde anılan madde hükümleri uygulanmayıp, taraflar gelmese dahi gereken kararın verilmesi zorunludur....
Davalı borçlu süresinde verdiği borca itiraz dilekçesinde; takibe konu aylarda kira sözleşmesinin son bulduğunu bu nedenle kira borcu bulunmadığını bildirerek borca itiraz etmiştir. İtirazın kaldırılması isteğiyle açılan işbu dava sonunda mahkemece uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiği değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiştir. Takipte dayanılan ve karara esas alınan 01.01.2000 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 6.maddesinde; kiracının kiralananı tahliye etmek istemesi halinde tahliye süresinden 45 gün önce haber vereceği koşuluna yer verilmiştir. Davalı borçlu borca itiraz dilekçesinde sözleşmeye ve aylık kira miktarına karşı çıkmamış, sözleşmenin 6.maddesine uygun feshi ihbar bildirimi ile kira ilişkisinin sona erdiğini ileri sürmüştür. İİK.'...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçluların yasal sürede icra mahkemesine yaptığı başvuruda, dayanak bononun lehtara teminat amaçlı olarak verildiğini ileri sürerek borca itiraz ettiği, mahkemece takibin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Borçluların başvurusu bu hali ile İİK'nun 169. maddesi kapsamında borca itiraz olup,anılan madde gereğince mahkemece mutlaka duruşma açılmalı ve itiraz duruşmalı olarak incelenmelidir. Dosya üzerinden karar verilemez....
Borca ve faizine itiraz ediyoruz." şeklinde itiraz ettiği görülmüştür. Davanın 11/06/2019 tarihinde açıldığı görülmüştür. İİK'nun 269/2 maddesinde "Borçlu itirazında, kira akdini ve varsa buna ait mukavelenamedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse, akdi kabul etmiş sayılır." hükmü, İİK'nun 269/c-1 maddesinde "Borçlu akdi reddetmeyip kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemiyeceğini bildirerek itiraz etmiş veya takas istemişse, itiraz sebeplerini ve isteğini noterlikçe re’sen tanzim veya imzası tasdik edilmiş veya alacaklı tarafından ikrar olunmuş bir belge yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya vesika ile ispat etmeğe mecburdur." hükmü yer almaktadır. Somut olayda, davalı borçluların "Bizim alacaklı görünen tarafa hiçbir borcumuz yoktur....
Bu takdir hakkının özellikle savunma hakkının gerektiği gibi kullanılabilmesi bakımından, tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayetlerde duruşma açılması yönünde kullanılmasının uygun olacağı ve HGK'nun yerleşik uygulamasının da bu yönde olduğu ayrıca davacının borca itiraz talebi de bulunduğu nazara alındığında mahkemece tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayetin ve borca itirazın duruşmalı olarak değerlendirilmesi yerine, bu hususun gözden kaçırılması suretiyle evrak üzerinden karar verilmesi doğru görülmemiş; mahkeme kararının bu gerekçe ile HMK'nun 353/1- a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına ve dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Her ne kadar alacaklı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinde, icra takibinden sonra borçlunun bazı ödemelerde bulunduğu bildirilmiş ise de;bu ödemelerin icra müdürlüğünce nazara alınacağı tabii olup, borçlunun borca itirazının, icra mahkemesine yapılan başvuru tarihi itibariyle değerlendirilmesi zorunludur. O halde; borçlu, icra mahkemesine başvuru tarihi itibariyle borca itirazını kanıtlayamadığından mahkemece itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de; yukarıda açıklandığı ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, borçlunun icra mahkemesine başvurusu borca itiraz niteliğinde olup, İİK'nun 169a/5. maddesi uyarınca; borca itirazın kabulü halinde, takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekmekte olup, mahkemece takibin iptaline hükmolunması da doğru bulunmamıştır....
Bu durumda uyuşmazlığın, mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, İİK'nun 65. maddesinde yer alan gecikmiş itiraz kurallarına göre değil, 7201 Sayılı Kanun'un 32. maddesine göre çözümlenmesi gerekir. Borçlunun mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanmış olması, 6100 Sayılı HMK'nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle sonuca etkili olmayıp, başvuru bu hali ile usulsüz tebligat şikayeti olduğundan, mahkemece yalnızca tebligatın usulsüzlüğü ile TK. 32. maddesi gereğince öğrenme tarihine göre tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, gecikmiş itirazda bulunulması halinde incelenebilecek olan borca itirazın reddine ilişkin karar verilmiş olması isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir....
Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, İİK'nun 168/5. maddesi uyarınca borcun itfa edildiği sebebine dayalı borca itiraz niteliğindedir. Aynı Yasa'nın 169/a-1. maddesine göre; hakim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder. Takip dayanağı senedin teminat olarak verildiği hususu borca itiraz niteliğinde olup borçlunun İİK'nun 168/5. maddesinde öngörülen yasal sürede ileri sürmemesi halinde mahkemece nazara alınamaz. İİK'nun 170/a-son maddesinde ise; "Her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz" hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, borçlu itiraz dilekçesinde, senedin teminat senedi olduğunu ileri sürmemiş, borcunu ödediğini bildirmiştir....
, takibe konu borca, borç miktarına, faize, faiz oranına, ödeme emrine asıl alacak ve fer'ilerine külliyen itiraz ettiği, takibin durdurulmasını talep ettiği, borçlu borca itiraz ederek takibi durdurduğu, itirazı haksız ve dayanaksız olduğu, davalılar her ne kadar borcunun bulunmadığından bahisle borca itiraz etmiş ise de icra takibine konu olan alacak, davalıların kusurlu şekilde yürüttüğü kazı çalışmaları sebebiyle uğranılan maddi zararlardan ibaret hasar bedeli olup zarar veren davalılar bedelden sorumlu olduğu, izah edilen nedenlerle İstanbul 30....
, takibe konu borca, borç miktarına, faize, faiz oranına, ödeme emrine asıl alacak ve fer'ilerine külliyen itiraz ettiği, takibin durdurulmasını talep ettiği, borçlu borca itiraz ederek takibi durdurduğu, itirazı haksız ve dayanaksız olduğu, davalılar her ne kadar borcunun bulunmadığından bahisle borca itiraz etmiş ise de icra takibine konu olan alacak, davalıların kusurlu şekilde yürüttüğü kazı çalışmaları sebebiyle uğranılan maddi zararlardan ibaret hasar bedeli olup zarar veren davalılar bedelden sorumlu olduğu, izah edilen nedenlerle İstanbul 30....