nun talimatıyla birliğine geçtiği, burada diğer sanıklar ... ve B.K. ile bir süre baş başa kaldığı, akabinde gemi personeli ile birlikte 00:40 civarında komutasındaki TSCG-22 numaralı bot ile denize açıldığı, gelen ilk emrin Bartın Limanı açıklarına gidilmesi olduğu, ayrıntılı emirlerin sonradan geleceğinin belirtildiği, saat 01:35 - 01:40 civarlarında ŞAHMUS adı verilen askerî haberleşme sistemi vasıtasıyla gemiye sıkıyönetim direktifleri gönderildiği, bu emir üzerine botun (gemi) yönünün çevrilerek Bartın limanı açıklarına getirildiği, burada liman işletmesini cep telefonuyla arayan sanık ...'...
Davalı vekili; davacı tarafından 30.10.2015 tarihinde saat 23:58:48'de 2,9080 USD/TL seviyesine stop loss emrinin konulduğunu, ancak herhangi bir "take profit" (kârı al) emrinin verilmediğini, 02.11.2015 tarihinde saat 01:00:18'de "stop loss"(zararı durdur) emrinin çalıştığını ve emrin piyasa emrine dönerek o andaki piyasa fiyatı olan 2,82125 USD/TL seviyesinden gerçekleştiğini, 01.11.2015 tarihli genel seçimler ile piyasada fiyat boşluğu oluştuğunu, yapılan işlemlerin mevzuat hükümlerine ve şirketin genel uygulanmasına uygun olduğunu, davacıya usule uygun her türlü bildirim ve risk bildiriminin yapıldığını, imzalanan sözleşmenin SPK mevzuatına uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir....
Kaldı ki; Bakanın, atanılacak yeri ve görevi yazılı olarak bildirmesi ve emri doğrultusunda hazırlık hareketlerinin icrasını istemesi karşısında, bu emrin, Anayasanın 137. maddesinin 1. fıkrasında zikri geçen ve üstün ısrarı halinde emri yerine getirenin sorumluluğunu gerektirmeyen türden mi olduğu yoksa aynı maddenin 2. fıkrasında tarif edilip konusu suç teşkil eden bir emir niteliğini mi taşıdığı konusunda iyiniyetli yorum farklılıkları oluşması olanaklı hale gelebilmiştir. Bakanlıkların birleştirilmesi ve bazı kadroların iptali ile yeni kadroların ihdas edilmesi hali hangi kadroların denk kadro olduğunun saptanmasında olağanüstü bir karmaşa yaratmış, emri uygulayan kişinin, verilen emrin konusunun suç teşkil edip etmediğini belirlemesi de zorluk arzeder hale dönüşmüştür. Kişinin atanması sırasında bazı üst kadrolarda boşluk bulunmasının, denk göreve atamada açık bir kusur olarak değerlendirilmesi de isabetli değildir....
Mevzuat, konusu suç teşkil eden emir müstesna, amir tarafından verilen emrin muhteva itibari ile kanuna uygunluğunu araştırmaktan astı yasaklamıştır. Emrin hizmete ilişkin olması halinde, emri yerine getiren kimsenin prensip itibari ile hiç bir ceza sorumluluğu yoktur ve bütün sorumluluk sadece emri verene aittir. Özel nitelikte olmayan ve bu özel niteliği ilk bakışta anlaşılmayan her emir, hizmetle ilgili sayılmak gerekir. Ast kendisinden verilen emrin bir suç işlemek maksadı ile verildiğini biliyorsa ve buna rağmen emri yerine getirmişse kendisi de amirle birlikte ceza görecektir. Dikkat edileceği veçhile, astın bu hususta sadece bir şüpheye kapılması cezalandırılması için yeterli değildir, zira her asker, amiri tarafından verilen emrin kanuni olduğunu farz ve kabul etmek zorundadır ve bu konuda ast lehine bir karinenin varlığı kabul edilebilir.(AsCK 41, f. 2 ve 3)(Prof, Dr. Sahir Erman Askeri Ceza Hukuku Syf 176 vd.)...
İşte askerlik hizmetinin bu özelliğini nazara alan Anayasamız, “kanunsuz emir” kenar başlığını taşıyan 137. maddede, kanunsuz emrin yerine getirilemeyeceğini ve böyle bir emri alan memurun ne suretle hareket etmesi gerekeceğini belirttikten sonra “Askeri hizmetlerin görülmesi… için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır” dediği gibi, AsCK da amir tarafından verilen emrin yerine getirilmesine ilişkin olmak üzere, şöyle bir hüküm sevketmiştir: “Hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse, bu suçun işlenmesinden emir veren mesuldür....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İlamsız takibe ilişkin ödeme emrin, borca faize ve ferilerinin tümüne yasal süresi içinde itiraz ettiklerini, alacaklıya müvekkili şirketin borcu bulunmadığını, ayrıca var ise sözleşmeyi kabul etmemekle birlikte davacının dilekçesinde belirttiği yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispat etmesi gerektiğini, sözleşmenin geçerliliğinin de şüpheli olduğunu, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları ile banka kayıtları incelendiğinde bu hususun açıklığa kavuşacağını, sözleşmenin geçerliliğinin ve hizmetin verildiğinin bilirkişilerce incelenmesi gerektiğini, davacı iddiasını ispatla mükellef olduğunu, ispata yarar somut belgeleri dosyaya sunmakta mükellef olduğunu, mal teslim ise mal teslim belgesi, hizmet verildi ise bu hizmetin verildiğine ilişkin belgeler sunulması gerektiğini, davacı tarafından sunulan varsa delilleri ve dilekçesinde diğer tüm bahsi geçen iddiaları kabul etmediklerini, davacı tarafından ileri sürülen olayların gerçekleşmediğini...
da emrin 879,53 TL fiyattan işleme dönüştüğünün tespit edildiğini, davalının platformad yaptığı son işlemin davacı aracı kurumun sistemine bağlanarak 31/12/2021 vadeli 30 adet Dolar vadeli işlem sözleşmesi satım emri verdiğini, emrin davacı aracı kurum tarafından ...'a iletildiğini, ...'...
Anılan maddeler uyarınca arama kararında; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, aranılacak eşyanın elde edilmesi halinde el konulup konulmayacağı hususlarının açıkça gösterilmesi gerekmektedir....
Sulh Ceza Mahkemesinin 11.07.2014 tarih ve 2014/3827 D.iş sayılı kararına istinaden belirtilen adresteki depoda yapılan aramada, katılan firmalar adına tescilli markaları taşıyan ve taklit oldukları bilirkişi raporu ile tespit edilen toplam 1356 adet parfümün ele geçirildiği, arama işlemine 11.07.2014 tarihinde saat 19:35’te başlanılıp; aynı gün saat 22:15’te son verildiği anlaşılmış olup; 5271 sayılı CMK’nun “arama kararı” başlıklı 119/2-c bendinde arama karar veya emrinde, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresinin açıkça gösterilmesi gerektiği hususu hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeye göre aramayı yapacak olan kolluk görevlilerinin arama emrinde yazan gün ve saat dilimi aralığında; arama tedbirini yerine getirmeleri gerekir. Somut olayda ise; ......
ın olay yerine geldiği ve motosiklet ile ele geçirilen sikkenin kendisine ait olduğunu, hurdacılık yaptığını ve bu sikkeyi de 6-7 gün önce hurda topladığı esnada çöpten bulduğunu beyan ettiği, sanığın rızası üzerine muhafaza altına alınan sikke hakkında düzenlenen 30.04.2013 tarihli Manisa Müze Müdürlüğü raporunda, sikkenin Helenistlik dönemine ait ve 2863 sayılı Kanun kapsamında kültür varlığı olduğunun tespit edildiği, üniversitede görevli arkeolog bilirkişi tarafından düzenlenen raporda dava konusu sikkenin tescil ve tasnife tabi Devlet müzelerinde korunması gereken nitelikte kültür varlığı olup 2863 sayılı Kanun kapsamına girdiğinin belirtildiği, her ne kadar dosya kapsamında çanta içerisinde yapılan arama işleminin dayanağı olan bir arama kararı ya da yazılı emrin bulunmadığı anlaşılmış ise de; sanığın aşamalardaki birbiriyle uyumlu çelişki içermeyen tüm beyanlarında suça konu sikkenin kendisine ait olduğunu, hurda toplarken 6-7 gün önce bulduğunu kabul ederek atılı suçlamayı ikrar...