Yine Yasanın 5.maddesinde “(1) Bir işyerinin girdiği işkolunun tespiti Bakanlıkça yapılır. Bakanlık, tespit ile ilgili kararını Resmi Gazete’de yayımlar. Bu tespite karşı ilgililer, kararın yayımından itibaren on beş gün içinde dava açabilir. Mahkeme iki ay içinde kararını verir. Kararın temyiz edilmesi halinde Yargıtay uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar. (2) Yeni bir toplu iş sözleşmesi için yetki süreci başlamış ise işkolu değişikliği tespiti bir sonraki dönem için geçerli olur....
Ancak; 1-Vakıf senedinin 24.maddesine göre, senet değişikliği için mütevelli heyetin ilk toplantısında gerekli çoğunluk sağlanamadığı takdirde kurulun 15 gün sonrası için toplantıya çağrılacağı hükme bağlandığı halde, davacı vakfın ilk mütevelli heyet toplantısının 20.05.2009'da yapıldığı ancak gerekli çoğunluk sağlanamadığından ikinci toplantının bu süreye uyulmadan 27.05.2009 tarihinde yapılıp değişiklik kararı alınması, 2-Kabule göre de, 27.05.2009 tarihli mütevelli heyet toplantısında, sadece senedin 18.maddesinin birinci fıkrasında bulunan yönetim kurulu üye sayısının artırılması için karar alınmasına rağmen, noterde yapılan resmi düzenlemede birinci fıkranın tamamının değiştirildiği, karar alınmadığı halde "Yönetim Kurulunun görev süresi 3 yıldır" ibaresinin de kaldırılmasını kapsayan değişiklik senedinin tesciline karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....
-KARŞI OY- Davalı Kurum tarafından düzenlenen, asgari işçilik inceleme raporu sonucunda hesaplanan ve prim borcunun iptali ile borçlu olmadığının tespiti istemli davada, Mahkemece 5510 sayılı Kanun'un 93/2. maddesi kapsamında borcun zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; Sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda primlerin ait olduğu ayı takip eden ay itibariyle zamanaşımının başlayacağı buna göre zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair kararın onanmasına karar verilmiştir. Aşağıdaki gerekçele ile Sayın çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir. Sosyal Güvenlik hukukunun kapsamı, Kurumu'nun prim alacağının hukuki niteliği, uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak yasa hükümleri, zamanaşımının başlangıç tarihinin hangi tarih olacağı noktasındadır....
(Keskin 1997, S.49) Görüldüğü gibi Dairemizin çoğunluk görüşünün sübut olay gerçek olup olmadığının denetimine girip girmeyeceği, yani ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu mahkumiyet kararını uygun bulan BAM’nin esastan Red kararının bozulmamasına karar verilip verilemeyeceğini açıklığa kavuşturması gerekmiştir. Çoğunluk görüşü; Yüksek Yargıtay’ın 1412 sayılı CMUK hükümleri çerçevesinde istinaf kararlarını incelemektedir. İstinafla ilgili yasal düzenlemeler yukarıda öğretide açıkca ortaya konulmuş olup, herhangi bir yorumda tereddüt bulunmamaktadır. Diğer bir anlatımla ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu delil değerlendirmesi sonucu mahkumiyet kararının istinafça uygun görülerek, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi halinde, temyiz mahkemesinin delil yoktur diyerek, hükmü bozarak sanığın beraatine karar vermesinin isabetli bulunup bulunulmadığının tespiti gerekmiştir....
A.Ş çoğunluk paylarının etkisi ile alındığını, huzurdaki davada da ibranın koşullarının bulunmadığını diğer anlatılma ...’ın ibra edilmemesini gerektiren sebepleri kanıtlayacak olan tarafın, davalı şirket olduğunu, hal böyle iken, davalı şirket’in uğradığı zararlardan sorumlu olması gereken ve bu doğrultuda ibra edilmemesi gereken yönetim kurulu üyeleri çoğunluk pay sahipleri arasından seçilmiş olan ... olduğunu, çoğunluk pay sahiplerinin hiçbir somut gerekçe göstermeksizin ve sadece davalı şirketteki çoğunluk konumlarını kullanarak kendi aralarından seçilen yönetim kurulu üyelerini ibra edip, ...’ı ibra etmemeleri açıkça dürüstlük kuralına aykırı olduğunu beyanla: Davalı Şirket'in 8.12.2020 tarihli genel kurul toplantısında alından 2 ve 3 numaralı kararların kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle TTK m. 445 uyarınca iptaline, Davalı Şirket'in 8.12.2020 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olarak alınan 4 numaralı karar kapsamında; ....
Esas sayılı dosyasındaki konkordato tasdik kararı kapsamına istinaden davacının tasdik projesine dahil edilmesi gereken bakiye alacağının bulunup bulunmadığı, var ise miktarının tespiti hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Konkordato projesi ve yargılaması kapsamında 21.06.2021 tarihli tasdik raporunda özetle; ..... Şti.’ nin İİK ve yönetmeliğe uygun olarak hazırladıkları Konkordato Projesinin İİK m. 302 uyarınca gerekli olan nisap ve çoğunluk ile kabul edilmiş olduğu; ayrıca grup şirketleri olan ..... Şti. ve..... Şti.’nin nisap ve çoğunluktan düşülmesi halinde dahi Konkordato Projesinin İİK m. 302 uyarınca gerekli olan nisap ve çoğunluk ile kabul edilmiş olduğu,..... Şti.’ nin İİK m.308/h kapsamında rehinli alacaklılarıyla anlaşma sağlayamadığı, ........
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacı T.C Aile, T3 Hitzmetler Bakanlığına, T4 İş Sendikası tarafından 04/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen yetki tespiti talebi üzerine Bakanlık tarafından inceleme yapıldığını, sendika'nın işletmede toplu iş sözleşmesi yapmak için yasanın aradığı gerekli çoğunluğu sağladığı yönünde hatalı bir tespit yapıldığını, 04.09.2018 tarihinde toplam 1375 işçi çlaıştığının belirlendiğini, başvuru tarihi itibariyle bu iş yerlerinde toplam işçi sayısının 1423 olduğunu, buna göre başvuruda bulunan sendikanın çoğunluk tespiti için yeter sayısının 570 olması gerektiğini belirtilerek çoğunluk tespiti ve yetki itirazında bulunmuşlardır....
Nitekim daha anlaşılır olması yönü ile tüzüğün 38.maddesinde davaya konu genel kurul tarihinden sonra yapılan değişiklik ile; gündem gereği oylamaların, katılım kartlarının gösterilmesi suretiyle, açık olarak yapılacağı, kararların nitelikli çoğunluk aranmayan hallerde "salonda bulunan üyelerin" oy çokluğu ile alınacağı" düzenlemesi getirlmiştir....
Sayın çoğunluk, bu halde davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı görüşünde ise de, çoğunluk görüşünü destekleyen hiçbir yasal düzenleme bulunmamaktadır. TMK 879 ve TTK 1456 maddesi, sınırlı ayni hak sahibinin muvafakatının bulunmamasını, sigorta tazminatının sigortalıya sadece ödenmesine engel görmüştür ki bu durumda mahkemece yine sigorta tazminatının sigortalıya ödenmesine karar verilmeli, hüküm fıkrasında ayrıca ödeme esnasında sınırlı ayni hak sahibinin muvafakatının sağlanması hüküm altına alınmalıdır. Açıklanan gerekçe ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım....
Sözü edilen çoğunluk gerekçesine göre 2925 sayılı yasaya tabi hizmetler asla hizmet birleştirilmede dikkate alınamayacaktır. Bir diğer örnek ise; 3201 sayılı yasaya tabi sürelerdir. Yurtdışında bulunan ev kadınları da fiilen çalışmadıkları halde bu yasaya göre borçlanabilmekte ve diğer hizmetleri ile birlikte yaşlılık aylığına hak kazanmaktadırlar. Davalı Kurum, uygulamasında isteğe bağlı sigortalılık süresini son yedi yılın hesabında dikkate almaktadır. Kurum bu güne kadar aynı durumda olan yüzbinlerce kişiye aylık bağlamıştır. Dairemiz çoğunluk görüşü , sosyal güvenlik ve adalet ilkelerine aykırı olduğu gibi Kurumun bu içtihada göre hareket etmesi halinde bu insanların mağduriyetine yol açacaktır. Yargıtay’ın günümüze kadar süregelen içtihatlarında da çoğunluk görüşü doğrultusunda bir uygulamaya rastlamak mümkün olmadığından doğru olan hükmün onanması düşüncesinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılamıyorum....