Anılan maddede “geçici görev” kavramı bakımından herhangi bir süre sınırlaması öngörülmediğinden, görevin geçici mi yoksa sürekli mi olduğunun belirlenmesinde her somut olayın özelliği, bu yönde hizmet akdinin sigortalıya yüklediği iş görme ediminin niteliği, iş süresini belirlemeye ilişkin iş hayatının olağan akışı ve T15 ilkeleri gözetilecektir. Ancak, işverenin baştan beri yurt dışında faaliyet göstermesi , bu işveren yanında işe başlanması ve orada çalışma yapılması halinde 5510 sayılı Kanunun 10. maddesinin uygulama imkânı bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, geçici olarak götürülmeyip yurt dışında o ülkenin mevzuatına göre kurulmuş ve faaliyet gösteren, Türkiye' de işyeri bulunmayan işverenler yanında, doğrudan yurt dışındaki iş nedeniyle işe alınan Türk işçileri o ülke mevzuatına tabi olacaklarından ve 5510 sayılı Kanunun 4/1- a maddesi kapsamında sigortalı sayılamayacaklarından uğradıkları kazalar, 5510 sayılı Kanun kapsamında iş kazası sayılmayacaktır....
Somut olayda, mağaza müdürü olan davacının yabancı dil öğrenmek için ücretsiz izin alarak üç aylığına yurt dışına gittiği, davalı işverenin bu dönemde davacının yerine başka birini atadığı sabittir. Dosya içeriğinden yurt dışından döndüğünde davacıya işveren tarafından farklı işyerlerinde bazı pozisyonlar teklif edildiği, davacının bu teklifleri kabul etmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, mağazacılık işlerinden anlayan işletme yönetimi uzmanı bilirkişiden rapor alınarak, davacının iş sözleşmesi ve işverenin teklif ettiği pozisyonlar değerlendirilerek çalışma koşullarında aleyhe değişiklik olup olmadığı ve değişikliğin işverenin yönetim hakkı kapsamında kalıp kalmadığının araştırılması, bunun sonucuna göre davacının talep konusu kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hususlar araştırılmadan alınan rapor doğrultusunda eksik inceleme sonucu karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir....
Anılan sebeple, haftalık üç saat üzerinden fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması gerekirken, salt soyut davacı şahidi beyanına itibar edilerek haftalık onsekiz saat üzerinden fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması hatalı olmuştur. 3-Dosyaya sunulan, 29.04.2009 tarihli, "personel izin dilekçesi" başlıklı, işçi imzalı belgede, davacının 01.05.2009 tarihinden itibaren yıllık izin süresini kullanmaya başlayacağı belirtilidir. Kullanılacak izin süresi belgede yazılı değil ise de, davacının bu belgeye karşı diyecekleri sorulup, yurt dışına giriş ve çıkış kayıtları da değerlendirilerek, varsa söz konusu belgeye istinaden kullanılan izin süresinin belirlenmesi mümkündür. Mahkemece bu yön nazara alınmadan, belgeye itibar edilmemesi hatalı olmuştur. Yukarıda yazılı sebeplerden, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir....
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda yıllık izin kullandırıldığına yada ücretinin ödendiğine yönelik belge bulunmadığı gerekçesi ile davacının 5 tam yıllık hizmet süresi dikkate alınarak alacak hesabı yapılmıştır. Davalı tarafın savunmalarında belirttiği üzere davacının yurt dışına giriş çıkış kayıtları bulunmakta olup yurt dışında bulunduğu sürelerde izinli olduğunun kabulü gerekir. Anılan kayıtlar değerlendirilerek davacının bakiye yıllık izin ücreti alacağı olup olmadığı belirlenmelidir. Eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. F) SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Değerlendirme Dava, çocuğun, velâyet sahibi annesinin bekarlık soyadını kullanmasına izin davasıdır. Velâyet hakkına sahip davacı anne çocuğun üstün yararı varsa çocuğa kendi bekarlık soyadının verilmesini isteyebilir. Sadece velâyet hakkına sahip olmak velâyet hakkına sahip davacı anneye bekarlık soyadını çocuğuna kendiliğinden verme hakkını kazandırmaz. Burada çocuğun üstün yararı göz önünde tutulur. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12 nci ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6 ncı maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 18/09/2019 NUMARASI : 2016/1016 ESAS-2019/792 KARAR DAVA KONUSU : Çocukla Kişisel İlişki Kurulması KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm hakkında istinaf talebinde bulunulmakla; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı-karşı davalı kadın vekili, dava dilekçesinde özetle; tarafların Antalya 8. Aile Mahkemesi'nin 2016/973 esas ve 2016/859 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, müşterek çocuğun velayetinin babaya verildiğini, davacı-karşı davalı anne ile çocuk arasındaki kişisel ilişkinin ayda 2 kez ve 2 gece yatılı olacak şekilde ve Temmuz ayının tamamını kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesine, müşterek çocuğun velayetinin babadan alınarak anneye verilmesine, çocuğun yurt dışına çıkışının engellenmesi için çıkış yasağı konulmasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir....
Cevap dilekçesi: Davacı-davalı erkek vekili 20/04/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı-davacı kadının evliliklerinin görücü usulü olduğunu ve küçük bir yerde, yöresel teammüllerle birlikteliklerini devam ettirdiklerini davacının geçim sorunlarına çare olması amacı ile yurt dışında çalışmayı göze aldığını amacının ailesini kimseye muhtaç etmeden hayatlarına devam etmek olduğunu 2003 yılında yurt dışına giderken ne ile karşılaşacağını bilmediği için ailesini yanında götürmediğini ancak 2006 yılında düzenini kurduktan sonra davalı-davacı ile birlikte gitmek için çok ısrar ettiğini ancak davalı-davacının bunu hiç bir zaman kabul etmediğini, hem kendi ailesinden uzaklaşmamak için hem de yerleşmiş düzenini bozmamak için yurt dışına gitmeyi kabul etmediğini, yurt dışına gitmek istemezken müvekkilinin anne ve babasının artık yaşlı ve hasta olmalarını fırsat bilerek çocuklarını ve evini terk ettiğini müvekkilinin başlangıçta boşanmak için bir çabası olmadığını, boşanmak...
Her ne kadar Mahkemece, davacının yurt dışında kaldığı süreleri belgeleyemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, uyuşmazlığın çözümü için gerekli ve yeterli araştırma yapılmadan, davanın esasına ilişkin deliller toplanıp değerlendirilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucunda karar verildiği açıktır....
T..’a, Türkiye'ye gelen eşyaların süre bitiminde yurt dışına çıkarılıp çıkarılmadığını “ya da söz konusu eşyanın ithalatçı firma tarafından serbest dolaşıma sokulup sokulmadığını kontrol etme yükümlüğünün yüklenemeyeceği, bu nedenle süresi içinde yurt dışı edilmeyen eşyalardan dolayı sorumluluğunun bulunmadığı ve 4458 sayılı Kanun'un 229/2.maddesinin uygulanmayacağı gözetilmeksizin, bozma ilâmında yeniden uygulama yapılarak yazılı şekilde 4 TL posta masrafının kabahatliler M.. T..’dan ve M.. V..'dan tahsiline cümlesinin eklenmesinde, 2-.... Gümrük Müdürlüğünce tescilli imalatçısı ..... Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. unvanlı firma olan .... sayılı Dahilde İşleme İzin Belgesi kapsamında 10/06/2005/28107 sayılı beyanname ile ithalatı yapılan 90.897,8 metre kumaş cinsi eşya yönünden .... Gümrük Müdürlüğünce tescilli 03/05/2007....... tarih ve sayılı ihracat beyannamesini, sözkonusu firma adına serbest gümrük müşaviri olarak sunduğu hizmet kapsamında düzenlendiği anlaşılan M.....
Bu genel açıklamalar ve ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İlk derece mahkemesince; "tarafların 10/05/2018 tarihinde evlendikleri ve müşterek çocuklarının bulunmadığı, davacının boşanma talebi ile 04/04/2019 tarihinde açtığı davaya karşı davalının davanın reddini talep ettiği, mahkeme aksi kanaatte ise nafaka ve tazminat talepleri olduğu, taraflar arasındaki evliliğin fiili olarak çok kısa devam ettiği, evlilik sonrası birlikte yurt dışına gitme ve oraya yerleşme durumlarının söz konusu olamadığı, bu konunun sebebi olarak davacı erkeğin eşinin ilk evliliğinden olan çocuğunu yurt dışına götürme konusunda eski eşinden izin alamadığını ve çocuk da gitmek istemediği için yurt dışına gidemediklerini ileri sürdüğü, buna karşılık davalı kadının Belçika'ya gidemezlerse Türkiye'de kendilerine müstakil konut tahsis edileceği vaadinin yerine getirilmediğini ileri sürdüğü, dinlenen tanıkların beyanları ve davalı kadının ilk evliliğinden olan çocuğun velayeti ile ilgili Eskişehir 2....