"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Tazminat-Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi gereği maddi tazminat ve ziynet alacağına yönelik olup mahkemece maddi tazminatın reddine ziynet bedeline yönelik talebin kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından ziynet alacağına yönelik temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık ve hüküm ziynet alacağına ilişkin olup, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun 29.01.2007 tarihli kararının 2. maddesi gereğince inceleme görevi Yargıtay 6. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: Dosyanın görevli Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.10.05.2010(Pzt)...
Temyize konu reddine karar verilen ziynet alacağı miktarı karar tarihindeki kesinlik sınırı 78.630,00 TL'yi aşmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesi gereğince temyiz sınırı altında olduğundan kesindir. Açıklanan nedenle, davacı -karşı davalı kadının ziynet alacağının reddi nedeniyle erkek lehine vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 12/01/2022 NUMARASI : 2021/94 ESAS, 2022/36 KARAR DAVA KONUSU : ZİYNET ALACAĞI KARAR : Kocaeli 5....
Ziynet alacağı davası, bağımsız bir dava niteliğindedir. Bağımsız nitelikteki davalardan biri hakkında taraflardan birinin temyizi, o tarafın temyiz etmediği dava yönünden, diğer tarafa katılma yoluyla temyiz hakkı vermez. Davacı, ziynet alacağı davası hakkında verilen hükmü temyiz etmediğine göre, davalının boşanma davasına ilişkin temyizi üzerine, temyize cevabında artık ziynet alacağı davası hakkında kurulan hükme karşı temyiz itirazlarını ileri sürme hakkını kaybetmiştir. Bu sebeple davacının, ziynet alacağı kararına ilişkin katılma yoluyla temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerekmiştir" şeklinde hüküm kurulmuştur. Yapılan incelemede davacı kadına 20.5.2014 tarihinde mahkeme kararı tebliğ edilmiş, davalı erkeğin temyiz dilekçesinin 2.6.2014 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine de davacı kadın aynı gün yani 2.6.2014 tarihinde hükmü temyiz etmiştir. Davacı kadın yasada öngörülen 15 günlük temyiz süresi içinde hükmü doğrudan temyiz etmiş (1086 s....
Buna karşılık, davalı tanıklarının tümü; ziynet eşyasına ilişkin bilgi sahibi olmadıklarını beyan etmişlerdir. Asıl olan, tanıkların doğru söylediğidir. Davacı tanıklarının beyanları ve diğer toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı kadının dövülerek evden ayrılmaya zorlandığı, evden ayrılış şekli itibariyle, davacının, ziynet eşyalarını yanında götürmeyi düşünmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı; dolayısıyla, ziynet eşyalarının davalıda kaldığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca, mahkemece; ziynet eşyaları yönünden davacının iddiasını ispat ettiği değerlendirilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; tanık beyanlarının yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır....
Hayatın olağan akışına göre olağan olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının, davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, davacı kadının ispatlaması gerekir. Somut olayda; davacı, müşterek konuttan ayrılırken ziynet eşyalarının davalıya ait banka kasasında olduğunu, bu nedenle yanına alamadığını iddia etmektedir....
Cevap dilekçesi: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; ziynet alacağı davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir....
sayılı kesinleşen boşanma dava dosyasının yargılaması sırasında davacının tutanağa geçen imzalı beyanlarında maddi - manevi tazminat, nafaka ve ziynet alacağı talebi olmadığını açıkça beyan etmiş olması karşısında; maddi - manevi tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, ziynet alacağına ilişkin talebin boşanma davasının fer'i niteliğinde olmadığı ve ayrı bir harca tabi olup davacının boşanma davasından ayrı ziynet alacağına ilişkin olarak usulüne uygun açılmış bir davası da bulunmadığı gibi ziynet alacağı talebinden boşanma davası sırasında feragat etmesinin de hukuken bir sonuç doğurmayıp, ziynet alacağına ilişkin olarak açılan davanın bu yönüyle dinlenebilir olduğu, iştirak nafakası yönünden ise, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile çocuğun sağlık, eğitim ve diğer giderleri için uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle ziynet alacağı ve iştirak nafakası yönünden davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili...
Davalı (karşı davacı) vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı T1 haksız bir şekilde müvekkilinden ziynet eşyasının iadesini talep ettiğini, keza kendi ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için gün parası ve ziynet eşyalarını ailesine verdiğini, ayrıca bir kısım ziynet eşyalarını da müvekkilinin haberi dahi olmadan Handan Salihoğlu'na ait ziynet eşyalarını ödemek amacıyla bozdurduğunu, karşı tarafın ziynet eşyalarında istediği gibi tasarrufta bulunmuş olduğunu, T1 ziynet eşyasının iadesine ilişkin talebinin haksız ve kötü niyetli olup, aksi yöndeki beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini belirterek, talebinin reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; "Ziynet alacağı davası mahkememizde görülen boşanma davasından tefrik edilmiş olup, dosya kapsamında tanıklar dinlenmiş, tarafların delil olarak gösterdiği belgeler ilgili yerlerden getirtilmiştir....
Mahkemece, "...ziynet eşyası kişisel eşyalardan olup eşlerden her biri diğer eşte kaldığını veya diğer eş tarafından kullanıldığını ileri sürdüğü kişisel malının aynen iadesini veya bedelinin iadesini isteyebilir. Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kadına bağışlanmış sayılır. Altın ve ziynet eşyasının birliğin devamı sırasında kısmen bozdurulup müşterek borçların ödenmesine sarf edilse dahi bedeli kadın tarafından kocaya bağışlanmadıkça bunlar kadına aittir. Ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen ve götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı düşünen kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının elinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı kadın dava konusu ziynet eşyalarının varlığını, evi terk ederken zorla elinden alındığını götürmesine engel olunduğunu ispat etmekle yükümlüdür (Yargıtay 6.HD.'...