Mahkemece taşınmazın son on yıldan beri davacı tarafından zilyet edilmediği, bu durumun zilyetliğin terkini ifade ettiği düşüncesi ile yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Kadastro tespiti 17.11.1953 tarihinde yapılmıştır. Söz konusu tarihte yürürlükte bulunan 5602 Sayılı Tapulama Kanununda kazandırıcı zamanaşımı süresi on yıldır. Yani, kadastro tespitinin yapıldığı tarihe kadar zilyetliğin çekişmesiz ve malik sıfatıyla on yıla ulaşması halinde zilyet yararına taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmiş olacağı kabul edilmiştir. Zilyet yararına taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığında kadastro tespitinin yapıldığı tarihte mer’i olan mevzuat hükümlerinin gözönünde bulundurulması gerekir. Bilgisine başvurulan yerel bilirkişi ve tanık sözlerinden davacı ve miras bırakanının taşınmazda 1953 yılından önce on yılı aşan zilyetliklerinin bulunduğu anlaşılmaktadır....
Yerel bilirkişiden taşınmazda kimin hangi tarihten beri ne süre ile zilyet olduğu sorulup açıklığa kavuşturulmamış ve bu konuda tanık dinlenilmesi yoluna gidilmemiştir. Tescil davalarının açıldığı tarihe kadar taşınmazda ...’in ve miras bırakanlarının 20 yılı aşkın süre ile zilyet olması halinde ... ...’ün dayandığı tapu kaydının, ... ...’ün ve miras bırakanlarının zilyet olmaları halinde de ... ...’ün dayandığı tapu kaydı hukuki dayanaktan yoksun kalmış olacaktır. O halde mahkemece yapılması gereken iş taraflardan taşınmazı ve öncesini iyi bilen tanık göstermeleri istenmek, gösterilecek tanıklarla tesbit bilirkişileri yerinde dinlenmek ve yukarıda açıklanan hususlar hakkında bilirkişi ve tanıklardan bilgi ve düşünceleri sorulmak, ondan sonra re’sen toplanan ve toplanacak tüm deliller nazara alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Davacı-davalı ... ...’ün temyiz itirazları yerindedir....
Mahkemece Kadastro Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan Reddine, mülkiyete yönelik açılan davanın reddine, iddianın zilyetlik itirazını da içerdiğinden şerhe yönelik açılan davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın beyanlar hanesinde zilyet olarak adına tespit yapılan dahili davalı ... ve ...'in adına ilaveten davacılar ..., ..., ... ve ...'in zilyet olarak tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazda bulunan kullanım durumuna itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 3116 sayılı Yasaya göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile 03.03.1993 tarihinde askı ilanı yapılarak 04.09.1993 tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulama çalışmaları bulunmaktadır....
Bu maddelerde düzenlenen davalar ile, zilyet; zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, sulh mahkemelerinde dava açar ve bu mahkemelerde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun, 15.6.1983 gün ve 3351/679 sayılı; 25.11.1987 gün ve 394/876 sayılı; 06.10.1993 gün ve 1993/14-423-561 sayılı, 25.11.2009 gün ve 8-518/573 kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır....
Mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın beyanlar hanesinde zilyet olarak ... ...'un yanında ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...'nın adının da zilyet olarak tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazda bulunan kullanım durumuna itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 3116 Sayılı Yasaya göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile 02/04/1997 tarihinde askı ilanı yapılarak 03/10/1997 tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulama çalışmaları bulunmaktadır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır....
nin dayanağını oluşturan ... ve ... mevkili tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmazları kapsadığının kanıtlanamadığına dair Mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı ancak çekişmeli taşınmazlar üzerinde kimlerin, hangi tarihten beri ne sıfatla zilyet oldukları hususunda, yerel bilirkişi sözleri arasındaki çelişkinin giderilmediği belirtilerek, mahkemece yöntemince belirlenecek yerel bilirkişi kurulu, taraflarca bildirilecek zilyetlik tanıkları, sağ olan tüm tespit bilirkişileri ile komisyon inceleme tutanağında imzaları bulunan bilirkişiler ve önceki keşiflere katılmış yerel bilirkişiler hazır olduğu halde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılması, taşınmazlara zilyet olanların ne sıfatla zilyet oldukları hususunun netleştirilmesi, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi" gereğine değinilmiştir....
Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK 25.11.2009 tarihli 2009/9-518, 2009/573 sayılı kararı da aynı yöndedir. Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir. Maddede yer alan "sadece zilyetliğin korunması davaları" ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 982. ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gaspı ve zilyetliğe saldırıdan ... davalar amaçlanmıştır....
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; usulünce belirlenecek yerel bilirkişi ve tanıklarla birlikte kadastro tutanaklarında adları yazılı tespit bilirkişilerinin katılımıyla mahallinde yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi, tanık ve tespit bilirkişilerinden taşınmazın fiili kullanım durumu dikkate alınmak suretiyle kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, davacı ve davalılar arasındaki yakın irsi bağ gözetilerek davalıların kullanımlarının asli zilyet sıfatıyla mı yoksa davacının izni sonunda fer'i zilyet sıfatıyla mı olduğu hususlarında olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, beyanlar arasında aykırılık halinde çelişki giderilmeye çalışılmalıdır....
Her iki senette de taşınmazın zilyetliğinin devredildiği yazılı ise de, ...’nin taşınmazda hiçbir zaman zilyet olmadığı bilirkişi ve tanıklarca haber verildiği gibi bu yön 5.5.2004 tarihinde yapılan keşif sırasında ... tarafından da kabul edilmiş ve beyanı imzası ile belgelendirilmiştir. Satış hukuki bir olgu, zilyetlik ise fiili bir durumdur. ... taşınmazda hiçbir zaman zilyet olmadığına nazaran mahkemece üstünlük tanınan noter satış senedine bu nedenle değer verme olanağı yoktur. Yine bilirkişi ve tanıklar ...’nin ölünceye dek bakım ve gözetiminin ... tarafından yapıldığını, daha önce ...’nin taşınmazı kiraya vermek suretiyle zilyet ettiğini, daha sonrada yiğeni olan davacı ...’ye senetle hibe ettiğini vede ...’nin zilyet olduğunu bildirmişlerdir....
Paydaş ..., 9.8.2000 tarihinde 407/999 olan payının tamamını davacı ...’e satarak devretmiş ve o tarihden itibaren de davacı satın almış olduğu payın karşılığı taşınmazı zilyet ederek ekip biçmiştir. Paydaş ... tapu kaydındaki 407/999 payına isabet eden taşınmazını bir müddet davalıya daha sonra da davacıya icara vererek gelir elde etmiş 16.09.2009 tarihinde de 203/999 payını davacı ...’e satmış davacıda satın aldığı payları birleştirerek bir bütün olarak taşınmazın (B) ve (C) harfleri ile işaretli kısımlarını kullanmaya devam etmiştir. ... mirasçıları’na ait olan ve önalım hakkına konu 185/999 paya isabet eden taşınmazın kuzeyindeki krokide (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü ise mirasçı paydaş ...’nin eşi ... tarafından zilyet ve tasarruf edilmiş ve yine bu kişi tarafından da davalı ...’a icara verilmiş, daha sonra da bu pay davalıya satılarak, zilyet edilen kısım da davalıya teslim edilmiştir....