WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda da, alacaklının itirazın kendisine tebliğ edilmediğinden bahisle davalının oyalaması nedeniyle zamanaşımı süresinin geçirildiğini, bir başka söyleyişle zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin MK’nun 2. maddesine aykırı olduğuna dayanabilmesi olanaklı değildir. Bir an için, BK’nun 132. maddesinde sıralanan zamanaşımını durduran sebeplerin sınırlı olmadığının, icra takibinin itiraz üzerine durdurulması halinde itirazın tebliğine değin alacağa yönelik zamanaşımı süresinin de duracağının ilke olarak kabulü halinde dahi, alacaklının borçlunun zatından kaynaklanmayan nedenlerden yararlanması sonucunu doğuracak şekilde, borçlunun itirazı ile itirazın alacaklıya tebliği arasında zamanaşımı süresinin durması gerektiği de ileri sürülemeyecektir..." denilerek eldeki davaya benzer durum için hak düşürücü süre ve zamanaşımı süresinin birbirinden farklı olduğuna değinilmiştir....

    Davalı yanın borca itiraz dilekçesiyle yapmış olduğu zamanaşımı definin itirazın iptali davasında değerlendirilmesi gerekip gerekmediği hususu değerlendirilmiş, Yargıtay HGK'nun 2013/7-1101 Esas 2014/716 Karar, 3. Hukuk Dairesinin 2017/2766 Esas 2017/2464 Karar sayılı kararları doğrultusunda itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olması ve amacın borçlunun itirazının haksız olup olmadığının değerlendirilmesi olduğu, bu nedenle davalı yanın zamanaşımı definin işbu davada değerlendirilmesi gerektiği, buna göre TBK'nın 147. Maddesinin dördüncü bendi uyarınca zamanaşımının 5 yıl olduğu, aidat borcunun 2014 yılından başladığı, takip tarihinin ve dava tarihinin 2017 yılı olduğu buna göre zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmıştır....

      İcra Müdürlüğü'nün ... takip sayılı dosyasında özetle; 26.897,40-TL tutarındaki toplam alacağın tahsilde tekerrür olmamak şartıyla takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %16,80 oranındaki gecikme faizi ve işleyecek gecikme faizine ilişkin %18 KDV, icra gideri ve vekalet ücreti ile birlikte tahsilini talep ettiği, davalılar tarafından borca, yetkiye ve takibe itiraz edildiği,davalı taraflarca icra takibine sunulan itiraz dilekçesinde; takipte alacaklı görünen şirkete davalı yanın herhangi bir borcunun bulunmadığı ve alacağın zamanaşımına uğradığından bahisle icra takibine itiraz süresi içerisinde zaman aşımı itirazında bulunduğu görülmüştür....

        İİK'nın 67. maddesine dayanan davanın, mutlaka takibi yapılan ... dairesinin yetki çevresinde açılacağını gösteren bir hüküm bulunmadığı, dolayısıyla, başka bir yer mahkemesinin başka bir yer ... dairesindeki takibe yapılan borca itirazı incelemesinde yasal bir engel bulunmadığı da gözetilmelidir. Somut olayda, ... takibi, ... ... Müdürlüğü'nde yapılmış ve tebliğ edilen ödeme emri üzerine davalı-borçlu, ... dairesinin yetkisine itiraz etmemiş, sadece borca itiraz etmiş olmakla, .... ... Dairesi'nin yetkisi kesinleşmiştir. ... dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin değildir. Bu durumda mahkemece, ... dairesinin (İİK'nın 50/.... maddesi yollaması ile) HUMK'nın .... (HMK'nın ....) maddesi uyarınca yetkili olup olmadığının incelenmesi gerekmeden, itirazın iptali davasının kesin yetkili mahkemede açılıp açılmadığı üzerinde durulması gerekeceğinden, itirazın iptali davasının açıldığı tarih itibariyle davacı kooperatifin merkezinin bulunduğu yer olan ......

          Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık borçlunun isteminin İİK'nun 169.maddesinde belirtilen borca itiraz mı; yoksa İİK'nun 170/a maddesine (borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti) dayalı bir şikayet mi olduğu, buna göre 5 günlük sürenin mi dikkate alınacağı, yoksa süresiz şikayete mi tabi olduğu, sonuç olarak ödeme emrinin iptaline karar verilmesinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durmakta yarar vardır. Kambiyo senetleri hakkındaki özel takip usulleri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 167 ve devamı maddelerinde, haciz yoluyla takip 168 ve devamı maddelerinde, bu takip şekline ilişkin borca itiraz 169-169/a maddelerinde, imzaya itiraz 170.maddesinde, borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti ise İİK.170/a maddesinde düzenlenmiştir....

            Bu nedenle kira tarihimizden önceki şirketimiz adına yüklenen borçların tamamına ve faizine itiraz ediyoruz. Bizim o tarihlerde taşınmazı kullanmadığımız için böyle bir borcumuz yoktur. Kira kontratından sonraki borçları kabul ediyoruz...” şeklinde borca kısmi itiraz ederek takibi durdurduğu görülmüştür. Yargılama sırasında, elektrik mühendisi ve serbest muhasebeci mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 27.02.2015 tarihli raporda; söz konusu elektrik borcunun 11.175 TL’sinin kiraya veren .... A.Ş’ye ait olduğu, 11.02.2013 tarihli 7.932,40 TL, 10.04.2013 tarihli 1.602,20 TL olmak üzere toplam 9.534,60 TL’nin ise davalıya ait olduğu, gecikme zammı ve KDV ile birlikte ise davalının sorumlu olduğu miktarın 10.102,19 TL olduğu bildirilmiştir....

              Ancak borca batık sermaye şirketleri için konkordato isteminden feragat edilmesi iflas sebebi olduğundan davacının rayiç bilançoya göre borca batık olup olmadığı hususunda konkordato komiserinden rapor alınmış, yapılan incelemede davacı şirketin rayiç bilançoya göre borca batık olmadığı anlaşılmıştır. Basit usule tabi eldeki davada davacıların iflasını gerektirir bir durum bulunmadığından bu yönde duruşma açılarak karar verilmesine gerek bulunmadığı, zira yasa konkordatonun kesin mühlet içerisinde tasdiki bakımından duruşma açılmasını ön görmüş olup davacının konkordatonun tasdikine ihtiyacı kalmadığından davadan feragat edilmiştir....

                Öte yandan; İİK'nun 68/1.maddesi gereğince; ''Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir.'' Somut olayda, borçlu, icra dairesine verdiği itiraz dilekçesinde, itirazını ödeme olgusuna dayandırdığına göre itirazın kaldırılması isteminin mahkemede incelenmesi sırasında alacaklının artık İİK'nun 68/1. maddesinde belirtilen bir belgesinin mevcut olup olmadığı üzerinde durulmasına gerek yoktur. Çünkü anılan maddede yazılı belgelerle ispatlanacak olan "hukuki ilişki" ve "borç"tur. Borçlu hukuki ilişki ve borcu kabul ettiğine göre, kabul edilen bir hususun ayrıca İİK'nun 68/1. maddesinde yazılı belgelerle ispatına yer olmadığı açıktır (HGK. 04.12.1985 tarih ve 1984/12-527 E.,984 K.)....

                  III- Davacı borçlu icra mahkemesine başvurusunda, zamanaşımı itirazında bulunduğu, zamanaşımı itirazının takibin kesinleşmesinden önceki veya sonraki döneme ilişkin olduğunu açıkça belirtmediğinden ve ödeme emrinin usulüne uygun olduğu tespit edildiğinden, ilk derece mahkemesince zamanaşımı itirazının esası incelenerek 10 yıllık zaman aşımı süresinin henüz dolmadığı yönündeki gerekçe ile zaman aşımı itirazı reddine karar verilmesi isabetlidir. IV- Aleyhine genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibinde, borçlunun, icra mahkemesine diğer başvurusu İİK'nun 62. maddesi kapsamında "icra takibinde yetkiye borca itiraz, zamanaşımı itirazı" olup, takibin şekline göre itirazların ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesinde bildirilmesi gerektiğinden, borca itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinde de isabetsizlik bulunmamaktadır....

                  Davacı, tazminat yükümlüsü olan davalıyı 4.6.2008 tarihinde öğrenmiş, 2918 sayılı Yasanın 109/ ilk maddesinde öngörülen yasal 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde 10.11.2009 tarihinde icra takibini yapmış, vaki itiraz üzerine de yasal sürede eldeki davayı açmıştır. Davanın 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmış olmasına rağmen mahkemece 2918 sayılı yasanın 109 maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin gözardı edilerek yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                    UYAP Entegrasyonu