Somut olayda, davacı tarafça, takipten önceki zaman aşımı itirazının, mahkemece düzeltilen ödeme emrinin tebliği tarihinden (18/04/2022) itibaren yasal 5 günlük süre geçtikten sonra (27/05/2022 tarihinde) yapıldığı görülmekte olup, mahkemece, takipten önceki zaman aşımı itirazının açıklanan nedenle süre aşımından reddi hukuken isabetlidir. Yine, senet aslının icra kasasına alınmadığına dair şikayet de, yukarıda belirtilen ödeme emri tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük yasal süre geçtikten sonra yapılmıştır. Mahkemece, bu yöndeki şikayetin, açıklanan nedenlerle süre aşımından reddi yerine, yazılı şekilde hüküm tesisi hukuka uygun değildir....
Hükmedilen alacaklardan kıdem tazminatı, izin ücreti ve ücret alacakları dava ve ıslah tarihleri itibariyle zaman aşımına uğramış değildir. Ne var ki dava kısmı dava olarak açıldığını göre ıslaha karşı zaman aşımı süresi gözetilerek hükmedilen UBGT ücreti alacağının ıslah edilen kısımları yönünden zaman aşımı defi gözetilerek hesaplama ile bu alacağa hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile aksi yönde karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı tarafın süresinde ıslaha karşı zaman aşımı defi gözetilerek yapılacak hesaplamaya göre davacının UBGT ücretinin dava dilekçesinde talep edilen miktar olan 100,00 TL ile hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre ıslah tarihinden geriye 5 yıldan önceki alacakların zaman aşımına uğradığı kabul edilerek 1.086,84 TL toplamı olan 1.186,84 TL'ye hükmedilmeli fazla kısmın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmelidir....
süresi içerisinde yeniden suç işlediği 01.07.2011 tarihleri arasını kapsayan 2 yıl 1 ay 19 günlük sürenin 5271 sayılı Kanun'un 231/8-son cümlesi gereğince duracağı, sanığın sorgusunun yapıldığı tarih ile hükmün açıklandığı tarih arasında zaman aşımını kesen başkaca bir sebep bulunmadığı ve sanığın sorgusunun yapıldığı 17.04.2009 tarihinden itibaren, hükmün açıklandığı 11.06.2021 tarihine kadar geçen sürede 8 yıllık olağan dava zaman aşımı süresinin dolduğu gözetilmeden, zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı....
Kesen nedenlerin varlığı halinde süre yeniden işlemekte ise de, sanıklar hakkında verilen 29.01.2009 tarihli beraat hükmünün temyizi üzerine Dairemiz'in 04.03.2014 tarihli ilamı ile sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulduğu, bu durumda zaman aşımını kesen en son işlem sanık ... için 14.12.2007 tarihli sorgu olup, anılan tarihten itibaren 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık zaman aşımı, sanık ... için hüküm tarihinden önce 14.12.2015 tarihinde dolduğu anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca verilen düşme kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, katılan vekilinin, zaman aşımının dolmadığına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, sanık ... hakkındaki hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA; 2-Sanık ... hakkındaki hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince; Mahkemece sanık yönünden hüküm tarihi itibariyle zaman aşımı süresinin dolduğu kabul edilmiş ise de, zaman aşımını kesen en son işlem sanık .....
Diğer yandan, davalılar ... ve şirket vekilinin birleşen davaya karşı ileri sürdüğü zamanaşımı defi yöntemince irdelenmiş değildir.Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.1.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı) Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir....
Maddesinde düzenlenen 10 yıllık süre olup takip ve dava tarihi itibariyle zaman aşımı süresinin dolmadığı ve davalının zaman aşımı definin reddinin gerektiği , taraf ticari defterleri üzerinden yapılan inceleme sonucunda davacı taraf ticari defterlerine göre davacının davalıdan 753.175,00 TL tutarında alacaklı, davalı taraf ticari defterlerine göre ise davacının davalıdan 995.055,00....
Davalı vekili, zaman aşımı def’inde bulunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, kazanın 15/08/2003 tarihinde meydana geldiği, kaza tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK hükümleri gereğince dava tarihinde ceza zaman aşımı süresinin dolduğu, hastalığına ilişkin heyet raporu ve epikriz raporları tarihi olan 2003 yılından itibaren davacının maluliyetinin farkında olduğu gerekçesiyle zaman aşımı nedeniyle açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 4,05 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 10.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
a yönelik TCK'nin 86/2, 86/3-e. maddelerinde düzenlenen silahla basit kasten yaralama suçunun TCK'nin 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıllık olağan zaman aşımı süresine tabi olduğu, 5237 sayılı TCK'nin 67/2-a maddesinde yer alan ve zamanaşımını kesen son işlem olan sanığın savunmasının alındığı 19.11.2012 tarihi ile temyiz inceleme tarihi arasında 5237 sayılı TCK'nin 66. ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık asli zamanaşımı süresinin gerçekleştiğinin anlaşılması, incelenen dosyaya göre bozma üzerine verilen düşme kararında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılanlar vekillerinin; zaman aşımı süresinin dolmadığına, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddiyle, hükmün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak ONANMASINA, 01.11.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Mahkemece; bütün alacakların 10 yıllık genel zaman aşımına tabi olduğu, taşınmazın davacıya teslim edilmemesi nedeniyle zaman aşımının kesilmediği gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Aralarında teselsül bulunsa bile davalılardan biri tarafından ileri sürülen zamanaşımı definden diğer davalılar yararlanamaz. Zamanaşımı defi davalılar için ortak savunma değildir. Onun için bir davalının bu yoldaki savunması ötekilerin bundan yararlandırılmasını gerektirmez. Somut olayda, zamanaşımı savunması bulunmayan davalılar hakkındaki davanın dahi zaman aşımı sebebi ile reddedilmesi isabetli bulunmamıştır. Ayrıca, davaya konu taşınmaz harici satışın yapıldığı tarihte tapuya kayıtlı bir yerdir. Tapulu taşınmazların satış ve devirleri TMK.nun 706, Borçlar Kanununun 213, Tapu Kanununun 26, Noterlik Kanununun 60/3 ve 89.maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuki sonuç doğurmazlar....
Davalı taraf zaman aşımı iddiasında bulunmuş ise de, olayın meydana geldiği 03.08.2014 tarihi olup davacı tarafından 30.03.2015 tarihinde belirsiz alacak davası olarak dava açmış olduğu, zaman aşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından zaman aşımı itirazın reddine dair karar verilmiştir. Dosyada mevcut bilirkişi raporu, davalı sigortanın tutmuş olduğu ekspertiz raporu ve deliller değerlendirildiğinde; davacının sigorta yaptırdığı iş yerinde, sigorta poliçesi kapsamında bulunan aşırı yağmur sebebiyle oluşan zararın, davalı tarafından yapılan ödeme mahsup edilerek 11.840.80 TL olduğu anlaşılmış '' gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir....