Dosya içeriğine ve taraflara ait nüfus kayıt tablolarına göre tarafların 16/09/2013 yılında evlendikleri, bu evliliklerinden Yusuf Celen adında bir çocuklarının olduğu, dava tarihi itibariyle evlilik birliğinin (1) yıllık sürenin üzerinde sürmüş olduğu görülmüştür....
Dava, evlilik birliğinin sarsılması (TMK md. 166/1,2) ve hayata kast (TMK md. 162) nedenlerine dayalı boşanma davasına, karşı dava ise evlilik birliğinin sarsılması (TMK md. 166/1,2) nedenine dayalı boşanma davası ve fer'ilerine ilişkindir....
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2 ) taleplerinin reddinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi; “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir....
DAVA ... erkek vekili dava dilekçesinde özetle; kadının düğün öncesinde başlayan müvekkilinin ailesine yönelik hakaret ve tartışmaların düğün sonrasında da devam ettiğini, evlilik birliğinin kadına yüklediği yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin ihtiyacı olduğu zamanlarda yanında olmadığını, müvekkilinin evlilik birliğinin devamı için elinden gelebilecek tüm fedakarlıkları yaptığını iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına karar verilmesini, haksız ve hukuka aykırı olarak açılan karşı davanın reddine müvekkiline ve ailesine iftira atan kadın aleyhine 20.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini dava ve talep etmiştir. II....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "... kocanın eşine hakaret ettiği, aşağılayıcı sözler söylediği, eşi ile birlikte vakit geçirmediği, fiili ayrılık sürecinde kocanın evin, eşinin ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamadığı, ayrıca kocanın evlilik birliğinin üzerine yüklediği sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, tarafların uzun süredir fiilen ayrı yaşadıkları, kocanın tam kusurlu hareketleri sonucu evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, evliliği bu haliyle sürdürmenin toplum ve taraflar açısından bir faydasının kalmadığı davacı- birleşen dosyada davalının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı- birleşen dosyada davacı bakımından davacı- birleşen dosyada davalı kadının kusuruyla evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğinin ispatlanamadığı anlaşılmakla; davalı- birleşen dosyada davacının davasının reddine," gerekçesi ile; "Davacı-birleşen dosyada davalının davasının KISMEN KABULÜ ile, Davalı-birleşen dosyada davacının davasının REDDİNE, kocanın tam kusurlu hareketleri sonucu...
Boşanmaya karar verilebilmesi için az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı ve evlilik birliğinin devamında bu eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK m. 166/2) Dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı TMK'nun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bir kısım tanık beyanları ise, davacıdan duyuma dayalıdır. Böylece davacı tarafından davalının az da olsa kusurlu bulunduğu ispat edilememiştir. Tarafların fiilen ayrı olması tek başına evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulünü gerektirmeyip, dosya kapsamında TMK'nun 166/3. maddesi şartları da oluşmamıştır....
Somut dosya kapsamında dinlenen davacı tanıklarının beyanlarının evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasını ve kadının kusurlu davranışlarını ispata elverişli ve yeterli olmadığı görülmüştür....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 09/10/2020 NUMARASI : 2018/433 ESAS 2020/540 KARAR DAVA KONUSU : Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeni İle Boşanma KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen kararına karşı, davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmakla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1- b-1- son cümle uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA, SAVUNMA İLE YARGILAMA SÜRECİ: Davacı dava dilekçesinde özetle; davalının kusurlu davranışları nedeni ile evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, bu sebeple boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; davanın reddine, davacının tedbir nafakası talebi bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: "Türk Medeni Kanunu'nun 166/1- 2. maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir ki, olayımızda davalı erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, ekonomik ve duygusal şiddet uyguladığı, evlilik birliği yükümlülüklerini ihlal ettiği böylelikle tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmış ve TMK.nın 166/1 maddesi gereğince taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olup; taraflar yaşanan bu olaydan sonra ayrı yaşamaya başlamışlar bir daha bir araya gelmemişlerdir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır....
Davalı vekili ise, evlilik birliğinin kurulmasından önce davacı tarafından vekil edenine devredilen taşınmaz ve evin tarafların nişanlı olduğu dönemde hediye olarak verildiğini, tarafların daha sonra evlenmeleri nedeniyle artık geri istenemeyeceğini, evlilik birliğinin kurulmasından sonra vekil edeni tarafından üçüncü bir kişiden satın alınarak edinilen payın bedelinin davacı tarafından değil vekil edeninin davacıya ait işyerinde çalışmalarına karşılık elde ettiği gelirle alındığını, dolayısı ile bu hissenin edinilmesinde davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur....