Küçüğün bulunduğu yaş dönemi dikkate alındığında, halen geçerli kişisel ilişkinin küçüğün üstün yararı ile çatışmadığı ve kişisel ilişki kararlarının değişen şartlara göre her zaman yeniden değerlendirilmesi olanağının da bulunduğu dikkate alındığında, dava taraflarının kişisel ilişkiye yönelik istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir. Davalının iştirak nafakasının miktarı ve davacı vekilinin artış oranının belirlenmesine ilişkin talebine yönelik olarak ; Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tedbiren Velayetin Düzenlenmesi - Tedbir Nafakası Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Kısa kararda, velayeti tedbiren davacı anneye verilen ortak çocuk 10.05.2009 doğumlu... ile davalı baba arasında kişisel ilişki düzenlemesine yönelik bir hüküm bulunmadığı halde, gerekçeli kararın hüküm kısmında ortak çocuk ile davalı baba arasında kişisel ilişki düzenlemesine karar verilmesi suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/3. maddesi uyarınca, hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz....
Velayet düzenlemesi yapıldığında çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf gücüne göne onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür(TMK 182.-327- 330md),ana-babanın bakım yükümünün doğal sonucu olan iştirak nafakası,çocuğun korunmasına yönelik olup kamu düzenine ilişkindir,hakim talep olmasa dahi"açıkça nafaka istemiyorum"şeklinde bir beyanın varlığı dışında kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmelidir.İştirak nafakası çocuk için bir hak olup velayetin değiştirilmesi davalarında istenilen nafaka talepleri de ayrı bir davanın konusunu oluşturmadığı gibi bu hususta ayrıca harç alınması da iştirak nafakası talebini müstakil bir dava haline getirmez.Kamu düzenine ilişkin olan velayetin değiştirilmesine konu davada asıl talebin ferisi niteliğindeki iştirak nafakası talebinin bağımsız bir dava olduğunu kabul etmek usul ekonomisine aykırılık teşkil edeceği gibi ,iştirak nafakasına hak kazanması için velayetin değiştirilmesi davasının sonucunu beklemek çocuk yönünden haklarına geç ulaşması...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Velayetin Tedbiren Düzenlenmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı baba tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacı babanın aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Velayet kendisine verilmeyen taraf ile ortak çocuk arasında kurulacak kişisel ilişki de çocukların üstün yararı yanında analık ve babalık duygularının da tatmin edilmesi gerekmektedir....
TMK'nın 323. maddesine göre; "Ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir." TMK’nın 324. Maddesine göre; “Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ebeveynler bu haklarını amacına ve yasal yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir. Kişisel ilişki tesis edilmesine yönelik kararlar kesin hüküm oluşturmaz.Velayet kendisine bırakılmayan tarafça kişisel ilişkinin kurulması ya da değiştirilmesi her zaman talep olunabilir (TMK'nın 183. maddesi). Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yaşı, ana ve babalık duygusunun tatmini, çocukların yüksek yararı birlikte değerlendirilerek çocukların kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmelidir....
Yukarıda belirtilen genel ilkeler dikkate alındığında velayet ve kişisel ilişki hususlarında karar sonrasında ortaya çıkan gelişmelerin de dikkate alınması zorunludur. Bu kapsamda mahkemece bildirilen soruşturma evrakının getirtilmesi,gerekirse sonucunun beklenmesi,gerekirse oluşturalacak uzman heyetinden rapor alınması,rapor sonucuna göre gerekli görüldüğü takdirde küçüğün irade ve tercihinin bizzat tespiti,sonrasında velayet-kişisel ilişki-bu çocuğa yönelik iştirak nafakası talepleri ile ilgili karar verilmesinin uygun olacağı sonuç ve kanaatine varılmış,aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
GEREKÇE : Dava, müşterek çocukların boşanma kararı ile anneye verilen velayetlerinin değiştirilerek babaya verilmesi mümkün olmadığı taktirde kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi isteğine ilişkindir. HMK'nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; İlk derece mahkemesince," annenin velayet hakkını kötüye kullandığına dair bir delil elde edilememiş olup aksine küçüklerin anne ile mutlu oldukları , baba ile uzun süre kalmak istemedikleri belirlenmiştir. Boşanma ilamı ile düzenlenen şahsi ilişki ise genel kriterlere uygun olup aksinin düzenlenmesi annenin velayet hakkının kısıtlanmasına ve küçüklerin düzenlerinin bozulmasına neden olacak niteliktedir." gerekçesi ile davacının velayetin değiştirilmesi, olmadığı takdirde kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi taleplerinin reddine karar verilmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; Müşterek çocuk Kaşif Baran'ın velayetinin anneden alınarak babaya verilmesine, çocuk için bağlanan iştirak nafakasının dava tarihi itibari ile kendiliğinden kalktığının tespitine, anne ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, müşterek çocuk Nazlı Can'ın velayetine yönelik davanın reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili yasal süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; Velayetin kaldırılmasını gerektirir herhangi bir neden olmadığını, zira boşanma kararından sonra çocuğun kişisel ilişki tesisine göre görüşmeye gittiği ilk günden itibaren gelmediğini, annesi ile kalmadığını, müvekkilinin de çocuğun psikolojisini düşünerek icra yoluna başvurmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle İlk Derece Mahkemesi kararını istinaf etmiştir....
Temyize konu dava da ise müşterek çocuklardan Taha Aslan'ın velayeti babaya verilerek, küçük ile annesi arasında her ayın birinci ve üçüncü haftalarında cumartesi 10.00 pazar 17.00 arasında,dini bayramların 2. günleri, 15 Temmuz 30 Temmuz tarihleri arasında ve sömestr tatillerinin 1. haftasında kişisel ilişki kurulmuştur. Çocukların velayetinin ebeveynler arasında paylaştırılması halinde, kişisel ilişkinin kardeşlerin birbirlerini görmelerine imkan verecek tarzda düzenlenmesi, onların menfaati gereğidir. Bu husus nazara alınmadan velayeti babaya verilen çocuk ile velayeti annede kalan çocuğun birbirlerini göremeyeceği şekilde kişisel ilişki tesisi doğru olmadığı gibi, infazı mümkün olmayacak şekilde dini bayramların 2. günleri, Temmuz ayının 15 ile 30. günlerinde kurulan kişisel ilişkinin başlangıç ve bitiş saatleri ile sömestr tatilinde kişisel ilişkinin başlangıç ve bitiş gün ve saatlerinin gösterilmemesi doğru görülmemiştir....
Mahkeme tarafından gerekçeli kararda,” TMK 324/2 maddesinde kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunu tehlikeye girmesi durumunda kişisel ilişki kurulma hakkının reddedilebileceği yönünde düzenlemenin bulunduğu ayrıca kişisel ilişki kurulmaması durumunun kesin hüküm teşkil etmediği, her zaman talep ve dava edilebileceği, davalı ile çocuk arasında sağlıklı her iki tarafında da menfaatine olabilecek şekilde kişisel ilişki kurulabilmesi için davacı, davalı ve müşterek çocuğu da kapsayacak şekilde 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda düzenlenen danışmanlık tedbirleri bünyesinde uygulanacak tedbirler kapsamında aile bağlarının tekrardan güçlenip onarıldıktan sonra kişisel ilişki hususunun değerlendirilmesinin gerektiği (bu hususta mahkememizce yargılama devam ederken hem mahkememizce danışmanlık tedbirine karar verildiği, hem de çocuk mahkemesine bu hususta ihbarda bulunulduğu) anlaşılmış bu aşamada müşterek çocuğun üstün menfaati de göz önünde bulundurularak müşterek çocuk ile davalı baba arasında...