Ancak protokolde velayetin davacıda kalacağına karar vermiştik ancak velayetin bende kalması hususunda anlaştık protokolü bu şekilde değiştiriyoruz.Boşanma nedeni ile davacıdan yoksulluk nafakası,iştirak nafakası maddi ve manevi tazminat, eşya alacağı talebim yoktur. Halen davacı adına kayıtlı Ankara İli Ayaş İlçesi Ada 118, parsel 3'de tapuya kayıtlı devremülkün kendisinde kalmasını kabul ediyorum hak talebim yoktur. Bunun dışında mal rejiminden kaynaklanan hak ve alacak talebim yoktur. Yaşı küçük müşterek çocuğun velayeti bende kalacaktır. Kişisel ilişki hususunu mahkemenin takdirine bırakıyoruz. Yargılama gideri talebim yoktur, boşanmamıza karar verilsin." şeklinde beyanda bulunmuştur....
Kadın için yoksulluk nafakası verilmemesi açısından: Tarafların gelirlerinin birbirine yakın olduğu için kadın lehine yoksulluk nafakası verilmemesinin doğru ve yerinde olduğu anlaşıldığından kadın vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir....
Asıl dava, iştirak ve yoksulluk nafakasının artırılması, karşı dava ise, velayetin değiştirilmesi ve yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkindir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının ev hanımı olduğu, gelir getiren bir işi veya mal varlığının bulunmadığı, yoksulluk nafakasının kaldırılmasının koşullarının oluşmadığı, kadın lehine yoksulluk nafakasının hükmedildiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında geçen süre, paranın alım gücü, nafaka yükümlüsünün geliri gözetildiğinde, mahkemece hakkaniyete uygun bir artırım yapıldığı, gelecek yıllardaki artırım konusunda kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davalı-karşı davacının açıklanan yönlere ilişkin istinaf itirazlarının reddine karar verilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür....
Velayet, çocukları ilgilendiren konuların en önemlilerindendir. Velayet düzenlemesi konusunda; makemece uzman incelemesi yaptırılmadığı gibi; karar tarihinde çocuklar idrak çağında olduğu halde, görüşlerinede başvurulmamıştır. Ortak çocuklar idrak çağında olduğuna göre; mahkemece, sonuçları hakkında bilgilendirilerek velayet tercihi konusunda çocukların bizzat dinlenmesi; bu yeterli olmadığı takdirde 4787 sayılı Kanunun 5. maddesinde gösterilen uzman veya uzmanlardan velayet konusunda rapor alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle velayetin düzenlenmesi gerekir. Açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir. 3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre takdir edilen yoksulluk nafakası çoktur. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir....
Ağır kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası (TMK m. 175) hükmedilemez. O halde kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. 3-Mahkemece; ortak çocuklar 26.10.2011 doğumlu Ilgın’ın velayeti, "Küçüğün yaşı nedeniyle anne bakım ve şefkatine muhtaç olduğu gerekçesiyle davalı- davacı anneye bırakılmıştır. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde vermesi gerekecektir....
Bu bağlamda, yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için, boşanma hükmünün kesinleşmesi ve nafaka talep eden eşin, boşanmaya neden olan olaylarda, diğer eşe nazaran daha ağır kusurlu bulunmaması gerekir. Eşit kusur halinde, yoksulluk nafakasının diğer koşulları oluşmuş ise yoksulluk nafakası talep edilebilir. Boşanmaya neden olan olaylarda, tamamen veya daha fazla kusurlu olan eş, yoksulluk nafakası talep edemez. Yoksulluk nafakası boşanma davası içinde ve onun devamı sırasında boşanma ile ilgili hüküm kesinleşinceye kadar istenebileceği gibi boşanma davası sonuçlandıktan sonra harcı verilerek açılmış ayrı bir dava ile de istenebilir. Evliliğin boşanma sebebi ile sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (TMK m.178) Yoksulluk nafakası, boşanma davası sonuçlandıktan sonra, bir yıllık süre içinde ayrı bir dava ile de istenebilir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece; her iki davanın da kabulü ile tarafların TMK 166/1 maddesi uyarınca boşanmalarına, müşterek çocukların velayetlerinin anneye verilmesine, müşterek çocuklar aylık 600'er TL tedbir nafakalarının kararın kesinleşmesinden itibaren ayrı ayrı aylık 650'şer TL iştirak nafakası olarak devamına, kadın lehine 30.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminat takdirine, davacı-karşı davalı lehine aylık 300 TL tedbir nafakasının, kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 500 TL yoksulluk nafakası olarak devamına,reddine, davalı karşı davacı T3 tarafından açılan karşı davanın kabulüne, davalı karşı davacının velayet talebinin reddine, davalı karşı davacının tedbir ve iştirak nafakası taleplerinin reddine, davalı karşı davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından; kusur belirlemesi, kendi tazminat taleplerinin reddi, kadın lehine takdir edilen yoksulluk nafakası ve velayet yönünden, davalı-davacı kadın tarafından ise; kusur belirlemesi ve tazminatların reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Taraflarca evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı açtıkları boşanma davalarında, ilk derece mahkemesince boşanmaya ve fer’ilere ilişkin hüküm kurulmuş, ilk derece mahkemesinin bu kararı, kadın tarafından kusur belirlemesi, yoksulluk nafakasının reddi, maddi ve manevi tazminatların reddi, erkek lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminatlar, erkek tarafından ise kusur belirlemesi, maddi ve manevi tazminatların miktarı, reddedilen tedbir ve yoksulluk talepleri, iştirak nafakası, velayet yönlerinden...
O halde, bu husus gözetilerek erkeğin boşanma talebi hakkında "konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurmak ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden haklılık durumuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 3-Davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakası talebi olmadığı halde, lehine yoksulluk nafakası takdiri doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir 4-Velayetin düzenlenmesinde aslolan çocuğun üstün yararıdır....
Bozma sonrası davalı kadın vekili tarafından ıslah dilekçesi verilmek sureliyle maddi ve manevi tazminat, tedbir, işitirak ve yoksulluk nafakası ve nafakalara artırım talebinde bulunulmuş ve taleplerini ıslah ettiği bildirilmiştir. Bozmadan sonra ıslalı mümkün değildir. (04.02.1948 tarihli 10/3 sayılı İçt. Bir. Kararı) İştirak nafakası ve tedbir nafakaları mahkemece resen hükmedilebileceği gibi yargılama aşamasında her zaman istenebilir isede nafakalara artırım talebinin süresinde yapılmış olması gerekir. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 174/1 maddesinde düzenlenen maddi tazminat ile Türk Medeni Kanununun 175 maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası talepleri ile iştirak nafakasının arttırım talebine yönelik karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken taleplerin kısmende olsa kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. 3- Tarafların müşterek çocuğu....2004 doğumlu olup idrak çağındadır....