Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 352. ve 353. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi....
Dava; TMK. nun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Taşınmaz üzerinde zilyetlikten başka hakkı bulunmayan kişiler anılan maddeler uyarınca zilyetliklerinin korunmasını isteyebilirler. Zilyetliğin elden alınması ya da saldırıya uğraması halinde korunma dava yolu ile istenebilir. Ancak TMK. nun 984. maddesi hükmü uyarınca “dava hakkı zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak 2 ay ve her halde fiilin üzerinden 1 yıl geçmekle düşer.” Davacı dava dilekçesi ve yargılama oturumlarında, 05.07.2007 tarihinde davalı Belediyenin taşınmaza elattığını, köylülerin haber vermesi üzerine 19.07.2007 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir. Davalı tarafça tecavüzün 05.07.2007 tarihinde yapıldığı ve davacının tecavüzü 19.07.2007 tarihinde öğrenildiği açıklandığına göre Kanun hükmünde açıklanan süre kaçırıldıktan sonra 07.11.2007 tarihinde eldeki dava açılmıştır....
ın zilyet olduğunun tespitine, davalının davacının zilyetliğine yapmış olduğu müdahalenin önlenmesine, davacının taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin korunması ile davacıya teslimine karar verilmesi üzerine hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosya kapsamına dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalının aşağıda belirtilen hususlar dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacı, dava dilekçesinde dava konusu taşınmazda davalının tecavüzünün önlenmesine, evin kendisine teslim edilmesini istemiştir. Davacının dava konusu taşınmazda zilyetliğinin tespitine ilişkin bir talebi bulunmayıp, esasen dava, TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. 6100 sayılı HMK'nun 26. maddesine (HUMK'un 74-76. maddeleri) göre; “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez....
Her ne kadar mahkemece dava TMK.nın 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen salt zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilmiş ise de; dosya kapsamına göre davacının talebi salt zilyetliğe dayanmayıp, aynı zamanda taraflar arasında halen geçerli olduğunu iddia ettiği kira ilişkisinden (şahsi haktan) kaynaklanan zilyetliğinin korunmasına ilişkindir. Dava salt zilyetliğin korunması davası değildir. Usul Hukukumuza göre, vakıaları bildirmek taraflara, hukuki vasıflandırma mahkeme hakimine aittir. Dava; 6100 sayılı HMK.nın 4/1- a maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kira ilişkisine dayalı olarak açılan kiracılık sıfatından kaynaklanan taşınmaz üzerindeki davacı zilyetliğinin korunarak, davacı zilyetliğine yapılan tecavüzün önlenmesi talebine ilişkindir. Somut olayda, davacı taraf; Dairemizin görevli olduğu TMK.nın 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen salt zilyetliğe dayanmayıp zilyetliğin ötesinde kiracılık sıfatından kaynaklanan şahsi hakka dayanmaktadır....
Davacının evine giriş yerine demir kapı ve set yapılmak suretiyle müdahalede bulunduğuna göre TMK’nun 981 ve devamı maddeleri gereğince davacının bu tür davayı açmakta hukuki yararının olduğunun da kabulü gerekmektedir. Uygulama gereğince hukuki yarar ilkesi dava şartlarından olup, başlangıçta kendiliğinden gözönünde tutulur. Hukuki yararı olan bir kişinin yine dava şartlarından olan taraf ehliyetinin olduğunun da kabulü zorunludur. O halde TMK’nun 981 ve devamı maddeleri gereğince davanın zilyetliğin korunması davası olduğu kabul edilerek iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır....
Somut olayda; davacı talebinin, davada taraf olmayan Burhanettin ve Adil Kanun'a ait olan taşınmaz üzerinde bulunan evin zilyetliğinin kendisine ait olduğu ve taşınmazın boşandığı eşi tarafından fuzûli olarak işgal edildiği iddiasıyla vaki elatmasının önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. 4721 sayılı TMK'nın 981 (743 sayılı TMK'nın 894) ve müteakip maddeleri, mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kimsenin zilyetliğini korumak üzere konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. Davacı sadece zilyetliğini ileri sürdüğüne ve zilyetliğin arkasında ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hak ileri sürmediğine göre davanın, zilyetliğin korunması kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre uyuşmazlığın, 6100 sayılı HMK'nın 4/1-c maddesi uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Mersin 2....
Bu davalar, TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nın 973. maddesinde zilyetlik "Bir şey üzerinde fiili hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nın 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir....
Taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nın 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesini isteyebileceği gibi salt zilyetliğe dayalı olarak TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümleri gereğince istemde bulunma hakkına da sahiptir. Davacı, dava konusu taşınmazın kiracısı olduğunu, davalının bu taşınmaza haksız olarak müdahale ettiğini, bu nedenle kiracısı olduğu taşınmazdaki davalının haksız müdahalesinin önlenmesini talep ettiği anlaşıldığına göre, davacının kira ilişkisinden kaynaklanan şahsi hakka dayalı olarak elatmanın önlenmesi talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, dava salt zilyetliğe dayalı bir dava olmayıp, hakka dayalı bir davadır. O halde, konusu TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması davası olmadığına göre uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesi görevlidir....
Taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nın 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesini isteyebileceği gibi salt zilyetliğe dayalı olarak TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümleri gereğince istemde bulunma hakkına da sahiptir. Davacı, dava konusu taşınmazın zilyedi olduğunu, davalının bu taşınmaza haksız olarak müdahale ettiğini, bu nedenle zilyedi olduğu taşınmazdaki davalının haksız müdahalesinin önlenmesini talep ettiği anlaşıldığına göre, davacının salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu, arkasında nesnel ya da öznel bir hakka dayalı olarak talepte bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, salt zilyetliğin korunması istemine dayalı bir dava olduğundan, TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözümünde sulh hukuk mahkemesi görevlidir....
Başkanlığına resmi olarak tahsis edildiği, karar tarihi itibariyle iptal edilmiş ve davacılar adına oluşmuş bir tapu kaydınında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dava; TMK'nin 981 vd. maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Zilyetliğin temeli hukuki bir durum niteliğinde olduğundan; TMK'nin 981 vd. maddeleri uyarınca açılan zilyetliğin korunması davalarıyla sadece görünüşün ve mevcut durumun korunması amaçlanır. Dava konusu taşınmaz arsa vasfı ile davalı ... adına kayıtlı olup diğer davalı kurum lehine tapuya tahsis edildiğine göre; davacıların zilyetliğinin herhangi bir mülkiyet hakkına dayandığı söylenemez. Başka bir ifade ile tapu kaydı ve tahsis açıklaması karşısında davacıların zilyetliklerine değer verilemez. Tüm bu açıklamalar karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir....