SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 25.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
(ölü) mirasçıları adına kayıtlı ve üzerinde 5 katlı 2 dükkan ve 7 daire bulunmaktadır, davacı muhtarlık satış senedine ve gecekondu satış senedine dayanmakta olduğuna göre, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince... 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 22/11/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Mehkemece, 25.09.2014 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı ve 26.12.2014 tarihli celsenin 1 nolu ara karar gereğince, davalı tarafa keşif masrafı ile tebligat masraflarını karşılamak üzere süre verildiği; davalı vekilinin sürelere riayet etmeyerek, masrafları karşılamaması sebebiyle keşif yapılamadığı; Mahkemece verilen ikinci sürenin 6100 sayılı HMK'nın 94/2 ve 116 devamı gereği kesin olduğu ve yeniden süre verilemeyeceği; takdir edilen kesin süre içerisinde söz konusu ara kararın yerine getirilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonuç yasal düzenlemelere uygun düşmemektedir....
Davada çekişmeli taşınmazın korunması istenen bölümü Hazine’ye ait olup, davacı bu taşınmaz bölümünde zilyet olduğundan, uyuşmazlığın MK.nın 894 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekir. Bu halde; davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince ... Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 09.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Hasımsız veraset belgesine göre, davacının eşi ...’in 02.07.2007 tarihinde öldüğü, mirasçısı olarak gözüken davacı eşi ... ile 1991 doğumlu oğlu ...ve 1997 doğumlu kızı ...’in kaldıkları anlaşılmıştır. Köy satış senedi fotokopisi dosya içerisindedir. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık, mülkiyeti Hazineye ait olan yerde üstün zilyetliğin kimde bulunup bulunmadığında toplanmaktadır. Bu durumda, TMK.nun 981 ve devamı maddeleri gereğince, dava zilyetliğin korunması davasıdır. Davacı, bu yeri davalıyla ortaklaşa işleten kocasının iki yıl önce öldüğünü açıklamıştır. TMK.nun 984 maddesi uyarınca iki ay ve bir yıllık süreler geçmiştir. Davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken, işin esasına girilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir....
Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4.maddesi gereğince, 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazın davacının kullanımda olduğu ve davacının taşınmazda zilyet olduğuna ilişkin taşınmazın beyanlar hanesinde şerh bulunduğu, ancak taşınmazın yüz ölçümünün eksik olarak hesaplandığı iddiasıyla taşınmazın gerçek sınırlarına göre davacının zilyetliğinin tespiti istemine ilişkindir. Bu durumda salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan ve malvarlığı haklarına ilişkin olan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince... 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 13.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Türk Medeni Kanunu 981,982 ve 983. maddeleri, mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. Bu maddelerde düzenlenen davalar ile, zilyet; zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, sulh mahkemelerinde dava açar ve bu mahkemelerde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun, 15.6.1983 gün ve 3351/679 sayılı; 25.11.1987 gün ve 394/876 sayılı; 06.10.1993 gün ve 1993/14-423-561 sayılı, 25.11.2009 gün ve 8-518/573 kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : TMK 981 vd. Maddeleri Uyarınca Yalnızca Zilyetliğin Korunması Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. K A R A R Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, HUMK'un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 31,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 27,90 TL'nin temyiz edenden alınmasına, 24.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Sayılı dosyası ile dava açıldığını ve derdest olduğunu, bu süreç devam ederken T3 20/07/2017 tarihli yazısı ile taşınmazın 15 gün içerisinde tahliyesinin ihtar edildiğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazı 1977 yılından beri fiilen kullandığını ve içerisinde iki ev ve çok sayıda ağaçlardan oluşan muhtesatının bulunduğu, tahliye ve yıkımın gerçekleşmesi durumunda muhtesat ve bedellerin tespitinin mümkün olamayacağı iddiasıyla taşınmazda bulunan muhtesatların ve değerlerinin tespit edilerek belirlenen bedelin davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava, TMK'nin 981 ve devamı maddeleri uyarınca salt zilyetliğin korunması hükümlerinden kaynaklı olmayıp tapu tahsis belgesine dayalı bir başka deyişle arkasındaki ayni hak iddiasına dayalı tedbir ve tazminat istemine ilişkindir. Yapılan inceleme sonucunda, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 01/09/2021 Tarihinde yürürlüğe giren 01/07/2022 tarih ve 1047 sayılı Daireler arası İş Bölümü kararında 1....
Mahkemece, davacının zilyetliği 05.03.2008 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle kazandığından bahisle elatmanın önlenmesi istemi kabul edilmiş, ecrimisil istemi ise davalı kötüniyetli zilyet olmadığından reddedilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Dava konusu bağımsız bölüm, 976 ada 1 ve 4 sayılı parseller üzerindeki binada bulunmaktadır. 976 ada 1 ve 4 sayılı parsellerin kayıt maliki dava dışı ... Büyükşehir Belediyesi ve başkaca kişilerdir. Eldeki davada, her iki taraf da önceki zilyetlerin zilyetlik devir sözleşmesine dayanmıştır. Kuşkusuz bu tür sözleşmeler, ilgilisine mülkiyet hakkı sağlamaz. Bir tarafın dayandığı sözleşmenin, noterde yapılmış olmasının da bir önemi yoktur. Dolayısıyla eldeki davanın Türk Medeni Kanununun 974., 981. ve 984.maddeleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekecektir. Dosya kapsamından; davacının taşınmazda zilyet olmadığı, bağımsız bölüm zilyetliğinin davalıda bulunduğu anlaşılmaktadır....