"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi uyarınca fiili ayrılık boşanma hukuki sebebine dayalı olarak açılmıştır. Mahkemece, feragat nedeniyle verilen ret kararının kesinleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının daha önce açtığı boşanma davası feragat sebebiyle reddedilmiş, feragat tarihinden itibaren boşanma davasının açıldığı 11.12.2015 tarihine kadar üç yıl geçtiği anlaşılmaktadır. Feragat davaya son veren bir taraf usul işlemidir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 311. maddesi uyarınca feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurur. Feragat nedeniyle verilen ret kararının tebliğe çıkartılarak kesinleşme işleminin yaptırılmasına gerek yoktur....
Bu durumda, davacı eylemli ayrılık hukuki sebebine (TMK m. 166/son) dayalı boşanma davası açmıştır. Davada bu kapsamda inceleme yapılması ve delillerin bu yönde değerlendirilip bir karar verilmesi gerekirken, hatalı hukuki nitelendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 20.01.2022 (Per.)...
Aile Mahkemesi'nin E.2005/1208-K.2007/278 sayılı dosyasında, kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının, kadının erkekten kaynaklanan kusuru davranışları affettiği gerekçesiyle reddedildiği ve kararın temyiz incelenmesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. İlk davanın açılmasından sonra tarafların bir araya geldikleri iddia edilmediği gibi, fiili ayrılık döneminde davacı erkekten kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığı da kanıtlanamamıştır. Bu durumda; ilk davayı da açarak kusurlu olan eş yararına yoksulluk nafakasına (TMK m. 175) hükmolunamaz. Durum böyleyken; mahkemece her iki tarafında kusursuz olduğu gerekçesiyle davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi uyarınca fiili ayrılık boşanma hukuki sebebine dayalı olarak açılmıştır. Mahkemece, feragat nedeniyle verilen ret kararının kesinleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının daha önce açtığı boşanma davası feragat sebebiyle reddedilmiş, feragat tarihinden itibaren boşanma davasının açıldığı 22.05.2015 tarihine kadar üç yıl geçtiği anlaşılmaktadır. Feragat davaya son veren bir taraf usul işlemidir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 311. maddesi uyarınca feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurur. Feragat nedeniyle verilen ret kararının tebliğe çıkartılarak kesinleşme işleminin yaptırılmasına gerek yoktur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı-karşı davalı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek, davacı-karşı davalı erkeğin davasının reddine, davalı-karşı davacı kadının TMK 166/son maddesi uyarınca fiil ayrılık hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı kadının birlik görevlerini yapmamak üzere evden ayrıldığı anlaşılmaktadır. Olayların akışı karşısında davacı-davalı erkek dava açmakta haklıdır....
O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4) dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 22.06.2020 (Pzt.)...
Bu sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz (TMK m.164). Toplanan delillerden, davacı-davalı kadının 26.05.2016 tarihinde müşterek haneden ayrıldığı, ihtarın ise 27.09.2016 tarihinde, kanunda öngörülen (TMK m.164/1) dört aylık süre dolduktan sonra istenildiği anlaşılmaktadır. Olayda bu şarta uyularak ihtar istenmiştir. Terk ihtarı davacı-davalı kadına 05.10.2016 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen kanunda öngörülen iki aylık süre dolmadan birleşen davanın 06.10.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan davalı-davacı erkeğin terke dayalı boşanma davasını kanunda öngörülen iki aylık süre dolmadan açtığı için reddi gerekirken, ihtarın samimi olmaması nedeniyle reddi doğru olmamıştır. Davalı-davacı erkeğin terke dayalı boşanma davasının reddi sonucu itibariyle doğru olduğundan, hükmün, kocanın boşanma davasının reddine yönelik gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m. 370/2)....
(TMK m.164) Toplanan delillerden, davalı-davacı (kadın)'ın 01.05.2012 tarihinde müşterek haneden ayrıldığı, ihtarın ise 12.07.2012 tarihinde, kanunda öngörülen (TMK m.164/1) dört aylık süre dolmadan istenildiği anlaşılmaktadır. Oysa ihtarın geçerli olması için en az dört ay geçmesi zorunludur. Olayda bu şarta uyulmadan ihtar istenmiştir. Bu bakımdan ihtar geçersiz olup, davacı-davalı (koca)'nın terke dayalı boşanma davasının reddi sonucu itibariyle doğru olduğundan, hükmün kocanın boşanma davasının reddine yönelik gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir (HUMK m.438/son). SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple, davacı-davalı (koca)'nın terk hukuki sebebine davasının reddine yönelik gerekçesinin düzeltilmek suretiyle kadının birleşen davası yönünden ise 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için taktir olunan 1.100,00 TL. vekalet ücretinin Kadir'den alınıp ...'...
HMK'nın 355. maddesine göre re'sen gözetilerek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. TMK'nın 166/1- 2. maddesine göre; "evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir." TMK'nın 169. maddesine göre, "Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır."...
Mahkemece kadının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğru ise de, erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tamamen kusurlu olduğu, kadının Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelendiği ve boşanma sonucu en azından eşinin maddi desteğini yitirdiği anlaşıldığından, kusuru olmayan kadın yararına mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 51 ) dikkate alınarak uygun miktarda maddi tazminat takdirini gerektirmektedir....