Dava dilekçesi içeriğine göre, davacı, tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığı; bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi, taşınmaz hakkındaki kadastro tespitinin kesinleştiği 1992 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağının da bulunmadığı anlaşıldığından; Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/10...
Dava dilekçesi içeriğine göre davacı, tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve adına tescili istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların da aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği; bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi, kadastro tespitinin kesinleştiği 1958 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağının bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek davanın...
Dava dilekçesi içeriğine göre, davacı, tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların da aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği; bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi, taşınmaz hakkındaki kadastro tespitinin kesinleştiği 1958 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağının da bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi...
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2023/805 KARAR NO : 2023/886 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ALUCRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 14.10.2022 NUMARASI : 2021/116 ESAS - 2022/143 KARAR DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Kadastro Öncesi Hukuki Sebebe Dayalı) KARAR : Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen nihai karara karşı davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, HMK'nın 353.maddesi uyarınca dosya incelendi....
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; " Mahalli bilirkişi ile tanıkların tamamının dava konusu taşınmazın davacının ve oğlunun fiili kullanımında olduğunu beyan ettikleri ve davalının da bunu kabul ettiği, tarafların bu yanlış tespitten haberleri olduğu ancak şerhin düzeltilmesi noktasında anlaşamadıkları, mahalli bilirkişiler ve davacı tanıklarının hepsinin davacı ...'in dava konusu taşınmazı evveliyatından beridir kullandığı hususunda net bilgi ve görgüye sahip olduklarını beyan ederek davacının iddiasını doğruladıkları " gerekçesiyle, davanın kabulüne ve çekişmeli 444 ada 11 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesindeki muhtesat bilgileri kısmında yer alan " bu parsel 1995 yılından beri Sıtkı oğlu ...'ın kullanımındadır " şeklindeki şerhin kaldırılarak yerine 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca " iş bu taşınmaz Mehmet oğlu ...'...
Bu durumda Yerel Mahkemece bozma kararı uyarınca karar verilmek gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru değildir. Öte yandan Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında kanunda belirtilen beş yıllık sürenin dolmasıyla üçüncü kişiler bakımından şerhin hukuki değerini yitireceği ve satın alanın iyiniyetine etki etmeyeceği gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüşse de yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Hal böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır....
Dava dilekçesindeki anlatıma, yargılama sırasındaki iddia ve savunmaya ve tüm dosya içeriğine göre eldeki dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi uyarınca kadastro öncesi sebebe (zilyetliğe) dayalı olarak genel mahkemede açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 3402 ayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. Maddesinde de, ''Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz." hükmü öngörülmüştür....
Dolayısı ile tutanağın beyanlar hanesinde yer alan kullanıma yönelik şerhin terkini gerektiği de kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; Mahkemece, davacı-davalı Hazine’nin davasının kabulüne, davalı- davacı ...’ın davasının ise kısmen kabulüne, taşınmazın beyanlar hanesindeki kullanıma yönelik şerhin kaldırılmasına, çekişmeli taşınmazın Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların cins, yaş ve sayıları belirtilmek sureti ile ...’ a ait olduğuna ilişkin beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.02.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi....
olarak dava konusu taşınmazı iktisap eden müvekkilinin haberinin dahi olmadığı kadastro işlemi sonucu taşınmazın davalılar adına tescili işleminin yolsuz tescil olup tapu kayıtlarının bu doğrultuda düzeltilmesi gerektiğini, dava konusu olayda satış senedinden bahsedildiği ve bu senedin noterde yapıldığı gözetildiğinde taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davasının hukuki niteliğinin değerlendirilmeden karar verildiğini beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : CİDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 19/06/2014 NUMARASI : 2014/66-2014/146 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Yargıtay bozma ilamında özetle; "3402 sayılı Yasa'da da, diğer gayrimenkul mevzuatımızda da tescil harici bırakılan yerler hakkında tespitten önceki hukuki nedenlere dayalı olarak dava açma süresini sınırlayan bir düzenleme bulunmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık sınırlama hakkında kadastro tutanağı düzenlenen taşınmazlara ilişkin olduğu; hal böyle olunca, mahkemece davanın esasına girilip iddia ve savunmalar doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan davanın makul sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsizliğine" değinilmiştir...